Birleşik Kamu-İş, 10 Aralık İnsan Hakları Gününde yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, “Ülkemizde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde ve ülkenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler açıkça çiğnenmektedir. Sadece bizim ülkemizde değil; tüm dünyada insanlık adına yaşanan olumsuz gelişmelerdir. İsrail’in uluslararası sözleşmelere aldırmaksızın sivilleri, çocukları, hastaneleri, okulları da hedef alan saldırılarına dünya kayıtsız kalmaktadır. 21.yüzyılda bunlarda büyük üzüntü ve utanç duyuyoruz.” denildi.
‘İnsan haklarının 75.yılında büyük üzüntü ve utanç duyuyoruz’
İnsanlara tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması olarak kabul edilen İnsan Haklar Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 75. yıldönümünde ülkemizde ve dünyada birçok insan hakkının ihlalinin yaşandığı olaylara şahit olmaktayız.
Tarihteki en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, her bireyin özgürce, eşitçe ve onurlu bir şekilde yaşamasını resmileştiren belge Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletlerce kabul edilen, insan hak ve hürriyetlerinin korunması ve geliştirilmesi için çeşitli ortak değerler ve hedefler belirleyen bu metin ile barışın, kardeşliğin, adaletin ve hoşgörünün egemen olduğu bir dünyaya ulaşılabilmesi evrensel bir amaçtır. Ancak ülkemizde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde ve ülkenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler açıkça çiğnenmektedir.
AKP iktidarı döneminde ülkemizde insan haklarını hiçe sayan birçok düzenleme yapılmıştır.
Ülkemizde ifade ve basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, kuvvetler ayrılığının ve hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırıldığı, adil yargılanmanın olmadığı, can ve mal güvenliğinin sağlanmadığı, sendika ve örgütlenme özgürlüğünün tehdit edildiği günler yaşamaktayız. Ülkemizdeki demokratik yaşamın ayrılmaz bir parçası olan, sendika seçme özgürlüğüne aykırı yüzde 2 barajıyla da sendikaların önü kesilmek istenmektedir.
“Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir.” diyen Montesquieu, insan hak ve hürriyetlerinin çiğnenmesinin toplumsal bir infialle sonuçlanacağını öngörmektedir. Oysa günümüzde devam eden savaşlar, terörizm, mazlum coğrafyalarda insan haklarından mahrum bırakılmış toplumlar, engellilerin sorunları, kadın cinayetleri, çocuk sömürüleri, küresel çağda kayıt dışı çalıştırılan milyonlarca insan, göçmenler gibi başlıklar altındaki sorunlar sadece bizim ülkemizde değil; tüm dünyada insanlık adına yaşanan olumsuz gelişmelerdir.
Demokratik ülkelerde büyük ölçüde kurulan insan haklarına dayalı düzen, dünyanın diğer bölgelerinde, özellikle Ortadoğu’da ve Türkiye’de bir türlü kurulamamıştır. Ülkemizde olduğu kadar diğer devletlerde de insanın en temel hakkı olan “yaşama hakkını” ortadan kaldıran gelişmeler yaşanmaktadır.
Son örneği İsrail- Filistin çatışmasında görmekteyiz. Bu çatışmada İsrail’e açık destek veren ülkeler, İsrail’in uluslararası sözleşmelere aldırmaksızın sivilleri, çocukları, hastaneleri, okulları da hedef alan saldırılarına dünya kayıtsız kalmaktadır.
21.yüzyılda bunlarda büyük üzüntü ve utanç duyuyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 75. yıl dönümünü kutluyor, insan haklarının ve temel özgürlüklerin tüm dünyada saygı gördüğü ve korunduğu güvenli ve aydınlık bir gelecek diliyoruz.