Birleşik Metal-İş üyesi kadın işçiler “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” nedeniyle, sendika kadın komisyonunun çağrısıyla Gebze’de sokağa çıktı.
Gebze 1 Nolu, Gebze 2 Nolu, İstanbul 1 Nolu ve Bursa şubeleri üyesi yüzlerce metal işçisi kadın, kadına yönelik erkek şiddetine, cinsel tacize, kadın cinayetlerine, erkek egemen sömürü düzenine, eşitsizliğe karşı isyanını haykırmak, taleplerini yükseltmek için (22 Kasım Cuma) Gebze Meydanı’nda basın açıklaması yaptı.
Gebze Kent Meydanı’na yürüyen kadın işçiler, “Şiddet ve tacize karşı örgütlen, mücadeleyi yükselt!” pankartı ile “Kadın cinayetleri politiktir”, “Şiddete, tacize, mobbine son”, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz, 6284 uygulansın, ILO 190 onaylansın”, “İnadına sendika inadına DİSK” sloganları eşliğinde meydana girdi.
Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonu adına basın açıklamasını Gebze 2 Nolu Şubemizden Betül Oral ile Gebze 1 Nolu Şubemizden Saniye Mehmedoğlu okudu.
Açıklama şu şekilde:
Şiddet ve tacize karşı örgütlen, mücadeleyi yükselt!
Her güne kadın cinayetleriyle uyanıyoruz. Metal işçisi kadınlar olarak, bugün buraya bir kez daha “Artık yeter! Kadın cinayetlerini, şiddet ve tacizi durdurun!” demek, öfkemizi ve isyanımızı haykırmak için toplandık. Kadın cinayetleri katliama dönüştü! Katliamlar kadınlardan çocuklara, bebeklere kadar uzandı.
Failler çok uzakta değil, kadınların en yakınlarındaki erkekler; eşleri, babaları, sevgilileri, oğulları, iş arkadaşları, tanıdıkları arasından çıkıyor. Kadına yönelik erkek şiddeti, cinsel taciz ve kadın cinayetlerinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ataerkil sömürü düzeni, gelenek ve görenekler ile kültürel normlar bulunuyor.
Biz kadınlar “Şiddeti, tacizi, kadın cinayetlerini durdurun, eşitlikçi politikaları hayata geçirin!” dedikçe, bizlerin feryatlarına kulaklarını tıkayan yasa yapıcıları ve uygulayıcıları, kadın cinayetlerini izliyor. Onlar izledikçe kadına yönelik erkek şiddeti, tacizi ve kadın cinayetleri artıyor.
Erkek şiddetinin hedefinde kadınlar, kız çocukları ve cinsiyet kalıplarına uymayan bireyler var. Kadınlar yaşamın her alanında var olmak, özgür olmak, eşit olmak istediği için şiddete maruz bırakılıyor, katlediliyor. Erkek egemen düzen, şiddet ve taciz yoluyla kadınların hayatlarını kontrol altına almak, bedenleri ve yaşamları üzerinde tahakküm kurmak istiyor.
Gücünü ataerkil iktidar ilişkilerinden alan erkek şiddeti, AKP iktidarının dili, söylemi ve politikalarından besleniyor. 20 yılı aşkın süredir laiklikten, bilimsel eğitimden uzaklaşılarak tarikatlar, cemaatler güçlendirilirken, ülkeyi bir örümcek ağı gibi saran gericilik kadınların, çocukların yaşamlarını, geleceklerini karartıyor. Tek adam iradesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı Kanun’un yok sayılması, cinsiyetçi iyi hal indirimlerinin yarattığı cezasızlık ortamı, şiddet faillerini cesaretlendiriyor. Bu şiddet ve taciz ikliminden doğa ve hayvanlar da nasibini alıyor.
Evde, İşte, Sokakta… Şiddet Her Yerde
Bizler bu şiddet ikliminde, yaşamın hiçbir alanında kendimizi güvende hissetmiyoruz. Kadınlar sadece evin içinde değil; hastanelerde, adliyelerde, okullarda, fabrikalarda da erkek şiddetinin ve tacizinin hedefindeler. Çalışma yaşamı içinde şiddet ve tacizin çeşitli biçimleriyle yüz yüzeyiz. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz davranışlarına karşı mücadele etmek zorunda kalıyoruz.
Veriler gösteriyor ki kadınların yüzde 90’ı, çalışma yaşamı boyunca şiddet ve taciz çeşitlerinden en az birine maruz kalıyor. Çalışan kadınların yarısı, halihazırda çalıştığı işyerinde şiddet ve tacize maruz bırakılıyor.
Bugün 45 ülke, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi ve 206 sayılı Tavsiye Kararı’nı onaylayarak çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ortadan kaldırmak için kollarını sıvadı. Türkiye ise bu ülkelerin arasında yok. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen AKP iktidarı, ILO 190 Sözleşmesi söz konusu olduğunda da kör, sağır ve dilsizi oynuyor.
Usandık!
Bizler öldürülmekten, şiddet ve taciz tehdidi altında yaşamaktan, gece-gündüz kaygı içinde sokakta yürümekten, çocuklarımız için endişelenmekten; çocuğa, hayvana ve doğaya uygulanan şiddetten, katliamlardan, savaş çığırtkanlığından bıktık.
Ataerkil sermaye düzeninin bitmeyen krizleri ile bizleri sarmaladığı ekonomik şiddet ortamından, kadınlar olarak yoksulun daha yoksulu olmaktan usandık. Medyada her gün şiddet görüntüleri izlemekten, okumaktan, medyanın cinsiyetçi dilinden bıktık.
Biz metal işçisi kadınlar şiddete, cinsel tacize, kadın cinayetlerine, erkek egemen düzene ve eşitsizliğe karşı öfkeliyiz ve örgütlü mücadelenin gücüne inanıyoruz. Tüm kadınları şiddet ve tacize karşı, başta sendikalar olmak üzere yaşamın her alanında örgütlenmeye, yan yana mücadele etmeye çağırıyoruz.
Bizler şiddet ve taciz karşı mücadeleyi gündemine almış, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve tacize karşı politika belgesini yayımlamış, verdiği eğitimlerle farkındalığı sürekli yükselten; kadın üyeleri başta olmak üzere tüm üyeleri için şiddet ve tacizden arındırılmış, insan onuruna yakışır bir çalışma ortamı için mücadele eden Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi kadınlarız.
Bizler, çalışma yaşamında şiddet ve tacize karşı mücadele eden sendikamızın üyeleri olarak tüm demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, siyasi partileri kadına yönelik şiddete ve tacize karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.
Taleplerimiz
-Çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ortadan kaldırmayı hedefleyen ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi onaylanmalı.
-İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun etkin şekilde uygulanmalı.
-İşyerlerinde kadına yönelik şiddet ve tacize karşı “sıfır tolerans” politikası hayata geçirilmeli. -Şiddet ve tacizi önleyici politikalar ve prosedürler oluşturulmalı; farkındalık çalışmaları ve eğitimler yapılmalı.
-Kadına yönelik her türlü ayrımcılık sonlandırılmalı, eşitlik politikaları hayata geçirilmeli. Cinsiyetçi iş bölümüne son verilmeli.
-İstihdamda olmayan, şiddet ve tacize maruz kalan kadınların istihdama girişi için destek mekanizmaları oluşturulmalı.
-Kadının üzerinden bakım yükünü alacak sosyal politikalar hayata geçirilmeli, ücretsiz kreş ve yaşlı bakımevleri yaygınlaştırılmalı. Ebeveyn izni, kreş uygulaması erkek işçileri de kapsamalı.
-Karanlık ara sokak kalmasın! Yürüdüğümüz, işten eve döndüğümüz, gezdiğimiz bütün sokaklar daha iyi aydınlatılmalı.
-Kadın sığınakları artırılmalı.
-Kadınlar için akşam saatlerinden sabaha kadar ücretsiz kamu ulaşımı sağlanmalı.
-Medeni Kanun’dan doğan haklarımıza, nafaka hakkımıza dokunulmamalı! Boşanmalar değil, şiddet ve taciz durdurulmalı.
-Kadın cinayetlerinde iyi hal ve tahrik indirimlerinin cinsiyetçi uygulamalarına son verilmeli.
-Medyada şiddet ve tacizi meşrulaştıran, normalleştiren dil terk edilmeli.
-Sendikalar, tüm demokratik emek ve meslek örgütleri, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi politikalarının parçası haline getirmeli.
-Devlet, şiddet ve tacizle mücadele için ve kadınların güçlendirilmesi için bütçe ayırmalı.
Kız kardeşlerimize çağrımızdır! Sen de güven içinde yaşayabileceğimiz bir dünya, çalışabileceğimiz işyerleri istiyorsan, eşit ve özgür bir hayat istiyorsan örgütlen, sesimize ses ol, dayanışmayı yükselt! Örgütlenmekten başka çaremiz yok.
Biz metal işçisi kadınlar, sendikal örgütlülüğümüzle, birbirimizden aldığımız güçle, dayanışmayla şiddet ve tacize karşı mücadeleyi yükseltiyoruz. Narin’e, Şirin’e, Rojin’e, Sıla bebeğe, Fahriye’ye, Elif’e… Katledilen, şiddet ve tacize maruz bırakılan nice kadına sözümüz var, erkek şiddeti ve tacizini durduracağız!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!