“1990’larda hızlı sermaye birikiminin günahlarını işleyen Rusya girişimciliği, toplumun çoğunluğunun algısında ahlaksız ve asalak bir şey olarak kaldı.”
Çevirmenin notu: IMF’in yaptığı hesaplamaya göre Rusya, yurt içi ekonomik büyümenin sermaye çıkışına engel olamadığı ilk örneği teşkil ediyor. Rusya’daki özelleştirme süreci de türünün ilk örneği, zira yurt içindeki varlıkların çıkışı ile yabancı sermaye akışları arasındaki fark epey açıktı. Dolayısıyla yurt içindeki sermaye birikiminin çok daha fazlasının yurt dışına akması söz konusu oldu ve netice olarak, Çarlık Rusya’sının son 10 yılından çok daha orantısız bir eşitsizlik ortaya çıktı.
Aleksey Çekunkov, “iş adamlarının” yerine yurtsever sosyalizm üzerine
Uzak Doğu Kalkınma Bakanı Aleksey Çekunkov, Batı’daki deyimiyle “iş dünyasının” alternatifinin, “kamu bütçesinin daha cesurca kullanılmasıyla fonlanan bir hizmetkarlar ve yaratıcılar ittifakı” olması gerektiğini söylüyor. RBK’ya kaleme aldığı makalede Çekunkov, “yurtsever sosyalizmde” yaşadığımızı ve Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu ekonomisinin lokomotiflerinin sadece kârla değil, gururla güdülenen üreticiler olabileceğini belirtiyor.
Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu, Rusya’nın topraklarının yarısından fazlasını kapsıyor. Düşük nüfus yoğunluğuna ve zorlu yaşam koşullarına rağmen Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu, Rusya’nın ihracatının yüzde 30’unu oluşturuyor. Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu’nun iktisadi gücü, son 100 yılda komuta yöntemi ve egemen kararlarla inşa edildi. Öncülerin önemini ve 16. ve 19. yüzyıllarda kürkün değerini küçümsemeden, taygada bugün Rusya ekonomisinin belkemiğini oluşturan büyük kentlerin ve güçlü işletmelerin kurulmasını mümkün kılan, Bolşeviklerin zorunlu inşaat da dahil olmak üzere grev inşaat projeleri ve Sovyet Gosplan’ının geniş ölçekli projeleriydi.
“Zorla çalıştırma yoluyla donmuş topraklar üzerinde kentler inşa etmek artık mümkün değil”
Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu, geniş topraklar, doğal zenginlikler, düzensiz yerleşim ve karmaşık bir iklim ile pek çok açıdan Rusya’nın konsantre halini temsil ediyor. Bu bölgelerin kalkınma özellikleri tüm ülkenin kalkınması için dersler içeriyor. Zorlu doğal ve iklimsel koşullarda büyüme nasıl sağlanır? İşgücü kaynaklarındaki eksiklik nasıl telafi edilir? Maden kaynaklarının zenginliği nasıl yönetilir? Dinamik Asya ülkelerinin komşuluğundan nasıl faydalanılır?
Doğu sınırlarımızda ve kuzey enlemlerinde yaratılanların çoğu hayal gücünü zorluyor ve şu tepkiyi uyandırıyor: “Bu geçmişte yapıldı, şimdi imkânsız.” Hakikaten de donmuş topraklar üzerinde kentler inşa etmek, binlerce kilometre maden kazmak ve insanları zorla çalıştırarak binlerce kilometre yol döşemek artık mümkün değil. İnsanları üç ila beş kat daha yüksek maaşlarla “kuzeye” çekmek de mümkün değil; sonuçta geriye kalan 136 milyon Rusyalı için rekabetsiz işletmeler, enflasyon ve kıt kaynaklar olacak. İnsan sayısının az ama kaynakların bol olduğu stratejik bölgelerin kalkınmasına yönelik her türlü yaklaşım, mesafe ve iklimden bağımsız olarak rekabetçi bir ekonomi ve iyi yaşam koşulları yaratmayı hedeflemeli.
“Devlet organizmasının bağışıklık tepkisi”
Buna karşılık, büyük bir nüfusa ve çok az doğal zenginliğe sahip olan Uzak Doğu’daki komşularımıza bakmak faydalı olacaktır. Asya ülkelerinin on yıllar boyunca başarıyla kullandığı ana kaynak ucuz ve disiplinli işgücü oldu. Zenginlik biriktikçe, ileri teknolojilerin benimsenmesi yoluyla “ucuz” yerine üretken hale geldi. Bir başka başarı faktörü de girişimcilik kültürü. Daha ucuza üret, daha çok sat, geliştir, durmadan tekrarla. Asya’da başarılı girişimciliğin üç bileşeni var: (1) rekabete hazır olmak, sıkı bir seçilimden geçen mandarin geni; (2) ticaret aşkı, liman ipek tüccarı geni ve (3) sabır ve emek, pirinç çiftçisi geni. Çin, Japonya ve Kore’de 30 milyondan fazla özel şirket bulunuyor. Bu girişimci donanması kendi aralarında ve dünya ile kıyasıya rekabet ediyor, bu süreçte daha iyi ürünler yaratıyor, bütçelerini dolduruyor ve uluslarını zenginleştiriyor.
Bizim için farklı bir yol söz konusu. Tarihsel deneyimimizde, insanların az bir yüzdesi ticaretle uğraşıyordu ve Rusya’daki köylülerin kitlesel emeği pirinç çiftçilerinden son derece farklıydı. Dolayısıyla, pazarlarda manevra yapan ve işletmesinden damla damla verimlilik elde eden Asyalı girişimci imajı bize uzak. Bir nesil boyunca “spekülatör —yeni iş adamı— vatansever girişimci (başkası kalmadı)” yolunu kat eden Rusya girişimcileri, ekonomide yaratıcılığın ve ilerlemenin ana motoru rolünü üstlenemedi. Yeterli zaman yoktu. 1990’larda hızlı sermaye birikiminin günahlarını işleyen Rusya girişimciliği, toplumun çoğunluğunun algısında ahlaksız ve asalak bir şey olarak kaldı. Magnit ve Wildberries gibi nadir olumlu örnekler bu tutumu ortadan kaldırmaya yetmedi. Devlet organizmasının bağışıklık tepkisi, kolluk kuvvetlerinin girişimcilere yönelik “temizleyici” ilgisiydi ve bu da iş dünyasını yüksekten atlamaya benzer bir faaliyet alanı haline getirdi. Sonuç olarak, özel sektörün payı 20 yıldır istikrarlı bir şekilde azalıyor ve girişimcilerin kendileri ne yeni pazarlar fethetmede ne de inovasyonun ön saflarında görülüyor.
“Kötü kaynaklar yoktur, aptal ya da dürüst olmayan insanlar vardır”
Hem Asya’daki hem de Batı’daki anlamıyla kitlesel girişimciliğe bir alternatif de tarihimizde öne çıkan hizmet ve yaratma kültürü. Toplumumuzda hizmet —Çar’a hizmet, Anayurda hizmet, kiliseye hizmet— her zaman en yüksek onurla ilişkilendirilmişti. “İş ortamından” kamu hizmetine geçiş deneyimime dayanarak, kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun korkudan değil vicdanlarından dolayı çalıştıklarını ve insanların sorunlarını çözmek için içtenlikle motive olduklarını söyleyebilirim. Bizde var olan ikinci özellik, emeğe gurur veren özel bir anlam kazandıran yaratma kültürü. Biri “taş yontan”, diğeri de aynı işi yapan “bir tapınak inşa eden” iki taş ustasının kıssasını hatırlamak yerinde olacaktır. İkincisi Rustur. Görünüşe göre çevrenin zorluklarının üstesinden gelme deneyimi bize sadece ekmeğimiz için çalışmak değil, anlamlı bir şekilde yaratma sevgisini aşılamış.
Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu’ndaki seyahatlerimde bu iki arketiple —hizmetkarlar ve yaratıcılar— pek çok kez karşılaştım. Fabrika müdürleri ve demiryolu şefleri, bir kozmodromdaki komutanlar ve bir teknik okuldaki öğretmenler, inşaat müdürleri ve doğa koruma müfettişleri, doktorlar ve devlet memurları… Onların hikâyelerini ve ruhlarını dünyanın geri kalanıyla paylaşmak adına, bu tür insanlarla yaptığımız konuşmaları Telegram kanalımdaki “Hizmet Et ve İnşa Et” projesinde derledik. Bu örneklerin, gelecekte toplumumuzu kalkındıracak ve güçlendirecek “kim” sorusuna yanıt verdiğine inanıyorum. Kök salmamış ve kanun koyucuların ilgisine boğulmuş “iş”/”girişimciler” yerine, daha fedakâr ve yurtsever, ancak kâr avcılarından daha az rekabetçi olmayan yaratıcılar ön plana çıkacaktır. Devlet tarafında ise Goçakov, Muravyov-Amurskiy ve Kosıgin’in geleneklerinin mirasçıları olan hizmetkarlar onlarla birlikte çalışacaktır.
Şimdi hızlı büyüme çarkını “nasıl” başlatacağımıza gelelim. Güçlü yanlarınızdan, özellikle de fıtratınızdan gelenlerden utanmayın. “Kaynak laneti”, “hammadde eklentisi” gibi söylemleri kategorik olarak reddediyorum. Kanada, Avustralya ve Suudi Arabistan da buna katılacaktır. Kötü kaynak yoktur, kaynakların yakınında bulunmasına izin verilmemesi gereken aptal ya da dürüst olmayan insanlar vardır. 50 veya daha fazla katma değere sahip bir endüstri yaratmak için nesiller boyu süren sıkı bir çalışma, doğru koşullar ve şans gerekir. Bu tür marjlar hidrokarbon, metal ve gübre çıkarımında normdur. Maaşlar ekonominin ortalamasından çok daha yüksektir ve vergiler üretim tonu başına kolayca hesaplanır. Toprak altının verimli bir şekilde geliştirilmesi, ekonominin az gelişmişliğinin bir işareti değil, şimdiki ve gelecek nesillerin refahı için ulusun kutsal bir görevidir. Bundan sonra hangi yeniden dağıtıma gidileceği ve hangi bilim ve teknoloji alanlarının geliştirileceği “parayla ne yapılacağı” kategorisindeki sorulardır. Bunlar önemli sorular, ancak bu paranın önce kazanılması gerekiyor. Rusya’nın (özellikle Uzak Doğu ve Kuzey Kutbu’nda) hala keşfedilmiş ancak geliştirilmemiş çok sayıda yeraltı kaynağı var, bunlar gelecek için iyi birer rezerv. Tabii kaynakların yağmacı bir şekilde değil de yaratıcı bir şekilde kullanılması için, yaratıcıların ve hizmetkarların ortak çalışmasına ihtiyaç vardır. Birincisi için “parayı al ve kaç” değil, verimli işletmeler kurma motivasyonu gerekir. İkincisi içinse, yaratıcıların yarattığı kaynakları kullanarak insanların sorunlarını çözme motivasyonu gerekir.
İşgücü organizasyonuna farklı bir yaklaşımın yanı sıra (ruhsuz girişimcilik yerine uzun vadeli yaratıcılık), Rusya’nın işgücü kaynakları açığının üstesinden gelmesi gerekiyor. Sayıca Japonlardan biraz daha fazlayız (122 milyona karşılık 146 milyon) ve ülkenin yüzölçümü Japonya’nınkinden 45 kat daha büyük. Dev Sovyet inşaat projeleri, 280 milyonluk SSCB tarafından yorulmadan, tüm enerjilerini bir öncelikten diğerine harcayarak gerçekleştirildi; bugünün Rusya’sı için de tek yol teknoloji ve robotlaşmayı kullanmak. Güney Kore’de 10 bin kişiye 868, Japonya’da 364, Çin’de 187 robot düşüyor. Rusya’da ise 10 bin kişiye 19 robot düşüyor; bu, dünya ortalamasından beş kat daha az. Teknolojik egemenliğe odaklandığımız göz önüne alındığında, acil ve derin bir robotlaşmaya ihtiyacımız var. Robotların peyzajın bir parçası olarak sokaklara dizilmeyeceği, modern işletmelerde çalışması gerektiği aşikâr; burada ülkenin yeni bir sanayileşmesinden bahsediyoruz. Bu yeni teknolojik teşebbüsleri yaratmak için çok sayıda zeki yaratıcıya ihtiyacımız var. Bugünün mühendisleri, şu anda zorlu bir “mühendislik okulundan” geçenler, özel askerî harekât bölgesinde modern savaş teknolojileriyle çalışanlar da dahil olmak üzere, bunlar olabilir. Bakanlıktaki koltuklarını askeri üniformalarla değiştiren ve cephede İHA’larla çalışan askerlerimizde gördüm ki, ilgili beceriler hızlı bir şekilde geliyor ve yaratımdaki savaşçı ruh da işe yarayacak, zira kimse rekabeti ve verimlilik mücadelesini boşa düşüremeyecek.
“Yurtsever sosyalizmin ilkeleri”
Yeni sanayileşme için bütçe nereden gelecek? Rusya 2000 yılından bu yana borcunu artırmadan neredeyse katlamalı bir refah artışı sağlamayı başardı. Rusya’nın kamu borcu GSYİH’nin yüzde 18’i, ki bu çok rahat bir seviye. Çin dört kat daha borçlu, ABD yedi kat daha borçlu, Japonya 15 kat daha borçlu. Rusya’nın kişi başına 3 bin dolar, Çin’in 10 bin dolar ve ABD’nin 104 bin dolar borcu var. Gelişmiş dünya ülkelerinin çoğu ağır bir mali kambur taşıyor ve faiz oranlarının yüksek olduğu dönemlerde bu kambur daha da büyüyor. Neredeyse çeyrek yüzyıldır sürekli bütçe fazlası veriyoruz; bu, politikacıların vaatlerinin parlaklığı konusunda durmaksızın yarıştığı ve sonuçlarına bakmaksızın her birkaç yılda bir bu vaatlerden bir şeyler ödemek zorunda kaldığı yabancı ülkeler için benzeri görülmemiş bir durum.
Ve çeyrek yüzyıl boyunca ihracat gelirlerimizi akıllıca yönettik, altınlarımızı (petrol/gaz/tahıl/balık vs.) yabancı pullarla takas etmedik, altyapıya ve kendi sanayilerimizi geliştirmeye yatırım yaptık. Fakat, birikmiş borç artışı potansiyeli er ya da geç kalkınmayı hızlandırmak için hayata geçirilmeli, aksi takdirde ileri teknolojilerdeki gecikme katlanarak artacak. Borç teşviki, ekonomiyi daha güçlü kılacak yeni endüstriler ve altyapı oluşturmak için kullanılmalı. Piyasa girişimcilerinin ve verimsiz devlet şirketi yöneticilerinin yerini yaratıcıların alması, borç sermayesinin devlet tarafından kabul edilen yaratıcı projelere kanalize edilmesiyle mümkün. Daha cesurca kullanılan kamu borcuyla karşılanan bir hizmetkarlar ve yaratıcılar ittifakından söz ediyoruz.
Devlet Başkanı’nın bu yılın başlarında Federal Meclis’te yaptığı konuşmayı dinlerken, içinde yaşadığımız toplumsal düzenin tanımı aklıma geldi; yurtsever sosyalizm. Burada, nüfusun tüm grupları için devletten yüksek düzeyde sosyal destek alıyoruz ve toplumun devlet öncelikleri etrafında yüksek düzeyde konsolidasyonu söz konusu. Piyasa girişimciliği gibi tamamen kapitalist mekanizmalar bizim bağlamımızda başarısız oluyor. Dolayısıyla, tarihimizin, coğrafyamızın ve zihniyetimizin özelliklerini dikkate alarak kalkınmayı hızlandırmak için yeni hizmetkar ve yaratıcı rol modellerine ihtiyaç var. Uluslararası rekabette piyasa girişimciliğini alt etmek için, hizmet ve yaratım yolundaki gelişme üç ilkeye dayanmalı.
- Adalet. Herkes için şeffaf ve adil kurallar, hizmetkarlar ve yaratıcılar tarafından uygulanmalıdır. Bu toplumun en önemli talebi ve her zaman kendimizden başlamalıyız.
- Rekabetçilik. Kendi adımıza üzülmemek. Rekabeti reddetmek değil, her şeyi diğerlerinden daha iyi yapmaya çalışmak. Tarihimiz bunu başardığımız pek çok örnekle dolu.
- Kültür. Kültür her şeyi fetheder. Bu, geçmişten gelen devleriyle büyük Rus kültürü, iletişim kültürü, üretim kültürü ve iç kültürdür. Kimse bakmadığında doğru olanı yapma kültürü. Günümüzün vahşi dünyasında bu bizim eşsiz şansımız.
- Kaynak: Emre Köse / https://emrekose.substack.com/