Prof. Ma Xiaolin, Zhejiang Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü Başkanı
Prof. Zhang Lupeng, Zhejiang Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Slav Araştırmaları Merkezi Başkanı
27 Şubat’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Federal Güvenlik Servisi (FSB) yıllık toplantısında yaptığı konuşmada, Rusya ve ABD’nin işbirliğini yeniden tesis etmeye hazır olduğunu belirtti. Putin, herkesin Rusya-ABD diyaloğunu olumlu karşılamadığını ve bazı kesimlerin bu süreci sabote etmeye çalıştığını vurguladı. Aynı gün, Rusya ve ABD heyetleri Türkiye’nin İstanbul kentinde altı saatten fazla süren kapalı kapılar ardında ilk ikili görüşmelerini gerçekleştirdi. Görüşmelerin ana gündemi, büyükelçiliklerin işleyişi ve vize konularıydı.
Bu gelişme, 12 Şubat’ta Rusya ve ABD liderlerinin gerçekleştirdiği telefon görüşmesi ve 18 Şubat’ta Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde üst düzey diplomatlar arasında düzenlenen önemli bir görüşmenin ardından geldi. Bu gelişmeler, Trump 2.0 döneminin başlamasıyla birlikte iki büyük rakip olan Rusya ve ABD’nin Ukrayna krizinin karanlık sayfasını kapatmaya ve ikili ilişkileri hızla normalleştirmeye çalıştığını gösteriyor. Hatta Bloomberg’e göre, iki ülke, Arktik bölgesinde ekonomik işbirliği yapmayı ve Arktik kaynaklarının ortaklaşa çıkarılması ile yeni ticaret yollarının geliştirilmesini tartışıyor.
ABD-Rusya ilişkilerinin keskin bir şekilde yeniden şekillendiği bu hassas dönemde, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de 24 Şubat’ta, yani Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıl dönümünde, Putin ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İki gün sonra, Xinhua Haber Ajansı bir yorum yayınlayarak “Çin ve Rusya liderlerinin görüşmesi dünyaya net bir mesaj gönderdi” dedi ve üç önemli noktayı vurguladı: “Çin-Rusya ilişkileri olgun, istikrarlı ve dayanıklıdır”, “Çeşitli alanlarda işbirliği istikrarlı bir şekilde ilerlemektedir” ve “Önemli konular hakkında zamanında iletişim kurulmaktadır.”
ABD-Rusya ilişkilerinin hızla iyileşmesi, ABD-Avrupa ilişkilerinin gerilmesi ve Rusya-Ukrayna savaşının 2025’te hızla sona erebileceği ihtimali karşısında bazı kritik sorular ortaya çıkıyor: ABD-Rusya ilişkileri gerçekten önemli ölçüde iyileşecek mi? Çin-Rusya ilişkileri bundan etkilenecek mi? Çin, ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerini nasıl yönetecek? Çin, bu süreçte nasıl kazançlı çıkıp zarar görmekten kaçınabilir? Çin, tüm bu sorularla karşı karşıya ve büyük bir diplomatik seçim yapmak zorunda.
ABD’nin “U Dönüşü” ve Rusya’nın Stratejik Rahatlaması
Rusya-Ukrayna savaşı üç yıldır devam ediyor. Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki dört bölgenin bir kısmını ele geçirdi, Putin’in liderliğini güçlendirdi, Rus ordusunun savaş tecrübesini artırdı ve Kuzey Kore ile stratejik iş birliğini derinleştirdi. Ancak, aynı zamanda büyük bedeller ödedi:
– Uluslararası imajı zarar gördü,
– Diplomaside gerilimler arttı,
– Bölgesel etkisi azaldı,
– NATO’nun genişlemesiyle Rusya, C şeklinde bir kuşatma altına girdi,
– Karadeniz ve Baltık Denizi’ndeki deniz yolları tehdit altına girdi,
– Dış askeri üsleri risk altında kaldı,
– Savaş harcamaları arttı,
– Yaptırımlar nedeniyle ticaret engellendi, enerji ihracatı azaldı, yabancı yatırımlar düştü,
– Toplumsal açıdan, büyük kayıplar yaşandı, iç gerilimler arttı ve nüfus azaldı.
Bu zorluklar, Rusya’yı daha önce hiç olmadığı kadar sıkıntılı bir duruma soktu. Ancak, Trump’ın Rusya yanlısı politikaları, Moskova’ya stratejik bir çıkış kapısı sundu ve özellikle ABD’den gelen baskıyı önemli ölçüde azalttı.
Birincisi, Rusya’nın “özel askeri operasyonu” stratejik hedeflerine büyük ölçüde ulaşacak. Trump yönetimi, Rusya’nın öne sürdüğü bazı koşulları kabul etmiş görünüyor:
– Ukrayna NATO’ya katılmayacak,
– NATO’nun doğuya genişlemesi duracak,
– Zelensky hükümeti görevden ayrılacak,
– Neo-Nazi unsurların etkisi azaltılacak,
– Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki dört bölgenin bir kısmını kontrol edecek,
– Donbas bölgesindeki toprak, doğal kaynaklar ve nüfus Rusya’nın kontrolüne geçecek.
Ayrıca, barış görüşmeleri sayesinde savaşın daha da tırmanması önlenerek Rusya’nın dış askeri tehditleri azaltılacak ve ülkenin stratejik güvenliği sağlanacak.
Rusya, üç yıl süren bu savaşla eski Sovyet coğrafyasındaki etkisini pekiştirmiş, Ukrayna’nın Batı’ya yaklaşmasını engellemiş, ulusal çıkarlarını koruma konusundaki kararlılığını dünyaya göstermiş, uluslararası arenadaki söz hakkını artırmış ve Karadeniz’deki konumunu güçlendirmiştir.
Bunun yanında, Suriye’deki yeni hükümet, Rusya’ya dostane bir tutum sergileyerek Rusya’nın Tartus ve Hmeymim’deki askeri üslerini Doğu Akdeniz’deki stratejik noktalar olarak kullanmasına izin vermiştir.
Mevcut eğilimlere bakıldığında, gelecekte yapılacak barış görüşmeleri, Rusya’nın Ukrayna’daki jeopolitik çıkarlarını, özellikle doğu bölgesindeki kontrolünü garanti altına alabilir. Böylece, Rusya’nın Avrupa’daki jeopolitik etkisi güçlenebilir ve Batı ile olan müzakerelerinde elini güçlendirebilir.
İkinci olarak, Rusya’nın daha önce içinde bulunduğu zor durum tamamen tersine dönebilir.
ABD-Rusya ilişkilerindeki iyileşme ve Rusya-Ukrayna savaşının barış görüşmeleriyle çözülmesi, Rusya’ya Batılı ülkelerle ilişkilerini yeniden inşa etme, uluslararası izolasyonu azaltma, yaptırımları hafifletme, dış baskıyı azaltma, küresel imajını iyileştirme ve diplomatik alanını genişletme fırsatı sunacaktır Bu durum, Rusya’nın ulusal çıkarlarını daha iyi korumasına ve uluslararası arenadaki etkisini artırmasına yardımcı olabilir.
Uzun Süreli Savaşın Rusya Ekonomisine Ağır Etkisi
Eğer Rusya, ABD ile işbirliği yaparak Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine ulaşabilirse, yaptırımların kademeli olarak kaldırılması veya hafifletilmesi mümkün olabilir. Bu durum, Rusya’nın diğer ülkelerle normal ekonomik ve ticari ilişkilerini yeniden tesis etmesine, enerji fiyatlarını istikrara kavuşturmasına ve böylece ekonomik baskıyı hafifletmesine yardımcı olacaktır. Bu süreç, ülkenin iç ekonomik kalkınması için elverişli koşullar yaratacaktır.
Trump yönetimi, gelecekte Rusya ile ekonomi, enerji, uzay gibi alanlarda işbirliği yapacağını ve hatta Rusya’nın G7’ye yeniden katılımını destekleyeceğini iddia etti. Bu politikalar, Rusya ekonomisinin toparlanması ve büyümesi için olumlu gelişmeler sunacaktır. Son dönemde Rus rublesinin sürekli güçlenmesi, piyasanın genel olarak Rusya ekonomisine güven duyduğunu göstermektedir.
Savaş durumu sona erdiğinde, Rusya askeri alandaki kaynaklarının ve enerjisinin daha büyük bir kısmını iç ekonomik inşaya, toplumsal gelişime ve halkın refahının iyileştirilmesine yönlendirebilir. Bu da ülke ve toplumun genel kalkınmasını teşvik edecek, yaşam standartlarını yükseltecek, iç istikrarı ve toplumsal dayanışmayı güçlendirecek ve ülkenin genel gücünü yeniden inşa etmesine yardımcı olacaktır.
Çin-Rusya İlişkileri Etkilenebilir, Çin Zamanında ve Dikkatli Bir Şekilde Ayarlama Yapmalı
ABD-Rusya ilişkilerindeki iyileşme, Rusya-Ukrayna krizini ve küresel dengeleri derinden etkileyecektir. Trump yönetimi, ABD-Rusya ilişkilerini güçlendirerek ve Rusya-Ukrayna barış görüşmelerini teşvik ederek, ABD’nin küresel stratejik düzenini yeniden şekillendirebilir. Bu süreçte, diğer önemli bölgelere ve alanlara daha fazla kaynak ve dikkat yönlendirilebilir, bu da Çin’e karşı baskının ve engellemelerin artmasına neden olabilir.
Birincisi, Rusya’nın Çin’e olan stratejik bağımlılığı azalabilir ve Çin’in beklentilerini buna göre ayarlaması gerekebilir.
Rusya ve ABD arasında artan üst düzey temaslar, ikili ilişkilerin normalleşme yönünde ilerlediğini göstermektedir. Rusya’nın, Ukrayna’nın geleceği ve Orta Doğu yönetimi gibi çeşitli ortak çıkar alanlarında ABD ile işbirliğini yeniden başlatması bekleniyor. Ayrıca, ekonomi, enerji ve uzay gibi alanlarda ABD ile ortak çalışmalar yürütmesi olasılığı da bulunuyor.
Trump yönetiminin Rusya üzerindeki kısıtlamaları gevşetmesiyle, Batı dünyasının Rusya’ya uyguladığı yaptırım baskısı kademeli olarak azalacaktır. Bu da Rusya’nın uluslararası arenada daha geniş bir stratejik hareket alanına sahip olmasına olanak tanıyacaktır.
Bu süreç, Rusya’nın Çin’e olan bağımlılığını kademeli olarak azaltacak ve stratejik özerkliğini artıracaktır. Daha önce Rusya’nın “Doğu’ya ve Güney’e Açılım” stratejisinde görülen ivme yavaşlayabilir. Bu durumda, Çin’in Rusya ile yaptığı işbirliklerindeki inisiyatifi azalabilir. Ayrıca, Rusya’nın toparlanmasıyla birlikte, ikili ilişkilerde Moskova’nın daha fazla stratejik bağımsızlığa ve pazarlık gücüne sahip olması beklenmektedir.
İkincisi, ABD-Rusya ilişkilerinin iyileşmesi sorunsuz olmayacak ve Çin’in aşırı kaygılanmasına gerek yok.
Şu anda ABD ve Rusya arasında yaşanan üst düzey temaslar, yalnızca ilişkilerde bir yumuşama eğilimi olduğunu göstermektedir. Ancak, bu temasların tamamen normalleşmeye dönüşmesi için uzun bir süreç gerekecektir. ABD-Rusya ilişkileri hâlâ “buzları kırma” aşamasındadır ve tam anlamıyla normalleşmeleri için kat edilmesi gereken uzun bir yol vardır. Benzer şekilde, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin başarıya ulaşması için de birçok çalışma yapılması gerekmektedir. Bu yüzden, ABD ve Rusya arasında bir “balayı dönemi” başladığını ya da Rusya-Ukrayna savaşının çok yakında sona ereceğini öngörmek için henüz erken.
Çin, ABD ve Rusya arasındaki etkileşimleri yakından takip etmeli, Rusya, Ukrayna, Avrupa Birliği ve ABD ile sürekli temas halinde olmalıdır. Ayrıca, BRICS gibi çok taraflı mekanizmalar aracılığıyla Küresel Güney ülkeleriyle koordinasyon sağlamalı ve Ukrayna meselesinde yapıcı bir rol oynayarak kendi çıkarlarını korumaya devam etmelidir.
Üçüncüsü, Trump’ın Rusya politikasındaki büyük değişiklikler dirençle karşılaşabilir.
- ABD iç politikasındaki muhalefet: Trump’ın politikaları ABD içinde oldukça tartışmalıdır. Demokrat Parti, genellikle Ukrayna’ya desteğin devam etmesini savunmaktadır. Trump’ın Rusya-Ukrayna barış görüşmelerini desteklemesi, ABD’deki partizan bölünmeyi artırabilir ve hükümetin karar alma sürecini ve uygulama kapasitesini zayıflatabilir.
- ABD askeri-endüstriyel kompleksinin etkisi: Barış görüşmeleri, askeri sanayi talebinin anında azalmasına yol açabilir. Bu durum, askeri-sanayi sektöründeki büyük şirketlerin Trump’ın politikalarına açık veya gizli şekilde karşı çıkmasına neden olabilir.
- Avrupa müttefiklerinin hoşnutsuzluğu: Trump’ın Rusya-Ukrayna barış görüşmelerini destekleme çabaları, Avrupa müttefikleri arasında rahatsızlık yaratmıştır. Avrupa ülkeleri, ABD’nin bu adımının NATO’nun bütünlüğünü zayıflatabileceğinden ve Rusya karşısında Avrupa’yı daha savunmasız bırakabileceğinden endişe etmektedir. Bu durum, ABD-Avrupa ilişkilerinde çatlaklara yol açabilir ve geleneksel transatlantik ittifakına zarar verebilir.
Bu nedenle, Rusya-Ukrayna krizinin geleceği yalnızca ABD ve Rusya’nın kararlarına bağlı olmayacak, aynı zamanda Avrupa Birliği, Ukrayna ve diğer tarafların tepkilerine de bağlı olacaktır.
Trump yönetimi, ABD’de Demokrat Parti’nin geleneksel kesimleri ve askeri-endüstriyel sermayenin baskılarıyla karşı karşıyadır. Ayrıca, Trump’ın öngörülemez liderlik tarzı göz önüne alındığında, ABD-Rusya ilişkilerinin tamamen sorunsuz bir şekilde normalleşmesi garanti edilemez. Bu süreçte ne tür engellerin ortaya çıkacağı, bu engellerin ne kadar büyük olacağı ve süreçte geri dönüşler yaşanıp yaşanmayacağı hâlâ dikkatle izlenmesi gereken konulardır.
Rusya ve ABD ile Karmaşık İlişkileri Yönetmek: İnisiyatif Çin’de
1. Putin, Trump Değildir; Putin Yönetimindeki Rusya-Çin İlişkileri Büyük Dalgalanmalar Yaşamayacaktır
Önümüzdeki dört yıl boyunca Çin, yeni dönemde Çin-Rusya kapsamlı stratejik işbirliği ortaklığını güçlendirmeye ve Ukrayna meselesinde Rusya ile iletişimi ve koordinasyonu artırmaya odaklanmalıdır.
ABD-Rusya ilişkilerinin önemli ölçüde yumuşaması, Rusya’nın diplomatik konumunu iyileştirebilir. Ancak Putin yönetimindeki Rusya, Trump’ın dört yıllık görev süresi içinde ABD’ye olan güvenini Çin gibi uzun vadeli stratejik ortaklarının üzerine çıkacak şekilde artırma olasılığı düşük olan bir ülkedir.
Trump’ın iş dünyası kökeninden farklı olarak, Putin daha istikrarlı ve ileri görüşlü bir liderdir ve Rusya’nın uzun vadeli çıkarlarına yönelik dengeli ve kalıcı planlar yapacaktır.
Dünya genelinde ülkeler, Trump yönetiminin gücü ve etkisi konusunda bekleyip görme yaklaşımı benimsemektedir. Ülkeler, Trump ve ekibinin ABD’yi istikrarlı bir şekilde yönetip yönetemeyeceğini, Demokrat Parti’nin yerleşik düzenini ne ölçüde baskılayabileceğini, küresel rakiplerini zayıflatıp zayıflatamayacağını ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapma” hedefini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini gözlemlemektedir. Nihai amaç, dört yıl sonra MAGA (Make America Great Again) hareketinin Trump’ın politikalarını sürdürmesini ve Trump ailesinin çıkarlarını korumasını sağlamaktır.
2. Çin, Trump Yönetiminin Dikkatini Dağıtmasına İzin Vermemeli ve Stratejik Kararlılığını Korumalıdır.
Çin, stratejik netlik, istikrar ve yönünü en üst düzeyde korumalı, rakiplerinin belirlediği stratejik yıpratma taktiklerine düşmekten kaçınmalıdır.
Son yıllarda, Çin-ABD stratejik düşünce kuruluşları arasında yaygın bir görüş hâkim: Önümüzdeki on yıl içinde Çin ile ABD arasındaki güç dengesi değişebilir. Eğer Çin, on yıl içinde ABD’yi belirgin bir şekilde geride bırakırsa, ABD’nin Çin’e yönelik baskı politikalarını terk etme ve işbirliği yolunu seçme ihtimali doğabilir.
Bu senaryo, elbette en iyimser olanıdır. Ancak, bu mantığa göre Çin’in önümüzdeki on yılda hızla gelişmesi ve ABD’yi çeşitli alanlarda geçmesi gerekecektir. Bunun en büyük riski, Çin’in kalkınma potansiyelinin aşırı tüketilmesi ve ülkenin tükenme noktasına gelmesidir.
Soğuk Savaş döneminde ABD, askeri rekabeti kullanarak Sovyetler Birliği’ni çökertti. Reagan yönetiminin “Yıldız Savaşları Programı”, Sovyetler’i sürdürülemez bir askeri yarışa sürükleyerek ekonomik ve stratejik kaynaklarını tüketti.
Bugün, Çin ile ABD arasındaki rekabet, uzun vadeli bir “stratejik enerji biriktirme” ve “kapasite oluşturma” savaşıdır.
– Çin’in kurumsal avantajları, ekonomik ve toplumsal potansiyeli ile kültürel dayanıklılığı, uzun vadeli bir mücadeleyi sürdürmesine olanak tanımaktadır.
– Çin’in ABD ile doğrudan rekabete girmesine veya kendini gereksiz yere yıpratmasına gerek yoktur.
– Bunun yerine, Çin ulusal potansiyelini korumaya, ABD, Rusya ve Avrupa ile ilişkilerini dengede tutmaya ve Tayvan meselesinde stratejik sabır göstermeye odaklanmalıdır.
– Yumuşak ve akıllı güç stratejileriyle rakiplerini ustaca manevralarla alt etmeli, sürdürülebilir ve uzun vadeli kalkınmaya öncelik vermelidir.
– Nihai hedef, Çin’in büyük ulusal canlanmasını gerçekleştirmek, hem sert hem de yumuşak gücünü dengeli bir şekilde geliştirmek ve küresel stratejik konumunu güçlendirmektir.
3. Çin, Avrupa ile İlişkilerini Güçlendirmeli, Özellikle Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleriyle İş Birliğini Yeniden Canlandırmalıdır.
Trump yönetiminin Rusya yanlısı politikaları, Avrupa’da tedirginlik yaratmıştır.
– Avrupa ülkeleri, Ukrayna krizinde büyük ekonomik kayıplar verdikten sonra ABD’den gelebilecek güvenlik tehditlerine karşı savunmasız kalmaktan endişe etmektedir.
– Çin, Avrupa’nın stratejik özerkliğini artırmasına yardımcı olmak için somut adımlar atmalı, ekonomik, teknolojik ve ticari işbirliğini güçlendirmelidir.
– Özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, ABD-Rusya ilişkilerinin yumuşaması ve Rusya’nın avantaj kazanması karşısında güvenlik endişeleri taşımaktadır.
– Bu durum, Çin için “16+1” Çin-Orta ve Doğu Avrupa İş Birliği Mekanizmasını yeniden canlandırma fırsatı sunmaktadır.
Önümüzdeki 3-4 yıl içinde, Çin uluslararası kurallar çerçevesinde Avrupa ile karşılıklı fayda sağlayan ilişkiler kurmalı, ticaret hacmini artırmalı, gümrük vergilerini düşürmeli, yapay zeka ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda işbirliğini genişletmeli ve insanlar arası kültürel etkileşimi güçlendirmelidir.
4. Çin, Stratejik Caydırıcılığını, Özellikle Nükleer Caydırıcılığını Güçlendirmelidir.
Çin, stratejik caydırıcılık kapasitesini, özellikle nükleer caydırıcılık gücünü ve ulusal güvenliğini daha da geliştirmelidir.
– Stratejik nükleer gücün modernize edilmesi ve güvenliğinin mutlak şekilde sağlanması, ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğünün korunması açısından kritik bir unsurdur.
– ABD’de hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat politikacılar, Rusya’nın güçlü stratejik nükleer kapasitesinden çekinmektedir.
– Bu nedenle, ABD her zaman Rusya’ya karşı dikkatli davranmaktadır.
– Ukrayna ise stratejik nükleer gücünü kaybettikten sonra, ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğü ciddi şekilde ihlal edilmiştir.
Çin’in uzun vadeli ulusal güvenliğini sağlamak için güçlü bir stratejik caydırıcılığa sahip olması ve ulusal savunmasını güçlendirmesi gerekmektedir.
Sonuç
- Putin’in Rusya’sı, kısa vadeli kazançlar uğruna Çin gibi uzun vadeli stratejik ortaklarını terk etmeyecektir.
- Çin, stratejik sabrını koruyarak ABD ile gereksiz yıpratıcı bir rekabete girmemelidir.
- ABD-Rusya yakınlaşmasından doğan fırsatları değerlendirerek, Avrupa ile ilişkilerini güçlendirmelidir.
- Stratejik caydırıcılığını, özellikle nükleer caydırıcılığını artırarak ulusal güvenliğini sağlamlaştırmalıdır.
Bu stratejileri takip ederek Çin, değişen küresel jeopolitik ortamda uzun vadeli istikrarını ve gücünü koruyabilir.
Kaynak: Harici