Borsada ardı ardına sert düşüşler yaşanınca Hazine ve Maliye Bakanı dahil neoliberal çevreler toz kondurmadıkları borsayı hemen savunmaya geçti. Neymiş efendim, borsa oyun alanı değilmiş, herkes ona göre davranmalıymış. Öyle diyor Şimşek.
Neoliberallerin prensi ekonomist Özgür Demirtaş ise Şimşek’in sözünü alıntılayarak “Finansal Okur Yazarlığı olmayan (küçük yatırımcıyı kastediyor) bir kişi asla kendi başına hisse seçmemelidir. Parasını daima profesyonel uzmanlara danışarak kullanmalıdır.” diye sosyal medyada paylaşım yaptı. Tabii canım ne demezsiniz. Cebindeki üç beş birikimini borsaya yatıranların bir de borsa aracılarına komisyon vermesi daha iyi olur değil mi?
En büyük kumarhane
Borsalar holdinglerin halktan sermaye toplamasına yarayan, spekülasyon/türev ekonomisi dedikleri yani üretime dayanmayan balon ekonomisinin vurgunculuk alanı. Daha çok dolar milyarderlerinin işlettiği bir kumar klubü yani. Borsa dünyasında “balina” da denilen dolar milyarderleri neoliberal jargonda “keriz silkeleme” denilen yönteme başvuruyor sıklıkla.
Önce bakanlar, ekonomistler, yorumcular, holding yöneticileri “şöyle yükseliyor, şuradan yatırım geliyor, büyük kârlar geliyor” diye borsayı parlatıyorlar. Ekonomik kriz yüzünden birikimleri heba olan ya da geçinemediği için elindeki üç kuruşu beş kuruş yapma peşine düşen insanları borsaya çekiyorlar. Başlangıçta kâr da ediliyor yani yalan yok. Bu da cazibeyi arttırıyor elbet. Başladı mı işte borsaya hücum. Sonra “balinalar” ellerindeki hisseleri yüksek fiyattan hızla satmaya başlıyor. Olan küçük “yatırımcıya” oluyor. Varı yoğu gözlerinin önünde eriyen küçük yatırımcı hisselerini alt düzeyden satıyor. Çünkü çoğunun uzun süre bekleyecek sabrı da olanağı da yok. Peki artık iyice düşen hisseleri uygun bir düzeyden kimler toplamaya başlıyor dersiniz? Balinalar mı? Tam üstüne bastınız. Ve yeni bir vurgun sarmalı başlıyor. İşte liberallerin toz kondurmadığı rotary kulübü bu şekilde çalışıyor. Aynı kumarhane gibi değil mi?
Yan etki
Borsanın yükseldiği dönemlerdeki astronomik kârlar Fatih Terim fonu gibi dolar milyonerlerini Çiftlik Bank gibi kenarda üç beş lira birikimi olanları hedef alan saadet zincirleri için uygun ortam yaratıyor. Çünkü AKP’nin vurgunculuk düzeninde üç koyup beş almak makul bir fikir oluveriyor. Kolay para kazanma arayışı bir zehir gibi toplumun kılcallarına kadar yayılıyor. Öğrenciler bile üç beş kuruş demeden borsaya, Bitcoin piyasasına girmeye başlıyor. Yasa dışı ya da yasal bahis sitelerinin mesajları ile bankaların “borsaya bizim üzerimizden yatırım yapabilirsin” mesajları birbiriyle yarışıyor.
Tabii spekülasyon ortamlarına giren para belli. Bir sınırı var. Bu havuzdan birilerinin kârla çıkması ancak bir sürü kişinin zarar etmesiyle mümkün. Kaybedenin gizlendiği kazanın gözümüze sokulduğu illüzyon bu noktada çalışıyor işte. Kâr dediğin “küçük yatırımcının” iç edilen birikimi oluyor.
Rasyonel vurgun
Bir başka vurgun ortamı da yüksek faizle yaratılıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 21 Aralık 2023 tarihinde yüzde 40 olan politika faizini 250 baz puan arttırarak yüzde 42,5 yaptı. Neoliberal çevreler, eğer kur bu düzeylerde sabit tutulabilirse, faiz oranının artık sıcak para girişi için gerekli ortamı sağlandığını söylüyor. İş Bankası Genel Müdürü de 26 Aralık tarihinde yaptığı yorumlarda para girişine uygun ortamın artık yaratıldığını söylüyor. Haydi artık nazlanmayın diyor kendince.
Peki bu faiz oranı nasıl oluyor da yatırımcı için kârlı oluyor yakından bakalım. Ekonomi çevrelerinde “carry trade” dedikleri Türkçeye “ara kazanç ticareti” olarak çevrilen bir yöntem var. Buna göre düşük faiz veren bir ülkeden kredi çekiliyor. Örnek olarak yıllık yüzde 6 faizle 100 dolar. Yani yıl sonunda bankaya 106 dolar verilmesi gerek. Türkiye’de 100 dolar bugünlerdeki kura göre yaklaşık 2 bin 900 lira yapıyor. Bu para bir yıllığına yüzde 42,5 faizle bankaya yatırılırsa vade sonunda 4 bin 132 lira 50 kuruş olur. Yıl sonunda kurun hafif bir yükselişle 30 lira olduğunu düşünelim. Oldu mu size 137 dolar 75 sent. Düşelim buradan 106 dolarlık kredi borcunu. Kâr 31 dolar 75 sent oldu. İşte bu kadar. Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’nin külahını Ali’ye giydirdik bitti. Buna kâr dediklerine bakmayın bu düpedüz soygun.
Bu vurgunu milyon dolarlar, milyar dolarlar düzeyinde; bir de “ara kazanç” üzerinden değil de bankada faizde bekleyen sermaye üzerinden düşündüğümüzde nasıl bir tablo çıkar siz düşünün.
Yağma Hasan’ın böreği
Tabii borç paraların üretime fabrikalara değil de betona ve ithalata yatırıldığını da unutmayalım. Çünkü düşük kur nedeniyle üretim yapmak yerine ithal ürünlere yönelmek daha kârlı oluyor. Holdingler bir biri ardına ithalatçılık komisyonların keyfini çıkarmaya başlıyor. Fabrikalar yerine AVM’ler yükseliyor. Son model ithal arabalar, telefonlar, beyaz eşyalar sarıyor piyasayı. Konut ve otomobil yatırım aracına dönüyor, spekülasyon konusu oluyor. Rant ekonomisi ile yeni dolar milyarderleri yaratan servet transferleri gerçekleşiyor.
Peki bu borç ve faizi nasıl ödenecek. Özelleştirme, vergi artışları, düşük maaşlar; eğitim, sağlık ve sosyal yardım bütçelerinde kısıntılar… Sonra iflaslar, işsizlik, yoksulluk, pahalılık… İşte Şimşek’in “rasyonel” “akılcı” ekonomi yolu.
Mecliste kabul edilen bütçe kanuna bakmak yeterli anlamak için. Vergilerimiz faize, sermayeye, tarikatlara peşkeş çekilirken emekliye, emekçiye, esnafa, köylüye, gençlere, çocuklara yani halka ve üretime para yok deniliyor. Düşünün bir kere, emeklilere verilen 100. yıl ikramiyelerini bile çalışan emeklileri kapsam dışı bırakarak kısmaya çalışmadılar mı? Tepkiler üzerine bir zahmet çalışan emeklilere de ikramiye verilmesini sağlayan kanunu çıkarmadılar mı?
Asgari ücret tartışmaları da bir başka hikaye değil mi? Bilimsel ve insani yönden ele alındığında bir oturumda bitmesi gereken asgari ücret görüşmeleri yılan hikayesine döndü. Herkes “reis yapar bir kıyak” diye bekliyor. Bu yazı kaleme alındığı sırada Erdoğan büyük bir tantana ile sahneye girdi ve tarafları Beştepe’ye çağırdı. Kolay mı yerel seçim var kapıda. Yapar bir kıyak herhalde.
Yani, dolar milyarderleri vurgun üstüne vurgun yaparken halka bu yağma sofrasından ancak kırıntılar düşüyor.
Sonuç yerine başlangıç olarak
Ama burada bir konuya daha dikkat çekmek gerek. Sosyalistler, devrimciler, ilericiler, ulusal demokratik güçler bu kadar örgütsüz, dağınık bir şekilde siyaset hayatının kenarına itilince halkın vurgun üstüne vurgunla soyulması daha kolay oluyor. Örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek ve halkı ancak “halkın azim ve kararının” kurtaracağını göstermek gerekiyor.