Gençlerin güvencesiz çalıştırılmasına ve geleceksizleştirilmesine karşı mücadeleye…
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “Genç işçi cinayetleri raporunu açıkladı.
Rapora göre, son on iki yılda en az 2664 genç işçi hayatını kaybetti
Raporda şu verilere yer verildi; Yüzde 82’sini ulusal basından; yüzde 18’ini ise genç işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla;
2013 yılında en az 193 genç işçi, 2014 yılında en az 226 genç işçi, 2015 yılında en az 222 genç işçi, 2016 yılında en az 233 genç işçi, 2017 yılında en az 232 genç işçi, 2018 yılında en az 225 genç işçi, 2019 yılında en az 206 genç işçi, 2020 yılında en az 202 genç işçi, 2021 yılında en az 174 genç işçi, 2022 yılında en az 252 genç işçi, 2023 yılında en az 260 genç işçi ve 2024 yılında en az 239 genç işçi olmak üzere; 2013-2024 yılları döneminde “en az” 2664 genç işçi hayatını kaybetti…
•Genç işçi ölümleri pandemide kısmen düşüş eğilimi gösterse de (çalışma kısıtı göz önüne alınmalı) özellikle 2021 yılı Eylül ayı ile beraber derinleşen (döviz-enflasyon yükselişi ile hissettiğimiz) yoksullaştırma politikaları sonucu arttı.

Halk düşmanlığı: “Seviyorsan git evlen bence”
11 Şubat’ta çıkardığımız Çocuk İşçilik Raporu’nun girişinde dikkat çektiğimiz bir konu vardı: “2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesinin önemli bir yönünü de bu politika oluşturmaktadır ve sermayenin uluslararası politikasıyla paralel bir eğilimin ifadesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51 seviyesine gerilemiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu durum alarm vericidir. Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir. Her fırsatta yaptığımız en az 3 çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu böylece tekrar görmüş oluyoruz.’ çağrısı da güvencesiz emek havuzunun en önemli bileşeni olan çocuk işçiliğinin önemine vurgu yapmaktadır. Sermaye için ucuz (MESEM ile bedava) ve örgütsüz bir işçi kitlesi vazgeçilmezdir.”
Tabi bu sözlerin diğer bir muhatabı da genç işçiler. Bu politikanın bir adımını “Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi” oluşturuyor. Proje ile 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz, faizsiz 150 bin liralık kredi imkânı sunuluyor. Bu krediye başvurabilmek için öncelikle 18-29 yaş arasında olmak ve belli ekonomik şartlar öne sürülüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hızını alamıyor ve 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sosyal medya hesabı X’ten “Seviyorsan git evlen bence.” paylaşımını yapıyor. Tüm bu açıklamalar yapılırken:
•Türk-İş Ocak 2025 Açlık-Yoksulluk Araştırması’na göre “dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 22 bin 131 lira; yoksulluk sınırı 72 bin 88 lira”. BİSAM Açlık ve Yoksulluk Sınırı Ocak 2025 Dönem Raporu’na göre “dört kişilik bir aile için açlık sınırı 22 bin 75 lira, yoksulluk sınırı 76 bin 358 lira”.
•Endeksa, Ocak 2025 Konut Değer Raporu’na göre “Türkiye’de ortalama kira bedeli 20 bin 542 lira”.
•DİSK-AR’ın açıklamasına göre, “2024 4. çeyreğinde gençlerde dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 15,7 olarak açıklandı. TÜİK verilerinden yararlanarak hesapladığımız 15-24 yaş arası genç nüfusta geniş tanımlı işsizlik oranı ise 2024 yılı 4. çeyreğinde yüzde 37,3 olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı genç işsizliği dar tanımlı genç işsizliğinden 21,6 puan fazla. Geniş tanımlı genç kadın işsizliği yüzde 46,7!”
•OECD’nin açıklamasına göre “Türkiye’de 18-24 yaş aralığındaki her 3 gençten biri (yüzde 31,1) ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu oran OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 13,7 olarak kayıtlara geçti. Türkiye’de 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 41,4 iken, erkeklerin oranı yüzde 21,4 oldu. OECD ortalamasında ise ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 14,4, erkeklerin oranı ise yüzde 13,1 olarak hesaplandı”.
Yani birçok veri söylenebilir. Ancak özeti şu: Geleceğimiz dediğimiz gençlerimiz, sağlıklı ve güvenli yaşaması, okuması, çalışması gerekirken; yoksulluk, güvencesiz işçilik, şiddet, geleceksizlik ve iş cinayetleri cenderesi altındalar. Özellikle AKP döneminde hayata geçirilen tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar gençlerin geleceğini ellerinden aldı ve sermaye için ucuz işgücü haline getirdi.
Bu gerçekler ortadayken Türkiye’nin genç nüfus avantajını kaybetmesi -ki onu ucuz işgücü olarak okuyalım- gerekçesiyle gençlere adeta dalga geçercesine “seviyorsan git evlen bence” denebiliyor. Aynı 2024 yılının “Emekliler Yılı” ilan edilip emekli maaşlarının 15 bin lira olması ve onlarca yaşlı işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi gibi…
‘Genç işçi’ kavramı üzerine
Gençler (genç işçiler), uluslararası ve ulusal kurumlar tarafından (UNESCO, BM, TBMM) farklı yaş gruplarına (15-24, 15-25 yaş gibi) ayrılabiliyorlar. İSİG Meclisi olarak bizler bu ayrımları gözönüne alıyoruz. Yine ülkemizde yasalar tarafından “15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi genç işçidir” tanımını güncel olarak ve uzun vadede istisnalar, çalışma hakları, sosyal güvenceleri gözeterek unutmuyoruz. Ancak yine uluslararası ve ulusal yasaları ve sözleşmeleri de gözönüne alarak 18 yaşını doldurmamış toplumun her üyesini “çocuk” ve çalışanları da “çocuk işçi” olarak nitelendiriyoruz.
Bu ve benzeri gerekçelerle raporumuzda genç işçi kavramını “18-25 yaş grubu” için kullanacağız. (15-17 yaş grubu gençler için değerlendirmelerimizi çocuk işçi iş cinayetleri raporunda okuyabilirsiniz) Raporda genç tanımına uyarak üst yaş sınırını 25 olarak belirledik. Ancak bazı mesleklerde doktor, avukat, gazeteci vb. 25 yaş da yukarı çekilebilir. Yine “Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi”nde de gençlik yaşı 29’a çekilmiş. Bu sebeplerle genç işçiler raporumuza ek olarak 25-29 yaş arası için de ayrı bir değerlendirmemiz önümüzdeki günlerde olacak. Ancak hukuksal tanımlar dışında zaten çocuk ve genç olmanın içiçe olduğunun ve bir bütün olarak ele alınmasının gerektiği bilinciyle de adımlarımızı atacağız. Bu anlamda “çocuk işçiler raporu” ve “genç işçiler raporu” içiçe geçmiş ve birbirinin devamı olan bir bütün olarak görülmelidir.
İşkollarına göre iş cinayetleri
2013-2024 yılları döneminde Genç İşçi iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:
İnşaat, Yol işkolunda 695 genç; Tarım, Orman işkolunda 453 genç (318 işçi ve 135 çiftçi); Konaklama, Eğlence işkolunda 231 genç; Taşımacılık işkolunda 178 genç; Metal işkolunda 157 genç; Madencilik işkolunda 150 genç; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 122 genç; Belediye, Genel İşler işkolunda 93 genç; Enerji işkolunda 87 genç; Gıda, Şeker işkolunda 72 genç; Tekstil, Deri işkolunda 59 genç; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 58 genç; Savunma, Güvenlik işkolunda 55 genç; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 51 genç; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 44 genç; Ağaç, Kağıt işkolunda 29 genç; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 29 genç; Basın, Gazetecilik işkolunda 15 genç; İletişim işkolunda 4 genç; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 genç; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 81 genç işçi hayatını kaybetti…
•İstihdam dağılımına baktığımızda genç işçi ölümlerinin yüzde 93’ünü ücretliler oluşturuyor. (Tüm iş cinayetlerinde ise bu oran yüzde 86. Son yıllarda giderek iş cinayetlerinde ücretlilerin oranının yükselmesinin nedeni de genç işçi ölümlerindeki bu tablo) Bu durum geçmiş yıllara göre bugün gençlerin ücret dışında bir gelir sahibi olmadığını ve yaşamak için çalışmak (İSİG tabiriyle çalışmak için yaşamak) zorunda olduklarını gösteriyor.
•Sektörel dağılıma baktığımızda genç işçi ölümlerinin yüzde 34’ünü sanayi, yüzde 27’sini inşaat, yüzde 22’sini hizmetler ve yüzde 17’sini tarım oluşturuyor. Genç işçi ölümlerinin başta metal, maden, enerji olmak üzere sanayide yoğunlaştığını görüyoruz. Yine şehirleşmenin bir sonucu olarak inşaaatlarda ve hizmetlerde genç işçi ölümleri artıyor. Çocuk işçi ölümlerinin yarısından fazlasını oluşturan tarımdaki ölümler ise bu yaş grubunda giderek düşüş eğilimi gösteriyor.
•İşkolları açısından baktığımızda ise son yıllarda dikkat çekilmesi gereken işkolu “konaklama”. Son beş yıldır (özel olarak moto kurye mesleğinin artışının yanısıra) bu işkolunda güvencesizlik temelinde yaşanan kitlesel işçileşmenin bir sonucu bu.
Nedenlerine göre iş cinayetleri
2013-2024 yılları döneminde Genç İşçi iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Trafik, Servis Kazası nedeniyle 637 genç; Yüksekten Düşme nedeniyle 436 genç; Ezilme, Göçük nedeniyle 403 genç; Elektrik Çarpması nedeniyle 242 genç; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 209 genç; Şiddet nedeniyle 167 genç; Patlama, Yanma nedeniyle 123 genç; İntihar nedeniyle 194 genç; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 74 genç; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 60 genç; Kesilme, Kopma nedeniyle 32 genç; diğer nedenlerden dolayı 177 genç işçi hayatını kaybetti…
•Özellikle tarım ve taşımacılık nedenli trafik ve servis kazası, inşaat nedenli yüksekten düşme ve sanayi işkollarından dolayı ezilme öne çıkıyor. Ancak elektrik çarpması gibi çok ucuza önlemler ile engellenebilecek ölümlerin oransal olarak bu kadar fazla olması keza benzer şekilde zehirlenme ve boğulmaların çokluğu, genç işçilerin çalışma koşullarına dair (aşırı-yoğun-fazla çalışma, önlem ve denetimsizlik) zemini ortaya koyuyor.
2013-2024 yılları döneminde Genç İşçi iş cinayetlerinin yaşlara göre dağılımı şöyle:
18 yaşında 221 genç, 19 yaşında 299 genç, 20 yaşında 303 genç, 21 yaşında 247 genç, 22 yaşında 337 genç, 23 yaşında 373 genç, 24 yaşında 361 genç ve 25 yaşında 523 genç işçi hayatını kaybetti…
•18 yaşında ölen genç işçileri (18 yaşını tamamlamış) olarak değerlendiriyoruz (Bazı işçiler 18 yaşını doldurmamış “çocuk işçi” olabilir. Ancak kimlik bilgilerini tam olarak öğrenemiyoruz). Tersi bir durum da 25 yaş için olabilir. Bu yaş için tespit ettiğimiz işçilerin bir kısmı 26 yaşında olabilir ama benzer bir nedenle 25 yaş olarak değerlendiriyoruz.
2013-2024 yılları döneminde Genç İşçi iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 230 genç kadın ve 2434 genç erkek işçi hayatını kaybetti…
•Genç kadın işçiler yoğunlukla mevsimlik tarımda, gıda-kimya-tekstil gibi sanayi işkollarında, market-büro-lokanta gibi hizmetlerde, sağlık alanında ve genel işler işkollarında çalışıyordu.
Göçmen işçi cinayetleri
2013-2024 yılları döneminde 280 göçmen Genç İşçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak:
142 genç Suriyeli, 84 genç Afganistanlı, 11 genç Türkmenistanlı, 7 genç Özbekistanlı, 7 genç İranlı, 5 genç Iraklı, 3 genç Azerbaycanlı, 3 genç Ukraynalı, 2 genç Gürcistanlı, 2 genç Kırgızistanlı, 2 genç Pakistanlı, 2 genç Rusyalı, 1 genç Cezayirli, 1 genç Kolombiyalı, 1 genç Macaristanlı, 1 genç Moldovyalı, 1 genç Nepalli, 1 genç Nijeryalı, 1 genç Sudanlı, 1 genç Venezuelalı, 1 genç Zimbabveli…
•Genç işçilerde göçmenlerin ölüm oranı genel iş cinayetlerinin iki katıdır. Ayrıca çocuk işçilerdeki Suriyelilerin dışında başta Afganistan olmak üzere birçok ülkeden gelen göçmen işçi ölümleri vardır. Bu durum Türkiye işçi sınıfının bugün ve geleceğine dair örgütlenmesinde önemli bir duruma işaret etmektedir.
•Göçmen genç işçi ölümleri mevsimlik tarım, gıda-tekstil-metal gibi sanayi işkolları, inşaat, konaklama ve genel işler işkollarında yoğunlaşıyor.
Genç işçi cinayetlerinde sendikal durum
2013-2024 yılları döneminde iş cinayetlerinde ölen Genç İşçilerin 85’ü (yüzde 3,19) sendikalı işçi, 2579’u ise (yüzde 96,81) sendikasız. Sendikalı işçilerin 63 genç maden, 10 genç metal, 3 genç kimya, 3 genç güvenlik, 1 genç gıda, 1 genç tekstil, 1 genç eğitim, 1 genç enerji, 1 genç sağlık ve 1 genç belediye işkolunda çalışıyordu…
•Genç işçi ölümlerindeki sendikalılık oranı genel iş cinayetlerinde ölen sendikalıların oranının yarım katı. Bu durum sendikal örgütlenmenin yeni işçileri daha az koruyabildiği tartışmasını da beraberinde getirmektedir. Tabi bir değerlendirme yaparken 27 genç işçinin Soma madeninde hayatını kaybettiğini de hatırlatalım.
Bölgelere göre iş cinayetleri
2013-2024 yılları döneminde Türkiye’nin 81 şehrinin tamamında ve yurtdışında “az sayıda” (kısa vadeli çalışmak için gidilen veya Türkiye menşeili şirketlerde çalışan) Genç İşçi iş cinayeti tespit etmiş durumdayız:
336 ölüm İstanbul’da; 116 ölüm Antalya’da; 108 ölüm İzmir’de; 102 ölüm Konya’da; 99 ölüm Manisa’da; 91 ölüm Ankara’da; 88 ölüm Gaziantep’te; 80 ölüm Şanlıurfa’da; 73 ölüm Adana’da; 72 ölüm Kocaeli’nde; 60 ölüm Muğla’da; 57’şer ölüm Bursa ve Samsun’da; 51 ölüm Hatay’da; 48’er ölüm Kayseri ve Sakarya’da; 47’er ölüm Denizli; 46 ölüm Mersin’de; 43 ölüm Aydın’da; 40 ölüm Kahramanmaraş’ta; 38 ölüm Tekirdağ’da; 35 ölüm Mardin’de; 32’şer ölüm Malatya, Sivas ve Zonguldak’ta; 31 ölüm Şırnak’ta; 30 ölüm Adıyaman’da; 29 ölüm Van’da; 27 ölüm Afyon’da; 26 ölüm Balıkesir’de; 25’er ölüm Eskişehir ve Isparta’da; 24’er ölüm Artvin, Bartın, Ordu ve Trabzon’da; 22 ölüm Aksaray’da; 21’er ölüm Batman, Diyarbakır ve Giresun’da; 19’ar ölüm Nevşehir ve Siirt’te; 18’er ölüm Bolu ve Karabük’te; 17 ölüm Elazığ’da; 16 ölüm Düzce’de; 15 ölüm Bilecik’te; 14’er ölüm Çorum, Erzincan, Kırşehir, Kütahya, Rize ve Tokat’ta; 13’er ölüm Karaman, Kırıkkale ve Uşak’ta; 12’şer ölüm Burdur, Çanakkale, Hakkari ve Kastamonu’da; 11’er ölüm Bingöl, Kars, Niğde, Osmaniye ve Yalova’da; 10 ölüm Sinop’ta; 9’ar ölüm Ağrı ve Erzurum’da; 8’er ölüm Çankırı, Edirne ve Kırklareli’nde; 7’şer ölüm Amasya ve Bitlis’te; 6’şar ölüm Ardahan, Bayburt ve Yozgat’ta; 5’er ölüm Gümüşhane ve Muş’ta; 3’er ölüm Iğdır ve Tunceli’de; 2 ölüm Kilis’te; 9 ölüm Yurtdışında meydana geldi…
•İstanbul başta olmak üzere İzmir, Konya, Manisa, Ankara, Gaziantep, Adana ve Kocaeli’nde sanayi; yine İstanbul başta olmak üzere Antalya, Ankara, Muğla, Samsun vb. hemen her şehirde inşaat; İzmir, Konya, Manisa, Şanlıurfa başta olmak üzere tarım ve her şehirde hizmetler işkolunda genç işçiler hayatlarını kaybetmektedir.
•Diğer yandan çalışmak için başka bir şehre göç eden genç işçiler ise tespit edebildiğimiz kadarıyla başta şu şehirlerden gelmekte: Van, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Ordu, Kars, Ağrı, Mardin, Şanlıurfa, Batman, Çorum, Samsun ve Tokat…