Türkiye bir süredir “barınamayanlar ülkesi”ne dönüştü. Ne kiracı ev bulabiliyor ne dar gelirli kirasını ödeyebiliyor ne de gençler bir ev hayali kurabiliyor.
OECD, geçen günlerde 38 ülkenin yer aldığı nisan ayı kira enflasyonu verilerini açıkladı. Ekonomist İnan Mutlu ise bu verilerden oluşturduğu grafikle barınma krizinin ulaştığı boyutları net bir şekilde ortaya serdi. Grafik, tam anlamıyla bir çığlık.
Buna göre 2025 Nisan itibarıyla Türkiye’de yıllık kira enflasyonu yüzde 89.19’a ulaştı. Bu oran, ikinci sıradaki Macaristan’ın sekiz katı düzeyinde.
Macaristan’da kira artışı yalnızca yüzde 11.01 seviyesinde. Listenin son sırasındaki Güney Kore’de ise kira artışı yüzde 1’in altında.
Çarşamba günü mayıs ayı enflasyonu açıklanacak. Konut ve işyeri kiralarında uygulanacak azami zam oranı, TÜFE’nin (tüketici fiyat endeksi) son 12 aylık ortalamasına göre belirleniyor.
Kira sözleşmesi bu ay yenilenecek kiracılar, yüreği ağzında açıklanacak rakamı bekliyor. TÜİK enflasyonunun öncü göstergesi İTO endeksi rakamın yüksek olacağının sinyalini verdi.
Geçen ay kira artış oranı yüzde 48.73 olarak kaydedilmişti. Bu oran yasal tavan zammına işaret etse de ev sahipleri TÜİK enflasyonunu pek takmıyor.
10 YILDA YÜZDE 1000
Türkiye kirada sadece bu yıl değil, son on yılın da şampiyonu. 2015’ten bu yana kiralar 11 kat arttı. Dile kolay: Yüzde 1000’in üzerinde bir artış.
Barınma, artık bir insan hakkı değil, bir piyasa enstrümanı. Ve piyasa, insanı umursamıyor. Bu rakamlar ateş gibi ama ateş, yuvasından taşınmak zorunda kalan yaşlıları, tek odalı evlere sıkışmış çocukları, üniversiteyi kazandığı halde kalacak yer bulamayan gençleri, kira artışıyla baş edemediği için ailesinin yanına dönmek zorunda kalan kadınları yakıyor en çok…
Barınma krizinin sessiz ama derin etkisi sosyal dışlanma. Kiraların yüksekliği, insanları kent merkezlerinden itiyor. Ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere erişim zorlaşıyor. Mahalleler kimliğini yitiriyor, dayanışma parçalanıyor. Düşük ve orta gelirli aileler, büyük şehirlerde adeta “istenmeyen misafire” dönüşüyor.
YAPIŞKAN ENFLASYON
Mesele sadece sosyolojik değil. Aynı zamanda ekonomik. Kiralardaki yapışkanlık, enflasyonla mücadeleyi de sabote ediyor. Gelirler gelecek enflasyona göre örneğin 2025 için yüzde 20 olarak belirlenirken kira sözleşmeleri geçmiş enflasyonla yenileniyor. Bu da fiyatların kolay kolay düşmemesine neden oluyor.
Nedenler ne? Yıllardır yazmaktan yorulduk. Sağır sultanın bile bildiği sorunları bir daha sıralayalım:
Yüksek enflasyon, yetersiz konut arzı, ağır aksak kentsel dönüşüm, iç göç ve artan yabancı nüfus.
Peki çözüm ne?
Ortada bir arz sorunu var. Yeni konut üretimi durma noktasında. İnşaat maliyetlerindeki artış önlenemiyor. Mevcut stok ise ya lüks ya da erişilemez.
Sosyal konut üretimi bir tercih değil, zorunluluk. TOKİ’nin “orta gelirliye lüks daire” politikası terk edilmeli. Gerçekten dar gelirli için, gençler için, kadınlar için, emekliler için erişilebilir konut modelleri geliştirilmeli. Aksi halde barınma hakkı, bu ülkenin çoğunluğu için bir hayal olarak kalacak.
Türkiye artık evsizliği konuşmak zorunda. Yalnızca sokakta yatanları değil, çalıştığı halde ev bulamayanları, maaşının yarısını kiraya verenleri, dört kişi bir odada yaşayanları da bu tanıma dahil etmeliyiz. Çünkü barınma krizi kapıda değil, çoktan içeri girdi ve can yakıyor.
Kaynak: Jale Özgentürk / Cumhuriyet