Zeytin ve zeytinyağında iklim krizi, destekleme, tağşiş ve sahtekarlık, işçi sorunu, hasat, verimlilik, lisanslı depoculuk gibi daha bir çok sorun var. Bu sorunların çözümü için bütüncül bir yaklaşım gerekiyor.
Türkiye, dünyanın önemli zeytin üreticisi ülkelerden birisi olarak çözmesi gereken bir çok sorunu ve planlaması gereken pek çok konusu var. Zeytin ve zeytinyağı fiyatları gündemde olduğu için tartışıyoruz. Ancak, hiç gündeme gelmeyen çok daha önemli konular da var.
İklim krizinin zeytinciliğe etkileri, destekleme, zeytinyağında tağşiş ve sahtekarlık, işçi sorunu, hasat, verimlilik, markalı ve ambalajlı ihracat, lisanslı depoculuk gibi daha bir çok konu var.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi koordinatörlüğünde her yıl rekolte tahmin çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalar uzman ekiplerse sahada yürütülüyor. Üretici, sanayici, tüccar, ihracatçı, kooperatif yöneticileriyle görüşülüyor. Her yıl saha gözlemleri, sorunlar ve çözüm önerileri rekolte tahmin raporunda ayrıntılı olarak yer alıyor. Ancak, herkes rekolte rakamına ve fiyata odaklandığı için Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı da dahil bu tespitler ya hiç okunmuyor ya da okunuyor ama gereği yapılmıyor.
Bu yıl yapılan rekolte tespit çalışmalarında “İzlenim, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlığı altında saha gözlemleri, sektör temsilcilerinin istekleri, talepleri ve çözüm önerileri raporda ayrıntılı olarak yer alıyor.
Zeytin ve zeytinyağında öne çıkan konular, sorunlar ve çözüm önerileri özetle şöyle:
İklim krizi korkutuyor
1- İklim değişikliğinin zeytinciliğe etkisi: Son yıllarda iklim değişikliğinin etkileri dünyada ve ülkemizde kendisini çok daha güçlü hissettirmeye başlamıştır. İklim değişikliği nedeniyle toprak ve su rejimleri değişime uğramakta, tarımsal üretim azalmakta ve gıda güvenliği tehlikeye girmektedir. Nitekim iklim değişikliğinin sebep olduğu kuraklık, fırtına, sel vb. gibi ekstrem iklim olaylarının sık ve şiddetli bir şekilde yaşanıyor olması ile bunların zeytin tarımı üretimi üzerindeki olumsuz yönde etkileri de yoğun olarak hissedilmeye başlamıştır. Bu etki sadece üretimin miktarında değil, aynı zamanda elde edilen yağın kalitesinde ve kompozisyonunda da değişimlerin oluşmasına neden olmaktadır.
Zeytincilik faaliyetlerinin yeteri kadar yapılamaması ve küresel iklim değişikliğinin sektöre olumsuz etkilerinin sonucu olarak; yeni dikim alanları için iklim değişikliği dikkate alınarak bu tür tehditlere karşı daha dayanıklı olabilecek rakım, konum ve toprak yapısındaki alanların belirlenmesi, havza bazlı destek modelinde Avrupa Birliği’nde daha az kayırılmış alanlar denen ve ülkemizde geleneksel meyilli alanlardaki zeytinlikler için ilave desteklerin verilmesi önemle talep edilmektedir.
Zeytinyağına 10 lira, zeytine 2 lira prim verilmeli
2- Destekler yetersiz: Tarım ve Orman Bakanlığı 2022 yılı Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’de zeytin üreticisine, Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS) kayıtlarında belirtilen alan dikkate alınarak dekara 63 lira mazot ve dekara 21 lira gübre desteği olmak üzere toplam 84 lira (2023 ürünü için mazot desteği dekara 86 lira, gübre desteği ise 21 lira olarak uygulanacak) destek veriliyor. Zeytinyağında kiloda 80 kuruş, dane zeytinde kilo başına 15 kuruş fark ödemesi desteği var. Bu desteklemeler görüldüğü gibi çeşitli kalemlerde verilmekte ancak küçük aile işletmeciliğinin yoğun olması, dosya hazırlama, bürokratik zorluklar vb. gibi nedenlerle yeterince başvurunun olmamasına dolayısıyla toplam verilebilecek desteklerin çok az bir kısmından üreticinin faydalanmasına yol açılmaktadır.
Avrupa Birliği’nde olduğu gibi piyasayı düzenleyici fiyat ve destek modellerinin ve yaklaşık/eşit miktarların uygulanması, zeytincilik sektöründe ürün ve üretim maliyetinin düşürülmesinde mutlak gerekli görülen ve zeytincilikte kullanılan girdilerden başta gübre, akaryakıt ve enerjinin ucuzlatılması gerekmektedir. Sektörün tüm bileşenlerinin ortak talepleri de dikkate alınarak, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi olarak öncelikli önerimiz, 1998 yılında ilk defa litre başına 40 cent olarak verilmeye başlanan zeytinyağı priminin (zeytinyağı fark ödemesi) günümüzdeki karşılığı olan 80 krş/kg yani yaklaşık 3 Cent/Avro kadar düştüğü dikkate alınarak zeytinyağına verilen fark ödemesi ya da primin kilo başına en az 10 lira, dane zeytine ise kilo başına 1,5-2 lira olarak günümüz koşullarına göre güncellenmesidir.
3- Hastalık ve zararlılarla mücadele: Zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadelede yeni yaklaşım ve yöntemlerin geliştirilmesi, geniş spektrumlu ilaç tüketiminin minimize edilmesi, düzenli ve yüksek verimli, ihracata uygun zeytin çeşitlerinin tercih edilmesi önerilmektedir.
Bölgeye göre çeşit seçilmeli, deliceler aşılanmalı
4- Çeşit seçimi ve hasadın önemi: Çeşit seçiminde bölgesel adaptasyon önemli olup, coğrafi yöre ile özdeşleşmiş çeşitlerin kendi bölgelerine dikiminin teşvik edilmesi, bölgesel bir “Envanter Projesi” hazırlanarak kayıt dışı ağaçların tespit edilerek, dikime uygun zeytin alanlarının ağaçlandırılması önerilmektedir.
Bölgelerde bulunan “deliceler” aşılanmalı ve 300-400 metre rakımlı, bozuk orman arazilerinde “zeytinlik” tesisine izin verilmelidir. Firesiz ve hızlı zeytin toplama için mekanik hasadın özendirilmesi ve plastik kasa, örtü malzemesi ağlar vb gibi yardımcı malzemelerin temini ve üretimini kolaylaştıracak önlemlerin alınması, zeytin hasat makineleri küçük ve orta büyüklükteki üreticilerin alımını kolaylaştırmak üzere desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca, gövde ve anadal sarsıcı gibi büyük makinaların da teşvik kapsamına alınması önerilmektedir.
İthal fidan çeşitlerinin ülkeye girişi yasaklanmalı
5- İthal çeşitlere dikkat: Son yıllarda küresel fidan üretici firmalar Arbequine vb. gibi çeşitleri üretici ülkelere ihraç etmek için büyük çaba sarfetmekte ülkemizde de sözde bazı tarım uzmanı meslektaşlar bu çeşitlerin olumlu reklamını yapmakta ve adaptasyon çalışmaları vs. yapılmaksızın bu fidanlar bölgelerde dikilmeye devam etmektedir. Ülkemiz zeytin ağacının anavatanı ve gen merkezidir. Mevcut çeşitlerimiz dünyanın en değerli çeşitleri olup klon seleksiyonlarıyla daha verimli ve kaliteli meyve üretebilir hale gelebilecek kapasiteye sahiptirler. Daha da önemlisi bu bölgelerde yüzlerce yıldır adapte olmuş özellikle küresel iklim değişikliğinden en az zarar görmüş, xycella fastidiosa gibi hastalıklar ise diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde görülmemiştir. İthal çeşitlerin ülkemize girmesi küresel sermayenin kazancını arttıracağı gibi beraberinde birçok hastalık, zararlı ve adaptasyon sorununu ve dahası çeşitlerimizin piçleşmesine yol açarak kültürel mirasımıza da onulmaz zararlar verecektir. Kesinlikle engel olunmalıdır. Girişi behemehal yasaklanmalıdır.
6-Veriler ve rekolte tespiti: Sektörle ilgili istatistiki veriler güncel olmadığından rekolte tahmin çalışmaları uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak yapılmaktadır. Başta ağaç sayısı olmak üzere, sektördeki verilerin güncelleştirilmesi gerekmektedir. Uzaktan algılama sistemleri kullanılarak, bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanı oluşturulmalıdır. Bunun için oluşturulacak projeye Avrupa Birliği, Bakanlığımız ve sektör temsilcilerince destek sağlanması uygun olacaktır.
7- Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli: Zeytincilik üzerine yapılan Ar-Ge çalışmalarının daha yüksek bütçeler ile desteklenmesi ve sektörün modern tekniklere ulaşımının sağlanması önerilmektedir. Zeytinin toplanmasından zeytinyağı elde edilmesine, işlenmesinden depolanması ve ambalajlanmasına kadar olan süreçte kalite kayıpları sıkça gereçkleşmektedir. Bu kayıpların önüne geçebilmek için üretici ve sanayicilere kalite kayıpları konusunda bilgilendirme amaçlı eğitimler verilmeli, hasat sezonunda kontroller yapılmalı, kaliteli yağlar prim sisteminde ayrıca değerlendirilmelidir. Ayrıca zeytinyağı ticareti yapan, bölgelerinde üreticilerden zeytinyağı toplayarak toptan ya da perakende ticareti ile uğraşan kişilerin yetkilendirilmesi için eğitilerek sertifika almaları sağlanmalıdır.
8- Lisanslı depo: Lisanslı Depoculuğun teşvik edilmesi, modern laboratuvarlarda kalite kontrollerinin doğru bir şekilde yapılarak sağlıklı depolama sistemlerinin kurulması teşvik edilmelidir.
9- Prina ve kara su sorunu: Zeytinyağı sektörümüzün yan ürünü olan prina ve karasu, çevreyi kirletici olarak algılanmakta bu durum sanayicilerimizin özellikle atık su deşarj sorununa yönelik çözüm sağlanamadığı için sektörde ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Bu kapsamda Merkezi Madrid’de bulunan Uluslararası Zeytin Konseyinin (IOC) Fonds Commun pour les Produits de Base (CFC) ile birlikte gerçekleştirdiği “Recycling of Vegetable Water and Olive Pomace on Agricultural Land” konulu CFC/IOOC/04 no’lu proje raporu dikkate alınmalıdır. Bu durumda hem sentetik gübre kullanımı azaltılabilir, hem bilinçsiz gübre kullanımı önlenmiş olur ve hem de sektörümüzde sürekli olarak çevre kirliliğine neden oldukları gerekçesi ile ceza ödemek zorunda bırakılan sanayicimizin ürünleriyle katma değer yaratmasına imkan sağlanmış olacaktır.
10- Afrin yağı: Sektörümüzün diğer bir önemli sorunu ise, Afrin’den ihraç kaydı ile getirilen ve serbest bölgelerde işlendikten sonra ihraç edilmesi gereken zeytinyağının; iç piyasaya arz edilmesi, ticarette haksız rekabet yaratılması ve bu sürecin yüksek üretim maliyetleri altında ezilen üretici fiyatları üzerine baskı yaratması sorunudur.
11- Taklit ve tağşiş: Sektörümüzün yıllardır devam eden en önemli sorunu taklit, tağşiş ve kayıt dışılık sorunudur. Özellikle son yıllarda taklit ve tağşişle mücadelede Bakanlığımız denetmenlerince çok sıkı denetim yapılmasına rağmen bu olay yeterince önlenemiyor. Bunun temel nedeninin; cezaların ve kayıt dışı ( markasız ya da sahte markalı) üretimlere yönelik denetimlerinin yetersiz olduğu belirlenmiştir. Taklit ve tağşiş, haksız rekabetin artması ile kayıt dışılığın önlenememesi hem kalite artışını ve hem de sektörün büyümesinin önündeki en önemli engel olmaktadır. Meclis’te bekleyen yasanın bir önce kanunlaşması, cezaların caydırıcı olması konusunda sektörün beklentileri olduğu gözlenmiştir.
12- Bütüncül yaklaşımla sorunlar çözülmeli: Sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir ticaret kısacası sürdürülebilir sektör için değer zinciri içinde tüm halkaların eşit olarak yer alması ve haksız rekabetin önlenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda hem üretici maliyetlerini düşürücü tedbirlerin alınması, hem ihracatçımızın uluslararası pazarda rekabet edebilmesi ve hem de tüketicimizin makul fiyatlardan ürünü tüketebilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan bütüncül bir yaklaşımla tüm sorunlar ele alınmalı, analiz edilmeli ve çözüm yolları uygulanmalıdır.
Özetle, zeytin ve zeytinyağında çözülmesi gereken birçok sorun var. Çözüm için bakış açısının değişmesi gerekiyor. Yukarıda 12 maddede özetlediğimiz sorunlar ve öneriler için atılacak her olumlu adım ülke zeytinciliğinin geleceği için büyük önem taşıyor.