Emeklilerin içinde bulunduğu durum
Çarşıda, pazarda ve markette zamlar yağmur gibi yağıyor. Gıda başta olmak üzere temel ihtiyaç maddeleri fiyatları sürekli artıyor. Emekli maaşı kiraya yetmiyor. Elektrik ve doğal gaz faturaları ödenemez miktarlara ulaşıyor. Emeklinin cüzdanı boş, pazar filesi boş, tenceresi boş. Emeklinin mutfağı alev alev yanıyor.
Hayat pahalılığının ve fiyatların her gün arttığı ülkemizde milyonlarca emekli, açlık ve yoksulluk sınırı bir yana, asgari ücretin bile altındaki 7 bin 500 lira maaşla açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkum edilerek, banka kuyruklarında yaşama savaşı veriyor.
Tüketici Kredisi ve Kredi Kartı kullanarak günlük yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılan emekliler bankalara borçlanarak, icra ve haciz tehdidi altında yaşıyor.
Ömrünün sonbaharında huzur ve güven içerisinde dinlenerek yaşaması gereken emekliler, ilerlemiş yaşına ve hastalıklarına rağmen yaşamını sürdürebilmek için hâlâ çalışmaya veya iş aramaya devam ediyor.
Emekliler böylesine ağır ve zor şartlar altında yaşamaya çalışırken, milyonlarca emeklinin oyunu alarak işbaşına gelen siyasi iktidar; bir yandan, yıllardan beri “bütçede kaynak yok”, “yılbaşını bekleyin, emeklileri enflasyona ezdirmeyeceğiz” diye yalanlar söyleyerek emeklileri oyalıyor ve aldatıyor.
Diğer yandan ise, emekli sendikaları hakkında peş peşe açılan kapatma davaları ile sendikalar haksız ve hukuksuz bir şekilde faaliyetten men edilerek, insanca ve onurlu bir yaşam için mücadele eden emeklileri susturmak istiyor.
Sendikasız demokrasi toplu sözleşmesiz sendika olmaz, emekli sendikaları kapatılamaz
Sendikasız demokrasi olmaz. Sendikalar, çalışanların ve emeklilerin ekonomik, demokratik ve sosyal hak ve çıkarlarını koruyan ve geliştiren emek örgütleridir.
Milyarlarca liralık servet sahibi olan işverenlere hiç ihtiyaçları olmadığı halde sendika kurma hakkı tanıyıp, buna karşın açlık-yoksulluk sınırının ve asgari ücretin altındaki maaşlarla yoksulluğa ve sefalete mahkum edilen milyonlarca emeklinin sendika hakkının engellenmesi asla kabul edilemez.
“İnsanca, onurlu bir yaşam” talebi ve “Demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz” şiarı ile 1995 yılında emekli yurttaşların başlattığı toplu sözleşmeli sendika mücadelesi kazanıncaya dek devam edecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Emeklilerin sendikal hak mücadelesi esas olarak kamu emekçilerinin 1989 yılında başlattığı sendikal mücadele ile aynı süreçten geçmektedir.
O yıllarda Öğretmen, Maliyeci, Belediyeci, Sağlıkçı ve diğer kamu emekçileri tarafından kurulan memur sendikaları, “Memurların sendika kurma hakkı olmadığı” gerekçesi ile kapatılmış ve mühürlenmiştir.
Ancak, kamu emekçilerinin ısrarlı ve kararlı bir şekilde sürdürdüğü fiili ve meşru mücadele sonunda 1982 Anayasası’nın 51. Maddesinde yer alan “İşçiler ve işverenler sendika kurabilir” ibaresi “Çalışanlar ve işverenler sendika kurabilir” şeklinde değiştirilerek, memurların “Sendika Kurma ve Toplu Sözleşme Hakkı” için gerekli Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Dolayısıyla, bugün için de “emeklilerin sendika kurma hakkı olmadığı” iddiası gerçekçi değildir.
Kamuda, özel sektörde veya kendi namı hesabına yıllarca çalışıp hizmet üreten, ekonomiye artı değer katan, ödediği vergilerle ve sigorta primleriyle devlet bütçesine katkı sağlayan milyonlarca emekçi yurttaş, yasal çalışma süresini tamamlayıp yaşlanarak emekli olmak suretiyle çalışma hayatının dışına çıkmaktadır.
Ancak, milyonlarca emeklinin işvereni durumundaki bir devlet kurumu olan SGK tarafından maaş ödenmeye devam edilmektedir. Bu sosyal devlet olmanın kaçınılmaz bir görevidir. Aksi halde toplumlar ve dolayısıyla devletler ayakta duramaz, çöker.
Emeklilerin sendikal hakları ve hukuki dayanakları
Emeklilerin, ekonomik, demokratik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için sendika kurmaları yasal ve meşru olup, kaynağını Anayasadan almaktadır.
Anayasada ve yürürlükteki yasalarda emeklilerin sendika kurmasını yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, Anayasa’da açıkça yasaklanmayan bir hakkın kullanılması söz konusu olduğunda hukuk açısından esas olan özgürlüklerdir.
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin tüm uluslararası sözleşmelerde, sendika kurma hakkı bir insan hakkı olarak herkese tanınmıştır.
T.C. Anayasası’nın 17. Maddesinde; “Herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu” belirtilmiş olup; 90. Maddesinde ise; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” denilmektedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23/4. Maddesine göre; “Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı vardır.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11/1. Maddesinde de; “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir” denilmiştir.
Anayasamızın 17. ve 90. maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11/1. maddelerinde yazılı olan metinlerde de belirtildiği gibi; Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler dikkate alındığında yürürlükteki Anayasanın 17. ve 90. madde hükümlerine dayanılarak kurulan emekli sendikaları yasaldır ve haklarında kapatma davası açılamaz.
TBMM’ye, iktidara ve muhalefete çağrı: “Emekli Sendikaları Statü Yasası çıkarılsın”
Bilindiği gibi, emekli sendikaları hakkında açılan kapatma davalarında, mahkemeler tarafından Anayasa’nın 51. maddesine atıfta bulunularak; “sendika kurma hakkının sadece çalışanlara ve işverenlere tanındığı” belirtilerek, “emeklilerin sendika kurma hakkının olmadığı” gerekçesiyle kapatma kararları verilmektedir.
Bu nedenle, emekli sendikaları hakkında kapatma davaları açılmasının önlenmesi ve emeklilerin toplu sözleşmeli sendika hakkını özgürce kullanabilmeleri için yapılması gereken bellidir.
Milyonlarca emeklinin oylarıyla işbaşına gelen siyasi iktidara ve T.B.M.M.’ne düşen görev, mevzuattaki yasal boşluğun arkasına sığınarak emeklilerin sendikal haklarını engellemek değil, emekli yurttaşların insanca ve onurlu bir yaşama sahip olabilmelerini sağlamaktır.
Bu görev, aynı zamanda demokratik hak ve özgürlüklerin uygulanması bakımından da elzem ve kaçınılmaz bir görevdir.
Dolayısıyla, yapılması gereken şey emekli sendikalarını kapatmak için dava açmak değil, bu konuda gerekli olan Anayasal ve yasal düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmektir.
Öncelikle ve ivedilikle, Anayasanın “Sendika Kurma Hakkı” ve “Toplu Sözleşme Hakkı” ile ilgili 51. ve 53. Maddelerine “Emekliler ile dul ve yetimleri” ibaresi eklenerek, emeklilerin sendika kurma ve toplu sözleşme hakkı Anayasal güvence altına alınmalıdır.
Emekli maaşlarının TÜİK’in açıkladığı sahte enflasyon oranlarına göre hükûmet tarafından tek yanlı olarak belirlenmesi uygulamasına derhal son verilerek; toplu sözleşme yoluyla belirlenmesi için, “Emekli Sendikaları Statü Yasası” çıkarılarak iç hukukta gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Toplu sözleşmeli sendika hakkının kazanılarak hayata geçirilmesi için, sendikalı-sendikasız tüm emeklilere ve mevcut emekli sendikalarına düşen görev ise; “hak verilmez alınır, haklar örgütlü mücadele ile kazanılır” şiarıyla fiili ve meşru mücadele temelinde emeklilerin birleşik mücadelesini yükseltmektir.
Emeklilere ömrünün sonbaharında insanlık onuruna yakışan mutlu ve huzurlu bir yaşam için; çocuklarımıza ve torunlarımıza sosyal güvenceli ve güvenli bir gelecek için; Türkiye’nin bütün emeklileri, birleşin.