Bir avuç para babasını daha da zengin ederken orta halli insanlarımızı yoksullaştıran, halkımızın en geniş kesimi olan işçileri, çiftçileri, memurları, küçük esnafı ve emeklileri daha da yoksullaştırırken, işsizleri adeta toplumun dışına iten kapitalist vurgunculuk düzeni iflas etti. Hanelere ateş düştü. Kırk yıldır borç faiz döviz özelleştirme tuzağına mahkûm edilen Türkiye halkı, emperyalizmin işbirlikçisi holdinglerin boyunduruğu altında işsizlikten pahalılıktan yoksulluktan kırılıyor.
Ülkeyi ve halkı gırtlağına kadar borca sokan neoliberal ve özelleştirmeci borç-faiz ekonomisi ile Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtuluşu asla mümkün değildir.
Biz bu filmi daha önce defalarca izledik. Filmin sonunda patronlar hep daha fazla zenginleşti. İşçi sınıfı, emekçi halk ve emekliler ise daha fazla yoksullaştı. Aynı filmi tekrar izlemek istemiyoruz.
İşsizliğe, yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı mücadele ‘acı reçetelerle’ değil, planlı ekonomi ve kamucu önlemlerle olur
Çalışanların, emeklilerin, işsizlerin, alınteri ile geçinen tüm şehir ve köy emekçilerinin refah içinde yaşayabilmesi ve ülkemizin ekonomik iflastan kurtulması için çare vardır.
Türkiye’yi ve emekçi halkın mutfağını yakıp kavuran ekonomi yangınını söndürmek için tek ve gerçek çözüm, kamu öncülüğünde uygulanacak olan planlı ve toplumcu üretim ekonomisidir.
Yaşanan krizin nedenleri tamamen sınıfsaldır. Bu nedenle ekonomik krizin faturası işçilere, memurlara, emeklilere ve emekçi halka değil; krizi yaratan dolar milyarderi ve milyoneri bir avuç holding patronuna kesilmelidir.
Bunun için, öncelikle ve ivedilikle dolar milyarderlerine ve milyonerlerine servet vergisi uygulaması getirilmelidir.
Asgari ücret ve emekli aylıkları ile tüm çalışanların maaşları geçmiş yıllardaki reel enflasyon kayıpları da dikkate alınarak, insanca yaşayabilecek düzeyde artırılmalıdır.
Enflasyona ve vurgunculuğa karşı, temel gıda ve tüketim malları ile kira artışlarına tavan fiyat uygulaması getirilerek, iç piyasa canlandırılmalıdır.
Dövize endeksli ve Hazine garantili Yap-İşlet-Devret ödemeleri Türk Lirasına endekslenmelidir.
Döviz ticareti yasaklanmalı, bankalardaki ve halktaki döviz devlet tarafından uygun bir kurdan Türk Lirasına çevrilmelidir.
Yaratılan kaynaklar ve döviz kamucu ve toplumcu ekonomik anlayış temelinde üretim ve istihdam seferberliği için kullanılmalıdır.
Özelleştirilen tüm kamu işletmeleri yeniden kamulaştırılarak devletleştirilmelidir.
Kamu görevlilerine asıl görevleri dışındaki yönetim kurulu üyelikleri için yapılan birden fazla maaş ödemeleri ile ‘Huzur Hakkı’ ödemeleri iptal edilmelidir.
Hisse senedi, borsa ve kuyumculuk faaliyetlerindeki vergi kayıp ve kaçakları önlenmelidir.
Yerli ve yabancı Holdinglere ve Bankalara yasalarla tanınan Kurumlar Vergisi muafiyeti, istisna ve indirimler kaldırılmalıdır.
Kayıt dışı istihdam engellenerek devletin vergi ve sigorta prim kayıpları önlenmelidir.
Devlet bütçesinin ve Maliye Hazinesinin dolar milyarderi bir avuç holding patronu ve müteahhit tarafından yağmalanması sonucunu doğuran özelleştirmeci ve İMF’ci liberal ekonomik anlayış kesinlikle terk edilmelidir.
Askeri, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda tam bağımsız bir Türkiye için, öncelikli olarak karma ekonomik sistem temelinde, merkezi planlı ekonomiye dayalı, kamucu ve toplumcu ekonomik kalkınma modeli uygulanmalıdır.
Emperyalist finans kuruluşları tarafından görevlendirilen İngiltere vatandaşı Maliye Bakanının, “sıkılaştırma politikası ve kamuda tasarruf tedbirleri” adını verdiği; yerli ve yabancı tefeci bankerlerin çıkarlarını kollayan, yüksek faizle borçlanmaya dayalı sahte reçeteleri; işçi sınıfının, memurların, emeklilerin, şehir ve köy emekçilerinin yaşadığı sorunları çözemez.
Bugüne dek yapılan uygulamalar açıkça göstermiştir ki; işsizliğe, yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı mücadele ‘acı reçetelerle’ değil, planlı ekonomi ve kamucu önlemlerle olur.