“Bu terraforming-su sistemi, konutların olmaması gereken yerlere inşa edilmesini sağladı ve mükemmel bir kibrit kutusu yarattı. Şu anda Los Angeles’ta bu kibrit kutusu yanıyor.”
Emre Köse
Kaliforniya’daki yangınlar buradaki gündemin yoğunluğu nedeniyle pek ilgi görmese de yaşananların arka planında epey tanıdık bir hikâye var. Pistachio Wars belgesinin yapımcılarından gazeteci Yasha Levine anlatmış. Beverly Hills’in ünlü milyarder tarım oligarkları Lynda ve Stewart Resnick, geniş tarım arazileri için Los Angeles’tan daha fazla su kullanmaları nedeniyle tepki çekiyor. Resnick’lerin su stoklama politikaları, Kaliforniya’daki yangın krizine paralel olarak viral oldu. Resnick’ler, Central Valley’deki devasa tarım plantasyonlarını sulamak için Kaliforniya’nın su kaynaklarını sömüren daha büyük bir terraforming sistemine bağımlı. Bu sistem, suyu kuzeyden güneye yönlendirerek eyaletin tarım ve şehirleşme odaklı ekonomik çıkarlarını korumak üzere tasarlanmış. Ancak doğaya ve topluma maliyeti ağır: Barajlarla kontrol altına alınan nehirler ekosistemlerini kaybediyor, doğal yangın döngüleri bozuluyor, yoğun şehirleşme yangın riskini artırıyor. Bu sistemin temelleri, Kaliforniya’nın oligarşik zenginlik ve emlak spekülasyonu üzerine kurulu tarihine dayanıyor. Resnick’ler bu geleneğin modern temsilcileri.
Beverly Hills’in milyarderleri, yangınlar, iklim değişikliği ve Kaliforniya’nın yaşam tarzını şekillendiren gizli eko-kırımcı terraforming sistemiyle nasıl bağlantılı?
Beverly Hills’in ünlü antepfıstığı üreticileri Lynda ve Stewart Resnick şu sıralar sosyal medyada büyük yankı uyandırıyor. Influencer’lar TikTok videoları, tweet’ler ve Instagram reels’leri paylaşıyor. Los Angeles’ta yaşayan bir milyarder ailenin, şehrin bir yılda kullandığından daha fazla suya sahip olduğunu öğrenmek, insanları gerçekten kızdırıyor.
Bu durumun viral olması şaşırtıcı değil. Zira Los Angeles’ta yangınlar devam ederken, itfaiye hidrantlarının kuruduğuna dair haberler geliyor. Yangınları söndürmek için su kalmamış… Öte yandan, Sunset Bulvarında yer alan lüks bir mini-Versailles malikanesinde bu oligark aile, inanılmaz miktarda suyu stokluyor. Eğer Resnick’ler bu suyu halka açsaydı, işler çok daha farklı olabilirdi. İşte insanlar tam da bu yüzden öfkeliler.
Bu öfkeyi anlamak kolay. Bir ailenin, yüzyıllardır su sıkıntısı çeken bir bölgede bu kadar suyu kontrol etmesi gerçekten çılgınca bir durum.
Resnick’leri uzun zamandır takip ediyorum, neredeyse 15 yıldır. Rowan Wernham ile birlikte üzerinde çalıştığımız ve bu bahar yayınlanacak olan bir belgesel sayesinde bu aile hakkında oldukça bilgi sahibiyim. Aslında, Resnick’lerle ilgili viral olan içeriklerin çoğu benim haberlerime dayanıyor. Bu yüzden, Resnick’ler ve Los Angeles’taki yangınlar hakkında birkaç ek bilgi paylaşmak istiyorum…
Yangınlar ile Resnick’ler arasında bir bağlantı var. Fakat bu bağlantı, insanların düşündüğü kadar doğrudan değil. Ya da daha doğrusu, doğrudan ama farklı bir açıdan. Asıl mesele, onların bu kadar çok suyu kontrol etmelerinden ziyade, bu kontrolün Kaliforniya ve dünyamız üzerindeki etkileriyle alakalı.
Resnick’ler muazzam miktarda suyu kontrol ediyor. Bu suyu, geniş antepfıstığı, badem ve narenciye plantasyonlarını sulamak için kullanıyorlar. Bu plantasyonlar Central Valley’de yaklaşık 300 mil karelik devasa bir alana yayılıyor. Bu, Manhattan’ın on katı büyüklüğünde bir alan demek. Ancak Resnick’lerle ilgili sorun, suyu stoklamaları değil.
Los Angeles, Kaliforniya’nın en güçlü şehri olmasının yanı sıra, kendisi de büyük bir su baronu. Şehir, yüzlerce mil uzaktaki bölgelerden sürekli olarak su alıyor: Bir su kemeri Arizona’ya kadar uzanıp Colorado Nehri’nden su taşıyor; bir diğeri 200 milden fazla uzunlukta olup Sierra Nevada Dağlarına kadar geliyor; üçüncüsü ise Los Angeles’ın 550 mil kuzeyindeki bir barajdan su alıyor. Yani Los Angeles’ta su eksikliği değil, suyun kontrolü meselesi. Mesele hem Los Angeles’ın hem de Resnick’lerin bağlı olduğu daha büyük bir siyasi-teknokratik sistemden kaynaklanıyor.
Bahsettiğim şey, Kaliforniya’da son yüzyılda inşa edilen terraforming sistemi.
Bu sistem, devasa barajlar ve binlerce mil uzunluğundaki su kemerleriyle, eyaletin kuzeyindeki suyu güneye taşıyor. Resmi olarak kamuya açık ve demokratik bir süreçle yönetiliyor gibi görünse de esasında bu bir aldatmaca. Gerçek şu ki, bu sistem başından beri çoğunlukla milyarder çiftçiler ve emlak spekülatörlerinden oluşan yerel Kaliforniya oligarşisi tarafından kontrol ediliyor. Terraforming sisteminin temel amacı, Kaliforniya’nın dağlarındaki suyu, yarı kurak vadilere ve kıyı bölgelerine taşıyarak spekülatif tarımı ve banliyö gelişimini desteklemek.
Kaliforniya’da toprak, su olmadan işe yaramaz. Çoğu toprak yarı kurak ve sadece yılın belirli dönemlerinde, genellikle kış aylarında su bulunur. Sürekli su erişimi olmadan, Kaliforniya’nın en iyi toprakları ne şehirler kurulabilir ne de ürünler ekilebilir. Ancak su sağlandığında, bu topraklar aniden çok değerli hale geliyor, ister antepfıstığı yetiştirmek için kullanın ister yeni lüks banliyöler inşa edin. İşte terraforming sistemi tam da bunun için var. Her büyük nehre bir baraj inşa edilerek sular, şehirlerin ve tarım arazilerinin bulunduğu alçak bölgelere yönlendiriliyor. Bu sayede, içerideki insanlar bu toprakları ucuza alıp suya bağlayarak büyük kazançlar elde ediyorlar. Bu durum, Altına Hücum’dan günümüze kadar Kaliforniya oligarşisinin motoru oldu, arabalar ve sonsuz banliyölerden oluşan bir medeniyet yarattı. Roman Polanski’nin Chinatown filmi tam da bunu anlatıyor.
Bu sistemi kurmak için, Güney Kaliforniya’nın emlak spekülatörleri uzun zamandır eyaletin güçlü toprak sahibi aileleriyle iş birliği yapıyor. Bu iş birliği bir asırdan fazla süredir devam ediyor. Aslında, Bowles, Millers, Chandlers, Crowleys gibi aile isimleriyle anılan eski Kaliforniya servetinin çoğu bu iş birliğinin üzerine inşa edildi. Ve yeni Kaliforniya serveti de bu oyundan payını alıyor.
Stewart ve Lynda Resnick, bu devam eden terraforming planına nispeten yeni katılanlar. 1990’larda bu oyuna ciddi şekilde girdiler ve o zamandan beri modern üretim teknikleri ve reklam stratejileri kullanarak kendilerini Amerika’nın en büyük tarım işletmelerinden biri haline getirdiler. Tüm işleri —Wonderful Company— bu terraforming-su kemeri sisteminin yerinde ve çalışır durumda kalmasına bağlı.
Ancak bu sistemin bedelleri var, doğa ve toplum tarafından ödenen bedeller… Kaliforniya’daki her büyük nehrin barajlanması ve suların eyaletin diğer bölgelerine yönlendirilmesi, devam eden bir eko-kırımı doğurdu. Nehir ve nehir kenarı ekosistemleri ile onlara bağlı olan yaşam ağları yok edildi. Ne yazık ki, Kaliforniya’nın nehirlerinin çoğu artık neredeyse ölü durumda. O kadar parçalanmış ve içlerindeki su miktarı o kadar az ki, karmaşık akuatik yaşamı sürdüremiyorlar.
Fakat zarar gören sadece nehirler değil. Bu terraforming sistemi, suyun olmadığı bölgelere devasa miktarda su taşıyabildi. Bu da emlak spekülatörlerinin istedikleri her yere evler ve yerleşimler inşa etmelerine olanak tanıdı. Doğal sınırlamalara aldırmadan, doğal yaşam alanlarını ve vahşi bölgeleri asfaltlayıp tepelere kadar binalar diktiler. Kaliforniya’nın her yerinde sonsuz banliyöler inşa ettiler, hayvanları yerinden ettiler ve bölgenin kitlesel yok oluşuna katkıda bulundular… Tabii ki, bu da sonsuz araba egzozu ve tüketimle küresel ısınmayı körükledi.
Los Angeles ve Güney Kaliforniya’nın tepelerinde ve dağlarında çok fazla yapılaşma ve gelişme oldu. Bu alanlar, doğal yangın döngülerine girmesi gereken yerler olmasına rağmen şimdi evlerle dolu. Yani, bu terraforming-su sistemi, konutların olmaması gereken yerlere inşa edilmesini sağladı ve mükemmel bir kibrit kutusu yarattı. Şu anda Los Angeles’ta bu kibrit kutusu yanıyor.
Resnick’lerin bu durumu gündeme getirmesi sevindirici. Gerçekten korkunçlar ve onların ne halk ettiklerini daha fazla insan bilmeliydi. Ancak mesele, onların kişisel olarak bu kadar çok suyu kontrol etmeleri değil, daha karanlık ve siyasi bağlantılarıyla ilgili. Asıl mesele, Kaliforniya yaşam tarzının altında yatan eko-kırımcı terraforming sistemi.
Bu sistemin trajik yanı, hemen hemen herkesin ona bağlı olması. Los Angeles’ta yaşayan herkes —ünlülerden TikTok influencer’larına, antepfıstığı oligarklarından mutfakta çalışanlara kadar— bu yıkıcı terraforming sistemi sayesinde orada yaşıyor. Sağladığı su olmasaydı, şehir hala küçük bir kasaba olurdu; bugün olduğu gibi asfalt ve evlerden oluşan devasa bir metropol olmazdı. Ancak herkes bu sisteme bağlıyken, sadece küçük bir oligarşik zümre onun tüm nimetlerinden faydalanabiliyor. Ve Resnick’ler de bu sınıfın bir parçası.