Tarsus Emek ve Demokrasi Platformu, Suriye’de yönetimi gasbeden, Cumhuriyet yıkıcısı, tekfirci, mezhepçi HTŞ çetelerinin Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik katliamlarına karşı 16 Mart Pazar günü yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi.
“Mazluma kimliği sorulmaz! Sormadık, sormayacağız…! “Barbarlığa karşı yaşasın insanlık” demek için bir aradayız…!” başlıklı basın açıklamasına binlerce yurttaş katıldı.
Halk Eğitim Merkezi önünde toplanan yurttaşlar kortej oluşturarak açıklamanın yapılacağı Tarsus Yarenlik Alanına yürüdüler. Siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların ve derneklerin üye ve yöneticileri bu vahşi katliama tepki için bir araya geldiler.
Suriye’de ve bölgedeki durumu tüm yönleriyle ele alan basın açıklamasında 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi ve 16 Mart 1988 Halepçe Katliamları unutulmadı.
Mazluma kimliği sorulmaz! Sormadık, sormayacağız…!
“Barbarlığa karşı yaşasın insanlık” demek için bir aradayız…!
İnanç ve etnik köken ayrımı yapmadan, barış içerisinde, birlik ve huzur içerisinde ve mutlaka kardeşlik ve eşit yurttaşlık içerisinde yaşamayı “kâlû beladan bu yana” hayatlarının anayasası, inançlarının ana felsefesi olarak gören ve aynı kardeşlik, barış ve huzuru tüm toplumlar için de arzu eden Alevi toplumuna karşı, Suriye’de 8 Aralık 2024 tarihinde Suriye yönetiminin devrilmesiyle iktidarı ele geçiren cihatçı HTŞ yönetimi tarafından uygulanan soykırım, etnik temizlik ve katliamlar tüm dünyanın gözü önünde devam etmektedir!
Bu katliamlar, sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın vicdanını sorgulatmaktadır:
İnsanlık, bu korkunç zulme karşı sesini yükseltmeli, sessiz kalmamalıdır!
Suriye’de sivillere yönelik bu katliamın görüntüleri, dış görünüşüyle değil, kalbi ve beyniyle insan olabilen herkesin kanını donduruyor!
Suriye’de cani teröristler tarafından gerçekleştirilen soykırım amaçlı katliamı lanetliyoruz…!
HTŞ yönetimi, içinden çıktığı IŞİD ve El Kaide gibi cihatçı örgütlerin kullandığı insanlık dışı yöntemlerle kendisi gibi inanmayan, düşünmeyen, yaşamayan tüm halklara karşı soykırım suçları işlemeye devam etmektedir.
Aleviler, Dürziler, Kürtler, Türkmenler, Hristiyanlar… HTŞ yönetiminin bu insanlık dışı saldırı ve soykırımlarının hedefi olmakla birlikte, özellikle Alevi inanç grubuna karşı intikamcı, nefret dolu ve her biri insanlığa karşı suçlar kategorisinde olan suçlar işlenmeye devam etmektedir!
Ve bu suçlar, tüm dünyayı sorumluluk almaya çağırmaktadır!
Cihatçı teröristler sadece Alevi toplumuna değil, baskıya, tacize ve düşmanca haksızlıklara boyun eğmeyen tüm kesimlere, Dürzilere, Hristiyanlara ve mazlum halkalara yönelik de etnik ve mezhepsel temizlik uygulamaktadır.
Bu vahşet karşısında sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır!
Suriye’de 13 yıllık iç savaş, HTŞ’nin bir anda devleti ele geçirmesiyle “bitti” sanıldı, ama sanmakla bitmiyor…!

HTŞ’ye destekte ön sırada ABD, İsrail ve AKP yönetimi var!
Ve bu korkunç ittifak, tarihin derin dehlizlerinden bir gün mutlaka gün ışığına çıkacak ve gerçekler aydınlıkta parlayacaktır…!
Hatay’a sadece 150 kilometre, Türkiye karasularına 25 kilometre, Kıbrıs’ın uç noktasına 109 kilometre olan Lazkiye’de “bitti” denilen iç savaş, şu anda Alevi etnik temizliği ve soykırımı olarak sürüyor…!
Bu, sadece coğrafyanın değil, tüm insanlığın sınavıdır!
Sadece birkaç günde ölü sayısı binleri geçti ve bunların tamamına yakını da sivillerdi!
Lazkiye’de 4 Mart’ta HTŞ çetelerince başlatılan saldırılarda aileler katledildi, evler tamamen soyuldu, ormana ve dağlara kaçan insanlar hâlâ evlerine dönemedi.
Lazkiye kentinde ve çevresindeki yerleşim yerlerinde, köylerde, mahallelerde Alevilerin evleri yakılmakta; kadınlar, çocuklar, bebekler tank, top, makineli tüfeklerin yanı sıra bıçak, kılıç ve diğer kesici aletlerle vahşice öldürülmeye devam edilmektedir.
Bunlar, sadece bireysel saldırılar değil, bir devletin kurumsal yapısı içinde planlanan ve uygulanan bir soykırımdır!
Cihatçıların uzun yıllardır hazırlığını yaptığı bu planlı ve organize kıyım, uluslararası hukukun açıkça hiçe sayıldığını ve emperyalist güçlerin bu katliamlara doğrudan ya da dolaylı icazet verdiğini göstermektedir.
Bu bir utançtır! Bu zulüm, asla görmezden gelinemez!
Çağımızın Hitler’i, eli kanlı HTŞ teröristlerinin başı, hakkında tutuklama kararı bulunan bu katil ile el sıkışanlar, insanlığa karşı işlenen suçların ortağıdır! O caniyle samimi pozlar verenler, bugün o masumların kanını ellerinde taşımaktadır! Cihatçı teröristleri cesaretlendiren tam da budur!
Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde “terör örgütü” listesinde yer alan ve IŞİD ile bağlantıları nedeniyle insanlığa karşı işlenen suçlardan sorumlu olduğu bilinen HTŞ, soykırım uygulamalarına başlamış ve halen devam ettirmektedir.
Ve dünya, bu korkunç gerçeği kabullenmek zorunda kalacak!
HTŞ, iktidarı ele geçirdiği ilk günden itibaren Alevi inanç merkezlerini ve Alevi toplumunu hedef almış, silahsız sivilleri katletmiştir.
Dünya kamuoyunun tepkisi sonrası, bu saldırıların kendi dışındaki paramiliter gruplarca yapıldığını öne sürerek sorumluluklarını gizlemeye çalışmaları ise tamamen yalandır!
Suriye’de Aleviler, HTŞ teröristleri tarafından toplu katliamdan geçirilmekte ve cesetler, bölgeye gelecek Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin görmemesi için kaybedilmek üzere denize atılmakta ya da yakılmaktadır.
Alevi kadınlar savaş esiri olarak zorla otobüslere bindirilerek bilinmeyen bir yere götürülmektedir…!

Ve bizler, bu zulme karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz!
Açıkça binlerce masum sivil, yalnızca Alevi oldukları için öldürülmektedir!
Mazlum Halklar İçin Adalet!
Alevi inancına mensup masum siviller, sokak ortasında aşağılanıyor, meydanlarda linç ediliyor, insanlık dışı muamelelere maruz bırakılıyor! Çekimler, haberler ortada! İnsanlık bu vahşeti izlemekle yetinecek mi?
Yaşananlara sessiz kalmak, barbarlığı daha fazla cesaretlendirmekte ve tüm insanlığın vicdanını yaralayan olayların yaşanmasını kolaylaştırmaktadır.
Yaşananlar, mezhepçi bir etnik temizlik ve soykırım olmakla beraber, emperyalizmin tüm coğrafya üzerinde büyüyen savaş, katliam ve soykırım planlarının da bir göstergesidir.
Katliam, büyük vicdansızlıkla devam ederken, insanlık tarihine bir kara leke daha yazılmaktadır.
Vicdan sahibi olan herkes katliamın durması için direnirken, bazı medya organlarının attığı başlıklar ve köşe yazılarında insanlara ve inançlara küfür edilmesi, en az katliam kadar acı ve ibret vericidir…
Suriye’de bu şartlarda bir barış söz konusu değildir; eli kanlı barbarlardan barış beklemek, adil bir devlet yönetimi beklemek saflıktır…
Dünya tarihinde görülen diktatörlerin ve Nazi liderinin tek yumurta ikizi olan Colani, cihatçı, cani bir teröristtir. Suriye’nin yönetimi, HTŞ teröristi Colani’ye emperyalist güçler tarafından müştereken teslim edilmiştir. Bu teslimat, Ortadoğu’da bir kan gölü yaratma projesinin bir parçasıdır!
Ve bu emperyalist güçlerin nihai hedefi de Türkiye’de yaşayan demokrasi, barış ve kardeşlik savunucusu tüm kesimleri korkutarak, başlarına Türkiye’de de bir katliam geleceği korkusunu kalıcı kılarak tüm toplumu sindirmektir.
Kilometrelere bakınca, Lazkiye çok uzak değil…
Ama hafızamıza bakınca, daha da yakın. Maalesef yakın tarihimizde; 6-7 Eylül, Kanlı 1 Mayıs, Maraş, Çorum, Sivas acıları var; Gazi var, Gezi var.
Acısı hâlâ taze; Başbağlar, Roboski, Reyhanlı, Suruç, Ankara Garı katliamları var.
O yüzden Lazkiye’deki ateş, burada, bizim hafızamızın da korlarını da maalesef canlandırıyor, korkutuyor…!
Türkiye’deki iktidar, yanı başındaki coğrafyada yaşanan insanlık suçlarına göz yummakla kalmıyor, emperyalist çıkarların taşeronluğunu üstlenerek bu katliamların zeminini hazırlıyor. Gerçekten huzur ve barış istiyorsa, savaşı ve terörü besleyen politikalarından derhal vazgeçmeli, kardeşliği ve eşitliği yalnızca söylemde değil, eylemde de savunmalıdır!
Zulüm dün Kırcaali’de olmuş, Gazimağusa’da, Lefkoşa’da olmuş, Kırım’da, Hocalı’da, Bakü’de, Halepçe’de, Kerkük’te; bugün Lazkiye’de, Tartus’ta ya da dünyanın öbür ucunda olmuş, fark etmez.
16 Martları unutmadık!
“Bugün 16 Mart 1988 Halepçe Katliamı’nın ve 16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi önünde 7 öğrencinin öldürüldüğü trajedilerin yıl dönümü. Gerek Halepçe gerekse İstanbul Üniversitesi katliamları insanlığın ortak acılarıdır. Bu vesileyle Halepçe’de yitirdiğimiz binlerin, İstanbul Üniversitesi’nde kaybettiğimiz öğrencilerin acısını bir kez daha yüreğimizde hissettiğimizi, ölümlerin yaşanmadığı bir Türkiye ve Ortadoğu’nun inşası için insan hakları ve demokrasi mücadelemizden asla taviz vermeyeceğimizi, her türlü faşizme karşı omuz omuza mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz.”
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 1. maddesinde tanımlanan soykırım suçunun tüm unsurları, Suriye’nin genelinde ve özellikle Lazkiye ve Tartus bölgesinde görülmüştür.
Suriye’de, Lazkiye ve Tartus’ta, Alevileri diri diri yakmayı, çocukları analarının gözleri önünde katletmeyi, kadınları kaçırmayı “iktidarlarını sürdürmenin yolu” olarak gören bu barbar sürüsünün vahşeti artık bir insanlık suçu değil, insanlığın bizzat kendisine açılmış bir savaştır!
Bu katliamları görmezden gelenler de bu vahşetin suç ortağıdır!

Saldırıların derhal durdurulmasını istiyoruz!
Suriye’de sadece Alevilerin değil, Sünnilerin, Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Ezidilerin, Dürzilerin, Çerkeslerin, Hıristiyanların, laiklerin, kadınların, gençlerin, çocukların yani tüm kesimlerin, tüm insanların “bir arada huzur ve kardeşlik barış içerisinde yaşayabilmesi” güvence altına alınmalıdır.
Rövanş, intikam, nefret ve katliamdan beslenen teröristlerin Suriye’deki tüm masumlara yönelik soykırım amaçlı tüm saldırıları derhal sona erdirilmelidir. Suriye’nin özgür ve demokratik geleceği, ancak Alevilerin, Kürtlerin, Dürzilerin, Arapların, Hristiyan ve diğer halkların ortak yaşam alanlarını büyütmesiyle gerçekleşir…
Zihniyeti ve pratiği bilinmesine rağmen HTŞ’yi doğrudan ya da dolaylı yollarla destekleyen, onlara silah, lojistik ve siyasi meşruiyet sağlayan güçler, bu katliamın suç ortaklarıdır!
Katillerin ellerine kanı sürenler, bugün susarak kendilerini aklayamaz!
Katliama karşı sessiz kalmak, suç ortaklığıdır!
Buradan tüm insanlığa sesleniyoruz…!
Dünya üzerinde bir kamuoyu oluşturup katliama ‘dur’ diyelim.
Susmak, suça ortak olmaktır!
Ortadoğu’nun daha fazla çatışmaya değil, silahların susmasına ve barışa ihtiyacı vardır.
İktidarı, Birleşmiş Milletleri, Uluslararası İnsan Hakları Örgütlerini, Uluslararası Kamuoyunu, vicdan sahibi herkesi Suriye’deki Alevi soykırımına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.
Bu zulme karşı susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz.
İnsanlık değerlerinin yanında durmaya devam edeceğiz.
İnsanlığa karşı işlenen bu suçun sorumluları ortaya çıkartılmalı, yargılanmalı, hesap sorulmalı ve saldırılara son verilmelidir.
Bizler, emek ve demokrasi mücadelesi verenler olarak, bu zulme karşı susmayacak, halkların barış, eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz!
İnsanlık onuru için ayağa kalkacağız!
Katliamcıların karşısında duracak, sesimizi daha da yükselteceğiz!
Bize teslimiyet değil, direniş yakışır!
Çünkü insanlık, ancak direnenlerin ellerinde yükselir!
Aleviler, bizim ülkemizin de bir gerçeği ve tarihidir. Kültürümüzün kopmaz bir parçasıdır.
Benzer acıları da defalarca yaşamış bir ülke olarak, hemen yanı başımızda yaşanan gelişmelerin bu topraklarda da kaygıya neden olduğu açık bir gerçektir.
Yunus, Mevlâna, Hacı Bektaşi Veli’den devraldığımız kültürümüz; insanı yüceltir ve onun yanında durur. Büyüklerimiz “yetmiş iki millete aynı gözle” bakmayı fısıldamıştır kulağımıza. O yüzdendir ki hiçbir kötülüğe kayıtsız kalmayız, kalamayız.
Tarsus’tan ses veriyoruz…!
Bütün halkımızı bu kaygı veren gidişata karşı kenetlenmeye, yetkilileri de bu kıyımı durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Kamuoyuna sonsuz sevgi ve saygımızla duyururuz.
İnsanlık onuru barbarlığı yenecek!
Kahrolsun Faşizm!
Yaşasın halkların kardeşliği!