Türkiye’nin yakın tarihinde yaşananları hatırladığımızda, Amerika’nın uluslararası ilişkilerdeki dostluk anlayışının, Amerikan çıkarlarının korunması amacıyla işbirliği yaptıkları ülke yöneticilerinin ABD çıkarları konusundaki tutum ve davranışları olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
1977-1981 dönemi CIA Başkanı Stansfield Turner’ın gazeteci Mehmet Ali Birand ile 12 Eylül 1980 darbesi hakkında yaptığı söyleşideki aşağıda yer alan konuşması, ABD yöneticilerinin Türk Amerikan dostluk ilişkilerine nasıl baktığına dair önemli bir kanıttır.
“Soğuk savaş koşullarında Türkiye ile dostane ilişkilerimizi sürdürmek, bizim için insan haklarından ya da orada kimin iktidarda olduğundan daha önemliydi. Birinci öncelik iyi ilişkilerdi. Hükûmetin şekli ikinci sıradaydı. Herhangi bir ülkenin lideri iyi bir adam olmayabilir. Önemli olan, bizim adamımız olmasıdır, bir komünist değil!”
Türkiye’yi ‘Küçük Amerika’ yapmak vaadiyle İlkokullarda Amerikan süt tozu dağıtımı ile başlayan Türk-Amerikan dostluk ilişkileri süreci; Kore Savaşıyla, Amerikan Üsleriyle, NATO’suyla, CENTO’suyla, IMF’siyle, Dünya Bankası’yla, 12 Mart 1971 Faşist Cuntasıyla, Kontrgerilla cinayetleriyle, 1 Mayıs 1977 Katliamıyla, Maraş ve Çorum Katliamlarıyla, 12 Eylül 1980 Faşist Darbesiyle, 24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994 Ekonomik Kararları ile devam ederek, 15 Temmuz 2016 Darbe girişimiyle ve AKP iktidarının 23 yıldan beri uyguladığı ekonomik politikalarla Türkiye’yi ekonomik, siyasal ve sosyal alanda büyük bir çöküşün eşiğine getirmiştir.
Truman Doktrini ve Marshall Planı kapsamında, “Türkiye’yi Sovyetler Birliği’nden gelecek komünizm tehlikesine karşı korumak” yalanı ile pazarlanan, fakat gerçekte Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını korumak amacını taşıyan ‘Türk-Amerikan dostluk ilişkileri’ palavrası Türkiye’yi Amerikan emperyalizminin boyunduruğu altına sokmuştur.
Anadolu toprakları üzerinde nükleer silahları ve binlerce askeriyle yılan gibi çöreklenen Amerikan ve NATO üsleri ulusal güvenliğimizi ve bağımsızlığımızı tehdit etmektedir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile sona eren Anadolu’daki emperyalist işgal, NATO’ya üye olduğumuz 18 Şubat 1952 tarihinden itibaren Amerikan işgaliyle sürmektedir.
Atlantik nerede, Akdeniz nerede? Amerika’nın Türkiye’de ve Ortadoğu’da ne işi var? Ülkemizdeki ABD ve NATO üsleri Türkiye’nin ne işine yarıyor, kimin çıkarlarını koruyor? NATO üyesi Türkiye’nin sözde müttefiki olan Amerika, Türkiye’ye gerçekten dost mu, düşman mı?
Türk Amerikan dostluk ilişkileri yalanıyla yıllardır Türkiye’ye dayatılan Amerikan hegemonyasını anlayabilmek için yukarıdaki soruların yanıtlarının verilmesi gerekmektedir.
Geçmişte Uzakdoğu’daki Amerikan çıkarları için Türk Ordusunu Kore Dağları’nda savaşa sürerek ağır bedeller ödememize neden olan sözde dostumuz ve müttefikimiz ABD; kendi yarattığı IŞİD’e karşı mücadele yalanıyla komşumuz Suriye’yi işgal ederek, Büyük Ortadoğu Projesi adını verdiği emperyalist planlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
ABD Başkanı Trump’ın ifadesiyle, Ortadoğu’daki Amerikan çıkarları için 20 yılda 7 trilyon dolar harcayan; demokrasi ve özgürlük vaadiyle işgal ettiği Suriye toprakları üzerinde askeri üsler kurarak bölgeye sevk ettiği binlerce TIR dolusu ağır silahla bölgedeki ayrılıkçı güçleri silahlandırıp ordu kuran, eğiten ve para yardımı yapan; IŞİD artığı cihatçı çetelerin Suriye yönetimi ele geçirmesini sağlayan; sözde ‘dostumuz’ ve ‘müttefikimiz’ ABD, Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve geleceğini tehdit etmektedir.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında İncirlik üssünden yakıt ikmali yapan Türk jetlerine TBMM’yi bombalatan ABD işgalci, darbeci ve sömürgecidir. Balkanlarda egemenlik kurmak için Yugoslavya’yı bombalayarak ülkenin parçalanmasına neden olan NATO uluslararası terör örgütüdür.
Emperyalistlerden dost olmaz. ABD ve NATO özgürleştirmez, sömürgeleştirir. Amerika, Türkiye’nin dostu ve müttefiki değil, baş düşmanıdır.
Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi, Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!
NATO’dan Çıkılsın, Üsler Kapatılsın, Amerika Defolsun!