Türkiye’nin ve halkın içinde bulunduğu durum
Ülkemiz tarihin en ağır ekonomik ve siyasi krizini yaşıyor. İşsizlik, yoksulluk ve pahalılık önlenemiyor. Halk yoksullaşıyor. Yoksulların borcu, zenginlerin serveti artıyor.
Ülkeyi yönetenler ve çevresinde kümelenmiş bir avuç vurguncu, kamu kaynaklarını har vurup harman savurup lüks ve şatafat içinde cennette yaşarken; işçiler, memurlar, emekliler, çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar, işsiz yurttaşlar, şehir ve köy emekçileri cehennem hayatı yaşıyor.
Türkiye halkı, emperyalizmin işbirlikçisi holdinglerin boyunduruğu altında işsizlikten pahalılıktan yoksulluktan kırılırken; dolar milyarderi ve milyoneri bir avuç para babasının serveti günden güne artıyor.
Tarım ve hayvancılık üretimi çökertildi. Sanayi ve teknoloji üretimi tümüyle dışa bağımlı hale getirildi.
İşçilerin, çiftçilerin ve küçük üreticilerin bütün hakları gasp edildi. Özelleştirme ve taşeronlaştırma yoluyla tüm toplum yerli ve yabancı bir avuç vurguncu zümrenin kölesi durumuna düşürüldü.
İşsizliğe mahkûm edilen milyonlarca genç geleceksiz bırakıldı. Sömürüyü ve yoksulluğu alınyazısı/kader sayan sadaka toplumu yerleştirilmeye çalışılıyor.
Çalışanların emeklilik hakları gasp edildi. Milyonlarca emekli yurttaş hayat pahalılığı altında kaderine terk edilerek yoksulluğa mahkûm edildi.
Eğitim ve sağlık alanında gerçekleştirilen özelleştirmeler sonunda eğitim ve sağlık sistemi çökmüş durumdadır. Okullar temizlenemiyor. Hastanelerde hastaların can güvenliği sağlanamıyor.
Ülkeyi ve halkı gırtlağına kadar borca sokan neoliberal ve özelleştirmeci borç faiz ekonomisine dayalı kapitalist vurgunculuk düzeni, ülkemizi ekonomik yönden hızla iflasa sürüklüyor.
Siyasi iktidar, kendi yarattığı sorunları çözmek yerine günden güne daha da ağırlaştırıyor. Ülkemizi ‘Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak ‘yeni ve sivil anayasa’ söylemiyle, “Terörsüz Türkiye” vaadiyle ‘cambaza bak’ oyunu oynuyor.
Hükûmet artık ülkeyi yönetemiyor. Suni gündemlerle halkı oyalıyor. Her gün yeni yeni gerginlikler yaratıyor. Halkın ve ülkenin huzurunu bozuyor. Erken ya da zamanında yapılacak ilk seçimde iktidar alternatifi haline gelen Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve CHP’li belediyelere karşı, iktidarını kaybetme korkusuyla antidemokratik ve hukuk dışı saldırılarda bulunuyor.
Artık yeter. Biz, kapı kapı borç dilenen, ülke kaynaklarını emperyalistlere peşkeş çeken, ülkemizin huzurunu bozan ve halkın yaşama sevincini yok eden bir yönetimi istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti kendi kendini besleyebilen bir ülkeydi, yine olur. Sanayi atılımını yine gerçekleştirir. Temelleri cumhuriyetle atılan ulusal/kamucu ekonomi anlayışı ile bu cendereden çıkabiliriz. Türkiye halkı, barış içinde bir arada, kardeşçe, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamanın yolunu mutlaka bulur.
Ne yapmalıyız?
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik, siyasi toplumsal kriz, tek bir partinin üstesinden gelebileceği sıradan bir felaket değildir. Bu nedenle, bütün ulusal demokratik güçler bir araya gelerek omuz omuza mücadele etmelidir.
İlerici, devrimci, demokrat, yurtsever, Atatürkçü, Kemalist, sosyal demokrat, sosyalist ve komünist bütün ulusal demokratik güçlerin birlik mücadele ve dayanışması ile Türkiye’nin iflasını ve yıkımını önlemek mümkündür.
Halkın gerçek sorunlarını gerçek bir birlikle, ulusal demokratik güçlerin ortak iradesini temsil eden Ulusal Birlik Hükûmeti’nin uygulayacağı kamucu, toplumcu ve planlı ekonomi ile halkın refahı ve mutluluğu temelinde gerçek çözüme kavuşturabiliriz.
Emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye için; istibdada ve gericiliğe karşı laik demokratik cumhuriyet için; herkese iş, sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı için; tüm çalışanlara ve emeklilere insanca yaşam için; çocuklarımıza ve torunlarımıza sosyal güvenceli ve güvenli bir gelecek için; sosyalistlerin birliğini, sosyalistler ile Kemalistlerin birliğini, bütün ulusal demokratik güçlerin birlik, mücadele ve dayanışmasını yükseltmeliyiz.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
Türkiye halkı için, “Ulusal Demokratik Cephe” ittifakı etrafında birleşmekten başka kurtuluş yolu yoktur. Ülkemizin ve halkımızın yaşadığı sorunlardan kurtulabilmesi için hangi partiden, hangi görüşten, hangi kökenden olursak olalım birleşmemiz gerekir.
Aksi halde, Türkiye işçi sınıfı başta olmak üzere tüm şehir ve köy emekçileri ile birlikte milyonlarca işsiz ve emekli yurttaş daha da ağır bedeller ödeyecektir.
İşçiler, memurlar, emekliler, işsiz yurttaşlar, çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar, kadınlar, gençler, emekçi halkımız;
Biz durdurmazsak durmayacaklar. Artık söz bitti. Şimdi karar verme ve harekete geçme zamanı. Ya köle olacağız, ya insanca yaşayacağız. İnsanlık onuruna yakışan mutlu, huzurlu, sosyal güvenceli ve güvenli bir yaşam için, Ulusal Demokratik Cephe’de birleşelim.
Bir araya gelerek, ele ele ve omuz omuza birlikte mücadele etmeyi başarabilirsek biz kazanacağız. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.
Emperyalistler ve işbirlikçileri yenilecek; emekçiler, emekliler ve alın teri ile yaşayan tüm Türkiye halkı kazanacak.
Haydi, bütün ulusal demokratik güçlerin ortak iradesini temsil eden Birleşik Demokratik Halk Hükûmeti için birlikte mücadeleye.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
Ulusal Demokratik Cephe’de Birleş!