Emekliler geçen hafta Resmi Gazete’de yayımlanan iki ayrı kara haberle sarsıldı. 14 Temmuz 2025 tarihli Resmi Gazete’de içinde en düşük emekli aylığının 16 bin 881 TL’ye tamamlanmasını öngören hükmün de yer aldığı torba kanun yayımlandı. AKP hükümeti tamamlanan en düşük emekli aylığına resmi enflasyon dışında zırnık artış yapmadı. En düşük emekli aylığını 16 bin 900 veya 17 bin liraya bile yuvarlamadılar. Bu kadar acımasız ve katı davrandılar.
Bu gaddar düzenlemeden üç gün sonra, 17 Temmuz 2025 tarihli Resmi Gazete’de emeklileri çok daha yakından ilgilendiren bir başka kara haber, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun bir İçtihadı Birleştirme Kararı (İBK) yayımlandı. Karar ile tüketici kredisi borcu nedeniyle bankanın emekli aylığına doğrudan el koyması (blokaj) mümkün hale geldi. Bir diğer ifadeyle emekli aylıklarının haczedilmezliği kuralının arkasından dolanıldı ve haciz yasağı etkisiz hale getirildi.
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME ÇOK ÖNEMLİ
Bu vahim karar sıradan bir yargı kararı değil. Bilindiği gibi içtihat, mahkemelerin benzer olaylarda verdikleri kararlardan oluşan yargı görüşüdür. Ancak uygulamada zaman zaman Yargıtay’ın farklı daireleri, benzer konularda farklı kararlar verebiliyor. Bu tür çelişkileri gidermek ve uygulamada birlik sağlamak amacıyla içtihatların birleştirilmesi yoluna gidiliyor.
İçtihatları birleştirme işini Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu yapıyor. İçtihadı Birleştirme Kararı (İBK) çok önemlidir. İBK içtihat farklılıklarını ortadan kaldırır, uygulamada birlik sağlar. İBK kanun olmasa da tüm ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri, Yargıtay daireleri ve hatta Yargıtay Genel Kurulu için bağlayıcı olan en yüksek yargı kararıdır.
Emekli aylıkları ile ilgili son içtihadı birleştirme kararı hem hukuki açıdan hem de sosyal politika açısından vahim nitelikte bir karar. Emeklileri bankaları ve finansa kapitalin pençesine terk eden insafsız bir karar. Öte yandan karar hukuk tekniği açısından da son derece tartışmalı. Kanunlarda açık haciz yasağı varken, bu karar yasanın arkasından dolanıyor ve daha ağır bir uygulamaya (blokaja) izin veriyor.
Eğer bir konuda kanunda açık, uygulanabilir bir hüküm varsa, o zaman hâkim zaten kanunu doğrudan uygulamak zorundadır. Hakim açık kural varken kendi kafasına göre kural koyamaz. İçtihat birleştirmenin, sadece kanunda boşluk ya da yorum farklılığı varsa veya aynı kural farklı uygulanıyorsa gündeme gelmesi gerekir.
Bu yazıda kararın hukuk tekniği açısından tartışmasını yapmayacağım. Bu benim işim değil. Oy çokluğu ile alınan bu karara Kurul üyesi bazı hukukçular detaylı karşıoy yazıları yazdılar ve kararın hukuksuzluğunu ortaya koydular. Sevindirici olan bu karşıoy yazılarının ciddi bir sosyal devlet ve sosyal hukuk perspektifi ile yazılmış olmasıdır. Liberal virüsün yüksek yargı kararlarına bu derece nüfuz ettiği bir dönemde karara yazılan karşıoyları çok kıymetli bulduğumu belirtmeliyim.
BORÇ BATAĞI VE HACİZ YASAĞI
Bilindiği gibi gerek İcra ve İflas Kanunu (İİK) ve gerekse 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu emekli aylıklarının haczedilmesini yasaklar. İİK’de kısmen yer alan emekli aylığı haciz yasağı 5510 sayılı Kanunda oldukça net bir yasak olarak yer almıştır.
5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine göre sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri devir ve temlik edilemez. Emekli gelir, aylık ve ödenekleri SGK prim alacakları ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Aynı maddeye göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatının bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından reddedilir. Dahası bu haczedilemezlik ilkesini ortadan kaldıran önceden yapılan sözleşmeler de geçersizdir. Yani emeklilerin borçları karşılığında ileride doğacak emekli aylıklarına el konulması öngören ve zaruret nedeniyle yapılan sözleşmeler de geçersizdir.
Görüldüğü gibi emeklilere ilişkin çok sayıda olumsuzluk içeren 5510 sayılı Kanun’un bu maddesiyle emekli aylıklarına haciz yasağı getirilerek emeklilerin temel gelirlerinden yoksun kalması önlenmek istemiştir. Bu madde emekli aylıklarının bankalar, finans şirketleri veya diğer ekonomik olarak güçlü kurumlar veya alacaklılar tarafından el konulmasını engellemektedir. Bu düzenleme doğrudur ve sosyal güvenlik hakkı ile sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Bu haciz yasağı ile emeklilerin sınırlı bir düzenli geliri güvence altına alınmaktadır.
Emeklilerin maddi zorluklar ve geçim sıkıntıları nedeniyle sık sık banka kredisi kullandıkları veya borçlandıkları biliniyor. Aylıkları yaşamaya yetmeyen emekliler kredi kartlarını kredi kartı ile kapatıyor, kredi kartından nakit avans çekiyor veya bankaların mobil uygumalar ile sundukları hızlı kredi çekme yöntemiyle bankalar tarafından hızla ve sık sık borç batağına çekiliyor. Konunun esası yetersiz emekli aylığı nedeniyle emeklilerin kredi tuzağına ve borç batağına düşmesidir.
BANKALARIN BLOKAJ UYANIKLIĞI!
Bankalar emeklilere kolay, cazip kredi imkânları sunuyor. Bu krediler banka için büyük paralar değilken emekliler için hayati miktarlardır. Bu yolla bankalar adeta yasal tefeciler gibi emeklileri borç girdabına çekiyor. Borcu borçla veya kredini kartını kredi kartıyla kapatmaya çalışan emekli günün sonunda boğazına kadar borca batıyor ve kısır döngüye giriyor.
Bankalar tahsil edemedikleri kredilerin bir bölümünü sigorta şirketlerinden tahsil ederken bir bölümünü emeklilerin emekli aylıkları dışındaki malvarlıklarından tahsil etmeye çalışıyor. Acil nakde ihtiyaç duyan geçim sıkıntısı içindeki emekliler bankalar tarafından matbu olarak hazırlanan ve değiştirme imkânlarının olmadığı karmaşık sözleşmeleri onaylıyor. Bu sözleşmelerle bankalar daha sonra kredi kullanan emeklilerin başını ciddi biçimde ağrıtıyor. Bu sistemin yasal bir tefecilik ve soygun düzeni olduğuna zerre kadar kuşkum yok.
Hükümet emeklileri sefalet aylıklarına mahkûm ediyor, emekliler de çareyi bankalara borçlanmakta buluyor. Bankalar bu devasa borçlandırma mekanizmasından büyük paralar kazanırken küçük bir sorun canlarını sıkıyor! Emekli aylıklarına ilişkin haciz yasağı! Bu haciz yasağı olmasa bankalar nakit paraya hızla el koyabilecekken emeklinin diğer mal varlığı ile uğraşmak zorunda kalabiliyor. Tabii emeklilerin her zaman da haczedilecek başka malvarlığı da olmuyor!
Necip Türk bankacılık sistemi haciz yasağının arkasından dolanmak ve tahsilat riskini azaltmak için pek mahir yöntemler buluyor! Kredi sözleşmelerine konulan onay ve rıza talimatları nedeniyle bankalar emekli maaşını haczedemiyor ancak doğrudan blokaj koyuyor. Aslında blokaj hacizden daha ağır sonuçlar yaratabiliyor.
Haciz alacaklının alacağının tahsilinin sağlanması amacıyla borçlunun malvarlığının borca yeter miktardaki kısmı üzerindeki tasarruf yetkisinin devlet organları vasıtasıyla kısıtlanması anlamına geliyor. Buna karşılık, blokaj yasal bir kavram olmayıp, kullanılması önlenmiş, el konulmuş anlamına gelen bir sözcük. Blokaj bankalara sadece bir hakkı durdurmak, dondurmak, bekletmek değil doğrudan el koyma imkanı veriyor.
Uygulamada aylık üzerine blokaj konulması, haciz konulmasından çok daha ağır hüküm ve sonuçlar doğuruyor. Örneğin haciz resmi bir prosedür ve şekil gerektirirken blokaj gerektirmiyor. Hacze itiraz mümkünken ve itirazla takip durdurulabilirken blokaja itiraz edilemiyor. Haciz borçluya süre tanırken blokaj tanımıyor. Hacizde belirli bir süreç sonunda alacağın tahsili mümkünken blokajda çok hızlı tahsilat mümkün. Karşıoy yazılarında vurgulandığı gibi, haciz borçlu için bir darbe ise, blokaj bir yok etmedir. Haciz vurmak ise blokaj öldürmektir. Dolayısıyla, “çoğun içinde azı vardır” kuralı uyarınca, haciz yasaksa, blokaj (elkoyma) haydi haydi yasak olmalı.
Bankaların bu hileli haciz yasağını aşma ve emeklilerin aylıklarına el koyma yöntemi (blokaj) zaman zaman yargı uygulamasına takılabiliyor. Nitekim bazı Yargıtay daireleri blokajın mümkün olduğuna karar verirken bazıları ise blokajın yasaya aykırı olduğuna karar verebiliyor. Tabii bu da Necip Türk finans oligarşisinin canını sıkıyor!
İşte söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı yargıdaki bu farklı uygulamalar üzerine gündeme geldi ve maalesef Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu tüketici kredileri nedeniyle emeklilerin önceden verdikleri onaya ve rızaya dayanarak emekli aylıklarının bloke edilmesine (el konulmasına) onay verdi.
LİBERAL VİRÜS SOSYAL DEVLETİ YOK EDİYOR!
Yargıtay’ın bu içtihadı birleştirme kararı emekli aylıklarının haczedilmesine yönelik yasağın ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Kanunda açık bir yasak olmasına rağmen bankalar artık emekli aylıklarına bloke koyabilecekler böylece haciz yasağını aşmış olacaklar. Üstelik bu karar İçtihadı Birleştirme Kararı olduğu için hiçbir mahkeme bu karara aykırı karar veremeyecek. Böylece 5510 sayılı yasada yer alan haciz yasağı işlevsiz kalacak.
Yargıtay’ın bu İBK kararıyla emekliler bankaların insafına bırakılmış oldu. Dahası bu kararın emeklilerin diğer borçları için de uygulanması riski var. Yargıtay’ın İBK kararı “sözleşme özgürlüğü” ile gerekçelendirildi. Yargıtay İBK kararında şu ibret verici gerekçe yer alabildi: “Sözleşme Özgürlüğünün herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın uygulanmasının doğuracağı sorunlara rağmen modern hukuk sistemlerinde özgürlük kural, sınırlandırılması istisnadır.” Yargıtay İBK’ye göre “taşıyıcı sütun” sözleşme özgürlüğüdür.
Böylece Yargıtay liberalizmin en pespaye ilkesine teslim oldu ve cehennemin kapılarını ardına kadar açmış oldu. Soyut “sözleşme özgürlüğü” ilkesini somut kamu yararından, toplum yararından, hukuk devleti ilkesinden ve Anayasa ile güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkından üstün tutmuş oldu ve sosyal devlet ilkesi karşısında piyasacılığı kutsadı. Oysa sosyal devlet ve sosyal güvenlik eşit olmayan taraflar arasındaki ilişkilerde iktisadi olarak güçsüz olan tarafı korumak için ortaya çıkmış evrensel ilkelerdir.
Yargıtay devasa finans kapital şirketleri ve bankalar ile ayda 16 bin 881 liraya geçinmek zorunda olan emeklileri sözleşme imzalayan ve sözleşmenin gereğini yerine getirmesi gereken “özgür ve eşit taraflar” olarak gördü. Yargıtay’ın bu kararı sosyal devletin tabutuna çakılan son çivilerden biri oldu. Yargıtay’ın bu İBK’sinde ne hukuk ne de sosyal politika var. Olsa olsa finans kapitalin çıkarlarının korunması var.
Koca koca yargıçların köhne 19’uncu yüzyıl fikriyatını anayasal ve yasal kurallardan üstün görmesi olacak iş değil ama maalesef yeni yargı gerçeğimiz bu. Emekliler artık bankalar karşısında tamamiyle korumasız! Bir yandan sefalet aylıkları öte yandan bu aylıktan olma riski! Bankalar ve finans oligarşisi bayram edebilir!
Bu karar dramatik sonuçlar doğuracak niteliktedir. Emekli sendikaları ve diğer emekli örgütleri Yargıtay’ın bu hukuksuz ve insafsız emekli aylığına blokaj kararı karşısında harekete geçmelidir. Bir yandan emekli aylıklarının emeklileri borç girdabına ve kredi tuzağına düşürmeyecek insanca bir düzeye çekilmesi için mücadele etmeli ve yasaya açıkça blokajı da yasaklayan hükümler konulması için çaba harcamalı, öte yandan konu bireysel başvuru yoluyla AYM’ye götürülmelidir.
Kaynak: Aziz Çelik / BirGün