Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nın varlık satışına karşı çıkan maden işçilerinin 10 Şubat’ta Beypazarı’ndan yeniden başlattıkları yürüyüş dördüncü gününde Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde sona erdi.
“İşçilere ve halka devredin”
Yürüyüşe katılan yaklaşık 2 bin kişi adına açıklama yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul da ölümlü kazalarını çoğunun özelleştirilen yerlerde meydan geldiğini söyleyerek şöyle konuştu:
“Bugüne kadar ağır çalışma koşulları ve güvenlik önlemlerinin hiçe sayılması sonucunda kaç canımızı toprağı verdik. Şimdi bizden aynı akıbete razı olmamızı mı istiyorsunuz. Deprem felaketinin 2’nci yıl dönümü. Deprem felaketinde, selde, yangında canını hiçe sayan maden ve enerji işçilerine teşekkürü böyle mi ediyorsunuz. O günlerde kahraman ilan ettiğinizi şimdi neden yok sayıyorsunuz. Allah böyle acıları bir daha yaşatmasın ama ola ki bir afet olsa yine koşarız, canımızı ortaya koyarız. Karşılık bekleyerek yapmadık ama hiç değilse bizim devletimizi ve halkımızı düşündüğümüz kadar sizler de biraz bizi düşünün. Bir de tutturmuşlar; bu işletmeler kar etmiyor. Buranın ne kadar kar ettiğini onlar da biliyor, biz de çok iyi biliyoruz. Gelin gerçek bilgileri kamuoyuyla paylaşın. Kamuya ait böylesine kar yapan stratejik tesislerin özel şirketlere devredilmesi sadece işçileri değil, yöre insanını da ülkemizi de yoksullaştıracak bir politikadır. Maliye Bakanına buradan sesleniyoruz; bizi bugüne kadar duymadınız ama artık sesimizi duyun ve taleplerimize cevap verin. Bizi artık ciddiye alın. Ama yok ille de özelleştireceğiz, diyorsanız biz buralara talibiz. Bu işte bir art niyet yoksa tamamen iyi niyetli ve devlet yararına bir uygulamaysa gelin buraları işçilere ve halka devredin” dedi.

“Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar”
Akçul, değiştirilen şartnamenin işçiye garanti vermeyen ve suistimale hazır bir metin olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Derdimizi Ankara’ya anlatmak için yollara düştük. Erteleme kararı çıkınca da bunun olumlu bir adım olduğunu düşünerek, yine devletimizi ve iş yerimizi düşünerek, üretim aksamasın diye yürüyüşümüzü durdurduk. Müzakere süreci başlar, bu yanlıştan da dönülür ümidiyle iş yerlerimize geri döndük. 4 gün öncesine kadar da beklemedeydik fakat öğrendik ki; değişiklik yapıldığı söylenen şartnamede sadece bir iki maddenin üstünden geçilmiş. Müjde gibi sundukları bu maddelerde çalışacak işçi sayısı en az 2 bin 50 olacak şekilde belirtilmiş. ‘Alıcı firma, ihale konusu varlıklarda çalışanlara öncelik vermeye gayret gösterecekler’ denilerek ucu açık, suistimale hazır, işçiye hiçbir garanti vermeyen aldatmaca bir ifade kullanılmış. Lojmanları boşaltma süresi olarak da belirledikleri 4 ayı, işten çıkanlara 12 ay süre vererek işten çıkmaya da teşvik etmişler. Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar. Bizler 4 gündür yollardayız. Bu süreçte siyasi parti temsilcilerinden, halktan, kamuoyundan büyük destek gördük. Herkes derdimizi anladı, bir tek yetkililer anlamadı.”
‘Bu yol çıkmaz bir yol, bundan vazgeçsinler’
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ise “Bugüne kadar olan özelleştirmelerin işçilere, ülkeye hiçbir faydası yok. Bu yol çıkmaz bir yol, bundan vazgeçsinler. Bu arkadaşlarımız 4 gündür sıfırın altında 5 derecelerde yürüyorlar. Bu meselenin sonu nereye giderse gitsin, arkadaşlarımız netice alana kadar da mücadele sürdürecekler. Onların önünde gideceğiz. Belediye başkanımıza, siyasi partilere teşekkür ederim” diye konuştu.