Emperyalizme ve feodalizme karşı verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı ve ardından kurulan Cumhuriyet, döneminin devrimci bir atılımıydı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da bu devrimci atılımın simgelerinden biriydi.
Ne var ki Ulusal Kurtuluş Devrimi mantıksal sonucu olan Demokratik Devrime dönüşemedi. Ulusal Kurtuluşa önderlik eden ulusal burjuvazi toprak beyleriyle uzlaştı, toprak reformu yapmadı, adım adım emperyalizmle işbirliğini artırdı. Tek parti yönetimi İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası yanında konumlandı. Kapitalizmle şovenist milliyetçiliği harmanlayan faşizan bir sömürü düzeni kurdu. Kapitalist şirketler ve bankalar güçlendirildi.
Tek parti yönetimi, umudunu bağladığı faşizm cephesi yenilince çok partili sisteme geçeğini ilan etti. Partilerin sendikaların derneklerin serbest çalışacağı yeni bir demokrasi döneminin açılacağını müjdeledi.
Demokrat Parti
1950-1960 yılları arasında tek başına iktidar olan Demokrat Parti Sovyetler Birliğine karşı Amerikan emperyalizmiyle işbirliğinde daha hevesli oldu. 1952 yılında ülkemizi emperyalizmin saldırı örgütü Nato’ya üye yaptılar. Demokrat Parti iktidarında Kore halkına karşı Amerika yanında savaşa asker gönderdiler. Zalimin yanında mazluma karşı onursuz bir görev üstlendiler.
Özellikle bu dönemde Cumhuriyetin kazanımları art arda budandı. Laiklik iyiden iyiye sulandırıldı. Yasaklı tarikatların önü açıldı. Din dersi ve din okulları eğitim sistemine tekrar sokuldu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi, kadroları ve etkisi artırıldı.
Ulusal bayramların devrimci özünün yerine eşitsizlik, köle ruhu ve şovenizm şırınga edildi, bayramlar bürokratik bayramlara dönüşerek emekçi halktan koptu.
Dolayısıyla, Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılması ve Cumhuriyet’in kurulması işçi sınıfı, köylüler ve tüm emekçilerin canı ve kanı sayesinde olduğu hâlde, bayramlar halktan koparak ”devlet bayramı” niteliğine büründü.
AKP karşıdevrimi
Bugüne gelirsek, feodal, orta çağ kafalı işbirlikçi kapitalistlerin partisi AKP iktidarında yeni bir gerçeklik doğdu. AKP toptan bir karşıdevrimi temsil ediyor. Bu yüzden Cumhuriyeti, laikliği, eşitlik ve özgürlüğü anımsatan her şeyi tehlike olarak görüyor. Bayramları yasaklıyor, yasaklayamadığında baştan savma kutluyor.
AKP’nin bayramları yasaklaması, yok sayması veya unutturmaya çalışması sonucu ulusal bayramlar artık ”devlet bayramı” olmaktan çıktı. Devlet yönetimine hakim olanlar yasakladıkça, yok saydıkça veya unutturmaya çalıştıkça emekçi halk tarafından sahiplenildi.
Bize de, bu bayramları, işçilerin emekçilerin üretenlerin eşitlik özgürlük kardeşlik özlemlerinin platformu yapmak düşer.