Eğitim-İş, 10 Aralık İnsan Hakları Gününde yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, “İnsan hakları, bireylerin özgür ve adil bir şekilde yaşamasını, kendilerini geliştirmesini ve topluma katkıda bulunmasını sağlar. Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam etmekte ve tam bir ayrımcılık örneği sergilenmektedir. Eğitim hakkından tüm çocukların eşit bir şekilde yararlanmasını sağlamadığı gibi, çocukların güvenlik, beslenme, barınma, nitelikli program ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Eğitimde yoksul halkın payına sermayenin ucuz işçi ihtiyacına servis edilmek, hükümet tarafından desteklenen tarikatların okul ve yurtlarına itilmek düşmüştür. İktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir ve bu özellikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez niteliklerindendir.” denildi.
‘İnsan hakları, tüm insanların doğuştan sahip olduğu ve hiçbir şekilde kısıtlanamaz veya elinden alınamaz haklardır’
10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insan haklarının evrenselliği, dokunulmazlığı ve devredilemezliğini ilan eden temel bir belgedir. Bu bildirge, tüm insanların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi görüş ve benzeri herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit haklara sahip olduğunu ve bu hakların güvence altına alınması gerektiğini kabul etmektedir.
İnsan hakları, tüm insanların doğuştan sahip olduğu ve hiçbir şekilde kısıtlanamaz veya elinden alınamaz haklardır. Bu haklar, insan onuruna ve değerine saygının temelini oluşturur. İnsan hakları, bireylerin özgür ve adil bir şekilde yaşamasını, kendilerini geliştirmesini ve topluma katkıda bulunmasını sağlar.
‘Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam ediyor’
Günümüzde hala birçok ülkede ve ülkemizde insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Bu ihlallerin temelinde, ayrımcılık, şiddet, eşitsizlik ve adaletsizlik gibi sorunlar bulunmaktadır.
İnsan haklarının korunması ve daha da ileriye götürülmesi konusunda öncelikli sorumluluk Devlet’indir. Ancak bugün sahip olduğumuz en değerli hakkın, ifade özgürlüğünün elimizden alınmaya çalışıldığı, siyasi iktidara muhalif tüm kesimlerin susturulmak istendiği bir dönem yaşanmaktadır. Demokrasi, insan hakları yara almış ve basın özgürlüğünden söz etmek giderek imkansız hale gelmiştir. Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam etmekte ve tam bir ayrımcılık örneği sergilenmektedir.
‘Yoksul halk sermayenin ucuz işgücü’
Devlet tarafından ücretsiz ve her yurttaşa eşit, adil biçimde verilmesi gereken eğitim ve sağlık gibi hizmetler, siyasi iktidarın özelleştirme politikalarıyla, rant pazarı haline getirilmiştir. Eğitim hakkından tüm çocukların eşit bir şekilde yararlanmasını sağlamadığı gibi, çocukların güvenlik, beslenme, barınma, nitelikli program ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Eğitimde yoksul halkın payına sermayenin ucuz işçi ihtiyacına servis edilmek, hükümet tarafından desteklenen tarikatların okul ve yurtlarına itilmek düşmüştür.
Hukuksal eşitlik kalktı
Hukuka güven endeksinde gelişmiş ülkelerin en gerisine itilen ülkemizde, adaletin her bireye ve suça eşit şekilde yaklaşması ilkesi de artık göz ardı edilir olmuştur. İktidarın ve yandaşlarının hoşuna gitmeyen gerçekleri dile getirdiği için çok sayıda gazeteci, aydının cezalandırılmış, hapsedilmiştir.
‘Kadın-erkek eşitliği sağlanmıyor’
Kadın-erkek eşitliği konusunda da ülkemiz çağın gerisine itilmiştir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının neredeyse tüm Avrupa ülkelerinden daha önce verildiği ülkemizde, kadına şiddet vakaları giderek artmakta ve sistematik hale gelmektedir. Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti’
Ülkemizde insan haklarına saygı öncelikle Anayasa’dan kaynaklanan bir yükümlülüktür. Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir ve bu özellikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez niteliklerindendir.
‘Mücadeleye devam’
Bu nedenle siyasi iktidarı, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalardan vazgeçmeye; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, saydamlık, kadın-erkek eşitliği gibi ortak değerlerin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasına; her türlü etnik-dini ayrımcılık ve aşırılıkla mücadele edilmesine yönelik girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz.
Eğitim-İş olarak, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da insan hak ve özgürlükleri için mücadele etmeye devam edeceğimizi belirtiyoruz.