Çayırhan Termik Santrali maden sahalarının özelleştirme kararını protesto etmek için, yaklaşık 500 maden işçisi, dün (20 Kasım 2024) sabah 08.00 vardiyasında kendilerini madene kapatarak eylem başlattı.
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali maden sahalarının özelleştirme kararı alınmasına karşı çıkan 500 madenci, sabah 08.00 vardiyasında madene indiler ve kendilerini yer altına kapattılar.
Bütün sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve emekçi halkımız bu özelleştirmenin durdurulması için bütün güçlerini seferber etmelidir. Bu saldırı durdurulmalı, yeniden devletleştirmelerin önü açılmalıdır.
Özelleştirme: Kamu Varlıklarının yağmasıdır
Emperyalist merkezlerin dayatması doğrultusunda neoliberal saldırıyı başlatan 24 Ocak 1980 kararları, 12 Eylül rejimiyle kalıcılaştırıldı. İMF ve Dünya Bankası ekonominin bütün komuta kademelerini ele geçirdi. Özelleştirmelerin altyapısı oluşturuldu, sendikasızlaştırmanın ve taşeronlaştırmanın yolu açıldı. İşçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin kazanılmış sosyal ve ekonomik hakları budandı.
Kamucu planlı ekonomi
Kendilerini nasıl nitelendirdiklerinden bağımsız olarak bütün özelleştirmeci kadrolar aynı emperyalist merkezlerin sadık kullarıdır. Özelleştirmecinin kendini dindar, milliyetçi, sosyal demokrat, sağcı veya solcu olarak adlandırması biz emekçileri ilgilendirmiyor. Biz biliyoruz ki ekonomik yangından kurtuluşun çaresi, devlet öncülüğünde planlı, üreten, kamucu ekonomik modele geçmektir. Özelleştirmeler geriye döndürülmeli, tarımda ve sanayide yeni işletmeler kurularak çocuklarımıza ve torunlarımız tam istihdam sağlanmalıdır. Küçük ve orta işletmeler desteklenerek iflaslar önlenmeli, teşvikler verilerek tarımsal üretimden kaçış durdurulmalıdır.
Çayırhan Termik Santralinin sembolik önemi
Çayırhan Termik Santrali, bugüne kadar özelleştirilen Sümerbank, Türk Telekom, Tüpraş, Tedaş, Tekel, Petkim, Şeker fabrikaları vb. düşünüldüğünde denizde damla gibidir.
AKP iktidarı özelleştirme yağmasında öncellerinin tamamını aşarak rekor kırdı. İktidar geçmiş yıllarda, Cumhuriyetin göz bebeği kamu varlıklarını satarken, özelleştirmeden elde ettiği gelirlerin bir kısmı ve borç faiz ekonomisiyle ülkeye yalancı bahar yaşatıyor, tepkileri kısmen yumuşatabiliyordu. Yoksulluğun, adaletsizliğin bu kadar derinleştiği, emekçilerin sağlıklı beslenemez, ısınamaz ve barınamaz hâle geldiği bugünkü ortamda bile bu kadar pervasız davranabiliyorsa, özelleştirmeye devam etme cüretini gösteriyorsa emek güçlerinin birlikte davranabilme yeteneğini gösterebilmesi şarttır.
Zaman, emekçi halkın kendi azim ve kararıyla kaderini eline alma zamanıdır.