Türkiye Komünist Partisi, özellikle 15-16 Haziran 1970 büyük işçi hareketinden sonra örgütlenme yolunda yeni adımlar atmaya başladı. TİP’in kapatıldığı ve tüm devrimci örgütlerin ağır baskılara uğradığı 12 Mart 1971 darbesinden alınan derslerle yeni bir yönelim benimsedi. Örgütsel çizgisinde köklü değişiklik yaptı. Türkiye içinde örgütlenme çalışmalarını hızlandırdı, yeni parti örgütleri kurulmaya başlandı. 1972 yılında TKP’nin Sesi radyosu kuruldu.
Bu siyasal ve örgütsel hazırlıklar, 24 Mayıs 1973 tarihinde Zeki Baştımar’ın yerine İ. Bilen’in TKP genel sekreteri olmasıyla yeni bir aşamaya ulaştı ve TKP büyük bir atılıma başladı.
Daha önce değişik örgütlerde çalışmış ve proletarya partisini arayan devrimci kadrolar TKP’ye yöneldiler. TKP Merkez Komitesi düzenli bir yayın organına kavuştu. 1974 başında Atılım yayınlanmaya başladı. Yeni bir program ve tüzük hazırlandı. 1977’de yapılan Parti Konferansında Program ve Tüzük onaylandı.
Atılım dönemi olarak adlandırılan bu dönemde TKP bir diriliş yaşayarak Türkiye’de önemli bir siyasal güç haline dönüştü. Faşizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı güçlü bir odak oldu.
Sendika, gençlik, memur, köylü, kooperatif ve kadın hareketi içinde kitleselleşti. Ülke çapında parti örgütleri ağı oluşturuldu. Basın-yayın, kültür ve sanat cephelerinde etkili bir çalışma yürüten TKP aydınların işçi sınıfıyla bağlaşmasında önemli bir etken oldu. İşçilerin, köylülerin, memurların, öğrencilerin, aydınların, ezilen halkların, bütün yurtseverlerin ve barışseverlerin birliği yolunda önemli adımlar atıldı.
Türkiye Komünist Partisi’nin Atılım dönemi ideolojisinin en belirgin özelliği; Türkiye işçi sınıfının ulusal kimlik, etnik köken, dini inanç ve siyasi düşünce ayrımı gözetmeden, Türk ve Kürt burjuvazisine, yabancı sermayeye, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı; savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için; sınıf temelinde ve emek ekseninde ortak örgütlenmesini ve ortak mücadele etmesini savunmaktır.
Dolayısıyla, TKP’nin Atılım dönemi ideolojisi ve programını esas alarak bugüne dair şunu söylemek istiyorum.
Ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik, siyasi ve toplumsal krizden çıkış için; NATO’ya üye olduğumuz 18 Şubat 1952 tarihinden itibaren ABD/NATO esaretiyle başlayan Amerikan hegemonyasına karşı Türkiye’nin başta askeri, siyasal ve ekonomik alanlarda olmak üzere her alanda tam bağımsızlığı için; ortaçağ özlemcisi istibdada karşı laik demokratik sosyal hukuk cumhuriyeti için; liberal borç faiz ekonomisine ve sömürüye karşı emekten yana toplumcu kamucu planlı ekonomi için; ilericilerin, devrimcilerin, yurtseverlerin, demokratların, Kemalistlerin, sosyalistlerin, komünistlerin, tüm ulusal demokratik güçlerin birlik mücadele ve dayanışmasına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Amerikan emperyalizminin Türkiye halkının birliğine ve ülkemizin toprak bütünlüğüne yönelik giderek artan baskı ve tehditleri karşısında; Komünistlerin, Kemalistlere ve Atatürk’e karşı düşmanca tavır almasını savunmak demek; Amerikan emperyalizmi ile işbirliğini savunmak ve ABD/NATO çıkarlarına hizmet etmek demektir.
İçinde bulunduğumuz koşullarda, Komünistler ve Kemalistler arasındaki siyasal ilişkilerin nasıl olması gerektiğine dair günümüzde yaşanan tartışmalara ışık tutacağını düşünerek; TKP MK Yayın Organı Atılım’da yayımlanan, “Atatürk’ün olumlu mirası, Cumhuriyeti savunmak, Cumhuriyet düşmanlığı, TKP ve Cumhuriyet” başlıklı dört ayrı yazıyı konuyla ilgilenenlerin bilgisine ve dikkatine sunuyorum.
Atatürk’ün olumlu mirası*
Atatürk’ten günümüze kalan olumlu miras nedir? Bu, her şeyden önce emperyalizme karşı ekonomik ve politik bağımsızlık, ulusal bir ağır endüstri, çağdışı yobazlığa karşı bilim ve teknik, barışçı bir dış politika, Sovyetler Birliği ile dostluk ve dayanışma ilkeleridir!
Burjuvazi Atatürk’ün koyduğu bu hedeflerin hiçbirine sadık kalmadı. Daha onun sağlığında bunlardan yüz çevirmeye başladı; tekelleşmeyle de emperyalizme teslim oldu. Öte yandan Atatürk’ün görüşlerini kendisine temel alan hiçbir politik hareket bugüne dek işbirlikçilerle büyük burjuvazinin çemberini kıramadı! İnönü, Bayar’a; 27 Mayıs Demirel’e; 8-9 Mart 12 Mart’a teslim oldu. Yön hareketinin devrimci demokratlığı, Ecevit’in reformizmi bir çıkış yolu oluşturmadılar.
Atatürk’ün görüşlerinin politik önemi kendisiyle birlikte mezara mı gömüldü? Bunun böyle olmadığını, hem gericilik güçlerinin bu görüşleri kendi işbirlikçi, halk düşmanı politikalarına maske yapma çabalarının artması, hem de Kemalizm’in bağımsızlıkçı geleneğinden vazgeçmeyen Atatürkçülerin varlıklarını zayıf da olsa sürdürmesi gösteriyor. Bunun böyle olmadığını, daha da açıklıkla cuntanın bir başka tür Atatürkçülüğü uygulamasına temel ilan etmesi gösteriyor: Bu, ordu tepesinde egemen olan, NATO’ya bağımlılık ve tekelcilik koşullarına uyumlu kılınmış, anti-emperyalist içeriği boşaltılmış, biçimsel yanları ağır basan bir Atatürkçülük.
Egemen Sınıfın sözcülüğünü yapan kimi basın organları da, “Katı ilkeciliğe karşı olma” maskesi altında Kemalizmi faydacılığa indirgiyor, özellikle politik ve ekonomik bağımsızlık ilkesine daha da açık karşı çıkıyorlar. Onların bu ilkeleri sınırlandıran açıklamalarından yararlanıyorlar. Bunlar Atatürk reformculuğunu çarpıtarak Stolipin reformculuğuna dönüştürmek istiyorlar.
Uluslararası ve ulusal güçler oranının bugünkü koşullarında, ordu içinde ve dışındaki, ulusal bağımsızlığı önde tutan Kemalistler ne yapacak? Atatürk’ün hâlâ gerçekleştirilmemiş anti-emperyalist hedefleri için bu kez başarılı bir savaşım verebilecekler mi?
Bunun için, yığınlarla, onların günlük savaşIarıyla bağlanmak, yığınlardan kopuk, tepeden inme yöntemlerin çıkar yol olmadığını görmek, ardıcıl demokrasiden yana olmak gerekiyor. Kürt halkı üzerindeki ulusal baskılara ardıcıl karşı çıkmak, anti-komünizmin, anti-Sovyetizmin körleştirici etkisine kapılmamak gerekiyor. İşçi sınıfının politik ve sendikal örgütleriyle, tüm ulusal demokratik güçlerle birlikte savaşmak gerekiyor. Bağımsızlık ve demokrasiden yana her Kemalist’in cumhuriyet tarihinden alması gereken en önemli ders budur.
Komünistler Türkiye toplumunu gerçek çağdaş uygarlığa, sosyalizme ulaştırmak için savaşıyorlar. Ama tarihimizdeki, çağının gereklerine sınırlı da olsa, belli bir süre için de olsa uymuş her kişiye, her politik akıma, bu yanlarıyla, halkımızın toplumsal ilerleme özlemlerini dile getirdiği için sahip çıkıyorlar, çıkacaklar.
*Atılım 1 Mayıs 1981 / Yenidünya 7 Aralık 2021
https://arsiv.yenidunya.org/haber/18960/ataturkun-olumlu-mirasi
* * * * *
Cumhuriyeti savunmak*
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bu bayramı 52 defa kutladık. İlk yıllarının bayramları canlı geçti. Cumhuriyet ilkelerinin yozlaştırılmasıyla bu bayramlar köreldi, kupkuru bir gelenek günü oldu. Cumhuriyet 1923’te kuruldu. Temelleri Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla atıldı. Halkımız, yediden yetmişe Anayurdumuza dalan emperyalist saldırganlara karşı bir ölüm-kalım savaşı verdi. Komünistler, yepyeni, dipdiri bir devlet kurmak için verilen bu savaşın ön saflarında yer aldılar.
Büyük komşumuz Sovyetler Birliği, bu ölüm-kalım savaşında halkımıza dost elini uzattı. Her tür büyük yardımda bulundu. Düşmanın topraklarımızdan kovulmasında, padişahlığın devrilmesinde bu gerçek yardımların katkısı büyük oldu. Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan devlet gene kara gün dostumuz Sovyetler Birliği oldu. Cumhuriyetin kurulmasıyla Türkiye tarihinde yeni bir dönem başladı. Emperyalist salgıncılar kovuldu. Padişahlık kaldırıldı. Burjuvazi erk ve egemenlik başına geldi. Bu burjuvazi cumhuriyet kurdu. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ortaya koyduğu ana sorunları çözmedi. Köklü bir toprak reformuna yanaşmadı. Ağalık, derebeylik yerli yerinde kaldı. İç düşmana karşı savaş sonuna kadar götürülmedi. Türkiye’nin ileri bir düzene geçmesini sağlayacak, demokratik gelişmeye yol açacak bir politika sonuna kadar izlenmedi. Gerici güçlerle sarmaştı. İlerici güçlere, özellikle işçi sınıfına karşı sert terör yürüttü, yürütüyor. Burjuvazi yabancı sermayeye karşı kapıları tekrar açtı.
Memleketi emperyalizmin ekonomik, politik ve askersel örgütlerine bağladı. Türkiye’mizi bunalımların burgacına itti.
Cumhuriyetin geniş halk yığınları yararına çözmesi gereken ana davalar bugün de boylu boyunca ortada duruyor. Bunların çözümü işbirlikçi burjuvazinin halkımıza dayattığı gerici hükümetleri alaşağı etmek, halktan yana ilerici güçleri işbaşına getirmek sorunuyla sıkı-sıkıya örülüdür. Bugün Cumhuriyet düşmanları yeniden baş kaldırmışlardır. Bunlar Cumhuriyeti yıkmak, geriye gitmek, şeriatçılığı hortlatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Cumhuriyeti yaşatmak, onun anti-emperyalist yönünü geliştirmek ve daha ileri götürmek için en başta işbirlikçi burjuvazinin, gerici güçlerin erk ve hükümetini yıkmak zorunluk olmuştur. İlerici, demokratik bir hükümeti işbaşına getirmek savaşı komünistlerin, bütün ilerici güçlerin güncel görevidir.
*Atılım Ekim 1975 / Yenidünya 29 Ekim 2019
https://arsiv.yenidunya.org/yazi/16977/cumhuriyeti-savunmak
* * * * *
Cumhuriyet düşmanlığı*
19 Mayıs törenlerinde gericiliğin ve faşizmin giriştiği gövde gösterisi, en geniş demokratik çevrelerde derin bir tepki yarattı. Cumhurbaşkanı’ndan, yüzlerce öğretim üyesine ve yurtsever subaylara kadar, Cumhuriyet ve Lâiklik düşmanlarına karşı çok yönlü protesto sesleri yükseldi.
Eski yazı, Arapça eğitim, çağ dışı, bilim dışı öğretim özlemleri en dar anlamıyla Atatürkçü olan kimselerin bile gözünü açacak ölçülere vardı. Bu gidişten şu ya da bu ölçüde hoşnut olmayanların çevresi genişliyor. Faşizme tırmanışın günden güne saldırı cephesini genişletmesi sonucunda eylem birliği için yeni, ortak birleşme noktaları doğuyor. Ama bu gidişe karşı çıkan yeni öğelerin eylem alanına çıkmasına bakarak, günümüzde cepheleşmeyi hilâfetçilerle Cumhuriyetçiler arasındaki çatışma düzeyine indirmek doğru değildir. Ana sorun Cumhuriyetten, Lâiklikten yana olanları TKP’nin çizdiği anti-emperyalist, anti-faşist platformdan yana çekmektir.
Hükümete giren MSP Lâiklik düşmanlığıyla, halkın din duygularını sömürerek, faşizme taban sağlamaya çalışıyor. Bu faşist gidişe karşı çıkmadan, bu hükümete karşı durmadan, onu alaşağı etmek için savaşmadan Lâikliği de savunmak mümkün değildir.
TKP ulusal kurtuluş savaşından arta kalan ilericilik adına ne kadar kazanım varsa tümünün ardıcıl savunucusudur. TKP gericiliğe karşı Cumhuriyeti savunmaktadır. Cumhuriyet ilkesine halkçı bir içerik kazandırma savaşımını yürütmektedir. TKP gericiliğe karşı Lâikliği savunmaktadır. Ama bu ilkeyi savunurken Marksizm-Leninizm konumlarından bir adım gerilemiyor.
TKP, Cumhuriyetin ve Lâikliğin düşmanlarına karşı savaşırken bu savaşı tüm gerici-faşist karması hükümete karşı savaşla birleştiriyor, aynı zamanda TKP, bu savaşa yalnız Cumhuriyetten yana, Lâik, Atatürkçü güçleri çağırmakla kalmıyor, dindar emekçilere de sesleniyor. Çünkü onların çıkarları, din tüccarlarının dayatmak istedikleri zulüm ve sömürü düzeniyle bağdaşmıyor.
*Atılım Temmuz 1976 / Yenidünya 18 Mayıs 2019
https://arsiv.yenidunya.org/haber/16724/cumhuriyet-dusmanligi
* * * * *
TKP ve Cumhuriyet*
Başbakan Demirel, CHP Genel Başkanı Ecevit’le yaptığı polemik sırasında, TKP’ye saldırdı ve Partinin amaçlarını, izlediği yolu karalamaya yeltendi.
Demirel’e göre; TKP’nin, komünistlerin “gayeleri Cumhuriyeti yıkmak’mış”. Bu yakıştırmanın TKP’nin amaçlarıyla uzak-yakın hiçbir ilgisi yoktur. Demirel’in Partimizle ilgisi olmayan böylesi bir “gayeyi” ortaya atması boş yere değildir. Demirel, TKP’yi Cumhuriyet ilkesi ile bağdaşmaz göstermekle, partinin legale çıkmasının önüne, anayasanın değiştirilmez kaydı konan I. maddesini çıkarma kurnazlığı gösteriyor. Demireller için TKP’nin legale çıkması yönündeki çığ gibi büyüyen akımın karşısına hukuk cambazlığı ile tutunmaya çalışmaktan başka hiçbir yol kalmamıştır.
“Cumhuriyeti yıkmak” ne demektir?
Tarihten, gerçeklerden haberi olan herkes, komünistlerin Cumhuriyet uğrundaki savaşlarını saygıyla anıyor. Paris Komünü bir Cumhuriyet’ti. Fransız işçi sınıfının, komünistlerin kurduğu bu Cumhuriyet’i kralcı burjuvazi kana boğdu. Bolşevik Partisi’nin Programı’nda “Cumhuriyet” belgisi baş yeri tutuyordu. 1905’te ve 1917 Şubat’ında, Rusya işçi sınıfı ve komünistler Cumhuriyet için barikatlarda kan dökerken, her iki defasında Cumhuriyet’e hıyanet eden yine burjuvazi oldu.
TKP’nin I. Kongresi tüm halkın önüne emperyalizmi kovmak, padişâhlığı yıkmak ve Cumhuriyeti kurmak görevini koyduğu zaman, burjuvazinin en büyük bölümleri padişâhlığı kurtarmak için silâha sarılıyordu.
TKP yasaklandıktan hemen sonra da emperyalizme karşı, Cumhuriyet’i ve ulusal bağımsızlığı sonuna kadar savunacağını açıkladı. Buna karşılık burjuvazinin gerici kolunun tutumu ne oldu? Onlar ellerine fırsat geçer geçmez, Serbest Fırka’nın kurulmasıyla birlikte dişlerini gösterdiler ve Cumhuriyet’e karşı, hilâfet çağrılarıyla yeşil bayrak açtılar.
Bugün durum nedir?
Cumhuriyet’te, lâisizme düşman olduğunu gizlemeyen MSP, hükümete ortaktır. Demirel Erbakan’la, Türkeş’le el eledir. TKP ise, özgürlük, barış ve Cumhuriyet düşmanı bu hıyanet cephesine karşı savaşıyor. İşte Cumhuriyet’i yıkma edebiyatının içyüzü budur!…
*Atılım Eylül 1976 / Yenidünya 20 Temmuz 2019
https://arsiv.yenidunya.org/yazi/16880/tkp-ve-cumhuriyet




















































