“İşgücü kaynaklarının kullanımına dönük sorunların köklü bir şekilde çözülmesinin koşulu, Rusya’nın sosyo-ekonomik modelinin değiştirilmesidir.”
Rusya’ya yönelik kitlesel göçmen akınının pek çok sorun ve risk yarattığı konusunda daha önce çok şey söylendi ve yazıldı. İktidarın üst kademelerinde göçmenleri işgücü olarak çekmenin avantajlarının diğer tüm dezavantajlardan daha fazla olduğunu iddia eden yetkililer var. Aslında sadece bir avantajdan bahsediliyor. Rusya’da işgücü açığı var ve göçmenler bu açığı kapatarak ülkenin iktisadi kalkınmasına katkıda bulunuyor. Ve bunun devlet politikasının en yüksek önceliği olduğunu söylüyorlar. Katasonov, bu iddiayı rakamlarla çürütüyor.
Rusya’daki işgücü sıkıntısı bir safsata: Bunu kim, ne amaçla destekliyor?
Ülkedeki göç krizi, “vahşi kapitalizmin” bir sonucu
Valentin Katasonov, Svobodnaya Pressa / 31 Temmuz 2024
Rusya ekonomisinde işgücü sıkıntısı olduğu tezini neredeyse kimse sorgulamıyor. Aksiyom olduğu ve kanıt gerektirmediği söyleniyor. Fakat bu bir aksiyom değil, bir mittir. Bu temelde başka bir mit yaratmak gerekir: “Ekonominin aşırı ısınması” ve “aşırı ısınma” miti, Rusya’nın iktisadi kalkınmasına ket vurma politikasını haklı çıkarmak için lazımdır.
Ayrıca, işgücü sıkıntısı olduğu miti, ülkeye milyonlarca göçmenin kabul edilmesini haklı çıkaran bir argümandır. Rusya Soruşturma Komitesi Başkanı Aleksandr Bastrıkin, geçen ay St. Petersburg’da düzenlenen hukuk forumunda korkutucu rakamları açıkladı. Bugün Rusya’da, eşleri ve çocuklarıyla birlikte 14,5 ila 16,5 milyon göçmen işçi yaşıyor ve çalışıyor. Bu, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u demek!
Rusya Federasyonu’nun şu anki işgücü potansiyelini anlamak için istatistiklere bakalım. Ve bu potansiyelin ne kadarının gerçekten kullanıldığını görelim. Gerçekten tamamen tükenmiş mi?
Bu konuda iyi bir kaynak, Rosstat’ın “Rusya’da İşgücü ve İstihdam, 2023” adlı istatistik derlemesi. Çoğu gösterge için 2022 rakamlarını sunuyor.
Başlayalım: Rusya Federasyonu’nun nüfus göstergesi (milyon kişi):
-2010: 146,75
-2020: 147,46
-2021: 146,98
-2022: 146,48
Toplam nüfustan, çalışma çağında olmayanları, 16 yaşın altındaki çocuklar ve gençler ile emeklileri çıkarmamız gerekiyor. Çalışma çağında olanlar, 16-61 yaş arası erkekler ve 16-56 yaş arası kadınlar olarak kabul ediliyor. 2010 yılında, çalışma çağındaki nüfus, Rusya’nın toplam nüfusunun yüzde 61,5’ini oluşturuyordu. Son üç yılın verileri ise şu şekilde (yüzde):
-2020: yüzde 56,2
-2021: yüzde 57,4
-2022: yüzde 57,0
Mutlak rakamlarla ülkenin çalışma çağındaki nüfusu şu şekilde (milyon kişi):
-2010: 87,85
-2020: 82,93
-2021: 84,40
-2022: 83,44
Gerçekten de 2010-2022 yılları arasında, Rusya’daki çalışma çağındaki nüfus kayda değer ölçüde azalarak 4,4 milyon kişi geriledi. Bu durum, 16 yaşın altındaki çocukların ve gençlerin ve emeklilerin oranındaki artıştan kaynaklanıyor.
Tabii ki, Rusya’da sadece çalışma çağındaki insanlar iş hayatında yer almıyor. Emekliler de çalışıyor. 2022 yılında 6,6 milyon çalışan emekli vardı. Ayrıca Rus ekonomisinde 3,5 milyon göçmen de çalışıyor (görüldüğü üzere, Rusya’ya çalışmak için gelen göçmenlerin 10 milyondan fazlası işgücü değil, yalnızca aile fertleri).
Şimdi çalışma çağındaki nüfus göstergesine geri dönmek istiyorum. Bu nüfus grubunda, işgücüne dahil olmayan bir kategori de var. Rosstat’ın tanımına göre işgücü, resmi olarak istihdam edilen veya resmi olarak işsiz olan yurttaşlar. Yani, çalışma çağındaki tüm yurttaşlar resmi olarak bir yerde çalışmıyor ya da resmi olarak işsiz olarak kaydedilmiyor ve dolayısıyla iş aramıyor. 2022 yılında böyle 14,60 milyon yurttaş vardı.
Çalışma çağındaki kişilerin bir kısmının işgücüne dahil olmamaları için geçerli sebepleri olduğu doğru.
Öncelikle, bunlar engelli olup maluliyet maaşı alan yurttaşlar. Sayıları 1,21 milyon.
İkinci olarak, tam zamanlı eğitim görenler. Sayıları 7,25 milyon.
Üçüncü olarak, “kendi hesabına çalışanlar”. Bunların bir kısmı gizli çalışıyor. Zira Rusya kanunlarına göre, kendi hesabına çalışanların Federal Vergi Kurumuna kaydolmaları gerekiyor. 2022 yılında, 6,6 milyon kişi kayıtlıydı. Fakat kayıtlı olmayan veya “yeraltı” çalışanlar, Rosstat’a göre 2,38 milyon. Rosstat bunlara hane halkı, “evi çekip çeviren kişiler” adını vermiş.
Çalışma çağında olup, ancak yukarıda belirtilen üç kategoride resmi olarak çalışmayan (veya resmi olarak iş aramayan) kişilerin toplam sayısı 10,84 milyon.
Ancak, geriye kalan çalışma çağındaki kişilerle ilgili pek çok soru var; sayıları neredeyse dört milyon (tam olarak: 3,76 milyon). Rosstat, bu kişilerin kimler olduğunu, neyle uğraştıklarını, nasıl yaşadıklarını veya öylece dinlenip hayatın tadını mı çıkardıklarını netleştirmiyor.
Esasında haklarında soru işaretleri bulunan çalışma çağındaki yurttaşların sayısı çok daha yüksek. Mesela, üniversitelerde tam zamanlı okuyan gençlerin iyi bir yarısı, gerçekte kuruma nadiren uğruyor. Çoğunlukla sadece sınav ve harç dönemlerinde görünüyorlar. Tam zamanlı eğitim sadece kâğıt üzerinde. Özünde ise uzaktan eğitim ya da günümüzdeki tabiriyle “uzaktan eğitim” şeklinde gerçekleşiyor.
Bazı “engelliler” de sosyal yardımlardan yararlanmak veya askerlikten muaf olmak için evrak satın alan kişiler. “Kendi hesabına çalışanların” bir kısmı (yalnızca kayıtsız olanlar değil, kayıtlı olanlar da), bazı araştırmalara göre topluma faydalı değil, zararlı işlerde çalışıyor. Bazen “kendi hesabına çalışma”, yasa dışı faaliyetler için bir “kılıf” haline geliyor.
Sadece “kendi hesabına çalışanların” (ve resmi olarak kayıtlı olanların) yaygın bir tür faaliyetini belirtmek istiyorum: Şirketler ve bankalar adına kara para aklama. “Kendi hesabına çalışanlar” ve bireylerin tüzel kişiler tarafından nakit çekme ve vergi ile yasal yükümlülüklerden kaçma planı, her alanda kullanılabilir.
Uzman İnga Tumasiyeva, “Bu tür faaliyetler inşaat işinde, toptan ve perakende ticarette, imalat ve lojistikte, hizmet sektöründe, örneğin temizlikte yaygındır; özellikle personel taşeronluğu yaygındır,” diyor.
İnternette, “2023-2025 İşgücü Kaynakları Dengesi Tahmini” adlı, hükümetin hazırladığı bir rapora denk geldim.
Bu rapor, işgücü kaynaklarının hacmi ve Rusya ekonomisindeki çalışan sayısı hakkında rakamlar içeriyor. Bu raporda bazı rakamlar, Rosstat derlemesi “Rusya’da İşgücü ve İstihdam, 2023″teki verilerden farklılık gösteriyor.
Özellikle, 2020 yılında ekonomide istihdam edilmeyen çalışma çağındaki nüfusun sayısı 20,49 milyon kişiydi. Bunlar arasında tam zamanlı eğitimi iş ile birleştirmeyen 6,50 milyon kişi bulunuyor. Kalan 14 milyon çalışmayan yurttaş için, onların ülkenin ekonomik hayatına katılmama nedenlerine dair bir ayrıntı verilmemiş.
Resmi olarak engelli olan kişilerle “evi çekip çeviren kişileri” hesaba katsak dahi, en az 6 milyon Rusya vatandaşının ülke ekonomisinde işgücünden uzaklaştığı ve bu 6 milyon kişinin Rosstat’ın radarından çıktığı görülüyor.
Fakat sadece Rosstat değil, aynı zamanda devlet yetkilileri de bu durumu gözden kaçırıyor. Bu gizemli Rusya vatandaşları kıtasının bireysel temsilcileri (geçimlerini neyle sağladıkları belli değil), ancak bazı skandal hikayelere karıştıklarında veya parmaklıklar ardına düştüklerinde dikkat çekiyorlar.
Bize bugün Rusya’da işsizliğin düşük olduğu söyleniyor. Mart 2024 verilerine göre şu anda yaklaşık 2 milyon kişi işsiz. Bu, toplam işgücünün (yüzde 75,6 milyon) yaklaşık yüzde 2,7’sine denk geliyor. Bu toplamın 73,6 milyonu ekonomik faaliyette bulunanlar olarak sınıflandırılırken, geri kalanı iş arayan veya gelir getiren bir işi olmayan kişilerden oluşuyor.
Tabii ki, yüzde 2,7’lik göreceli işsizlik oranı, bazı önceki yılların rakamlarıyla karşılaştırıldığında olumlu görünüyor. Örneğin, 2000 yılında işsizlik yüzde 10’a kadar çıkmıştı. Ancak bugün, ülke ekonomisi yaptırımlar savaşında askeri üretimi ve ithal ikamesini artırma ihtiyacı nedeniyle ciddi bir baskı altındayken, yüzde 2,7 işsizlik bile tolere edilemez.
2 milyon işçi, ne yazık ki kullanılmayan ciddi bir rezerv. Bunlar, iş bulma kurumuna kayıtlı olan ama aylarca uygun işi bulamayan insanlar. Bunun başlıca nedeni, işverenler tarafından sunulan düşük ücretler. Bu konu düzenli olarak Rusya basınında ele alındığı için üzerinde fazla durmayacağım.
Sadece yukarıda belirtilen Rosstat derlemesinden birkaç rakam vereceğim. 2010 yılında, çalışanların resmi ücretleri Rusya’nın gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 35,3’ünü oluşturuyordu. GSYİH’nin kalan yüzde 64,7’si ise işletmelerin ve kuruluşların brüt karı ile devletin net geliriydi. Son yıllarda resmi ücretlerin GSYİH içindeki payı ise şu şekilde (yüzde):
2020: yüzde 35,7
2021: yüzde 31,5
2022: yüzde 31,2
Bu ahlaken düşük bir pay. Karşılaştırmak gerekirse, pek çok Batı ülkesinde bu oran yüzde 50’nin üzerinde.
Rosstat, ücretlerin payını, sosyal yardımların ödemelerini ve “zarf” (mali tablolarda yer almayan) maaş ödemelerini dikkate alan özel yöntemlerle artırıyor. Ortaya çıkan tablo şu şekilde (yüzde GSYİH):
- -2010: yüzde 49,6
- -2020: yüzde 45,2
- -2021: yüzde 40,4
- -2022: yüzde 39,1
Rosstat’ın artış yönünde yeniden hesaplamasına rağmen, ücretlerin payında aşağı yönlü bir eğilim görüyoruz. Kapitalizmin yasalarına göre, sosyal üründeki ücret payı ne kadar küçükse işsizlik o kadar fazla olur. Ve mevcut işsizlikteki düşüş, kamu bütçesi harcamalarındaki keskin artışla açıklanan geçici bir olgudur; bu harcamaların bir kısmı nihayetinde ek istihdam yaratır. Ancak bu olgu geçicidir, zira kamu bütçesi “lastik” değildir.
İşsizlik konusuna geri dönüyorum. Resmi işsizliğin yanı sıra gayri resmi veya gizli işsizlik de var. Bu, bir çalışanın yarı zamanlı çalışması ve/veya kısmi çalışma haftası ile istihdamını içerir. Ayrıca çeşitli sürelerde ücretsiz izinde olan çalışanlar da vardır. 2022’de yarım milyondan fazla işçi eksik istihdam edildi (net sayı: 526 bin).
Resmi 2 milyon işsizliğe gelince, uzmanların tahminlerine göre işverenler ücretleri yaklaşık bir buçuk kat artırırsa neredeyse sıfırlanabilir.
Bu durumda, ücretlerin GSYİH içindeki payı kabaca önde gelen Batı ülkelerinin seviyesine tekabül eder. Fakat bizim kapitalizmimiz “vahşi” ve “gaddar”. “Medenileşeceğine” dair bir umut yok. Dolayısıyla benim tahminim, mevcut resmi işsizlik seviyesinin en düşük olduğu yönünde. Rusya’nın sosyo-ekonomik modelinde köklü değişiklikler olmazsa işsizlik yakın vadede yeniden artmaya başlayacak.
Rusya’daki kapitalizminin “vahşiliği” ve “gaddarlığı” nedeniyle, mekanizasyon ve otomasyon yoluyla işgücü verimliliğini artırmak yerine ucuz işgücü kullanımına bel bağlıyoruz.
Bu tür işgücünün Orta Asya ülkelerinden ithal edilmesi, Rusya’nın iktisadi kalkınmasını engelliyor. Bu ithalatın sosyal ve politik “maliyetlerinden” bahsetmiyorum. Bu konuyu geçtiğimiz günlerde “Milli Projeler: İktisadi Kalkınma Bakanı Maksim Reşetnikov, Kendisine Garip Ufuklar Belirledi” başlıklı makalede yazmıştım.
Yine Rosstat’ın derlemesine döneceğim. Bu verilere göre, 2022’de Rusya Federasyonu’nun işgücü kaynaklarının bir kısmını göçmenler oluşturuyordu. Ağırlıklı olarak Orta Asya ülkelerinden.
2010 yılında işçi göçmen sayısı 1,98 milyondu. Son yıllara ait veriler şöyle (milyon kişi):
- 2020: 2,14
- 2021: 3,13
- 2022: 3,47
Bunlar resmi veriler, yani çalışma izni olan yasal işçi göçmenlerle alakalı. Fakat yasa dışı göçmenler de var.
Rusya Bilimler Akademisi Demografi Enstitüsü, 2023’te yasa dışı göçmen sayısının 3 ila 4 milyon arasında olacağını tahmin ediyor. Ve bu rakama işgücüne katılmayan aile üyeleri dahil değil. Görüldüğü üzere, bugün Rusya ekonomisinde yaklaşık 7 milyon göçmen çalışıyor (her bir yasal göçmene karşılık yaklaşık bir yasa dışı göçmen).
Bunların yarısı, bir yıl içinde tamamen makine ve ekipmanla ikame edilmiş olabilir. Bunların icat edilip tasarlanmasına gerek yok. Hepsi mevcut. İnşaat ekipmanları, kar küreme araçları, yükleme ve boşaltma ekipmanları vb. Bu, Rusya’nın işgücü piyasasındaki işgücünün ucuzluğu nedeniyle yapılmıyor.
Fakat, şu anda Rusya ekonomisinde çalışan göçmenlerin tamamının yerine geçmek için 7 milyon Rusya vatandaşı bulmak gerekse bile, istatistikler bunun oldukça gerçekçi olduğunu gösteriyor. Ve sadece gerçekçi değil, aynı zamanda hayati önem taşıyor.
Bir kez daha, bu iç işgücü rezervlerini listeleyeceğim.
Birincisi, resmi olarak kayıtlı işsizlerin sayısı yaklaşık 2 milyon kişi.
İkincisi, kısmi istihdam edilenler (gizli işsizlik), yarım milyondan fazla kişi.
Üçüncüsü, çeşitli sebeplerle işgücü faaliyetlerine katılmayan çalışma çağındaki yurttaşlar. Ve geçerli olarak adlandırılamayacak nedenlerle (engellilik, tam zamanlı eğitim vb. değil) en az 6 milyon kişi bu faaliyetlere katılmıyor.
Dördüncüsü, “kendi hesabına çalışan” olarak sınıflandırılan yurttaşlar. Geçen yıl sayıları halihazırda 9 milyonu bulmuştu. Bu yıl ise sayılarının 10 milyonu aşması bekleniyor. Bunların yarısı hayatta kalma mücadelesi veren insanlar. Buna her türlü şüpheli süreçlere katılmak da dahil.
Bu güçlü işçi ordusu “kendi hesabına çalışan” olmamalı, Rusya ekonomisinin güçlendirilmesi ve devlet yapısının sağlamlaştırılması yönündeki stratejik programın uygulanmasında yer almalı. Yani, görev “kendi hesabına çalışmayı” toplumsal açıdan anlamlı bir işe dönüştürmektir.
Rusya Federasyonu’nun işgücü kaynaklarıyla ilgili durumun en yüzeysel incelemesi bile ülkenin işgücü potansiyelinin son derece verimsiz kullanıldığını gösteriyor. Ve burada en azından asgari bir düzenin yeniden sağlanması gerekiyor.
İşgücü kaynaklarının kullanımına dönük sorunların köklü bir şekilde çözülmesinin koşulu, Rusya’nın sosyo-ekonomik modelinin değiştirilmesidir. Mevcut “vahşi” kapitalizm modeli, Rusya ekonomisini zayıflatmaya ve göçmen akışını teşvik etmeye devam edecektir.
Kaynak: Emre Köse