Çocuk işçilik yasaklansın… Mesleki eğitim yeniden yapılandırılsın…
-Çocuk işçi ölümlerinde artık ilk sırada kırlar (tarım) değil kentler yer alıyor
-MESEM, mesleki eğitim değil sermaye için bedava işçiliktir
-Çocuklarımız ezilerek, boğularak, yüksekten düşerek ölüyor
-Kız çocuğu ölüm oranı yüzde 8
-Göçmen çocuklar günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücüne dâhil oluyor
-Çocuklar yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamıyor
-Hayatını kaybeden 66 çocuğun 22’si 6-14 yaş arasında
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin MESEM’li (Merkezi Eğitim Merkezi) çocukların ölümü ve çalışma koşullarına dikkati çekmek için hazırlanan 2023 Eylül-2024 Ağustos eğitim öğretim yılında meydana gelen çocuk işçi ölümleri raporuna göre, son bir yılda en az 66 çocuk işçi hayatını kaybetti. İSİG Meclisi, “Çocuk işçilik yasaklansın… Mesleki eğitim yeniden yapılandırılsın” çağrısında bulundu.
İSİG Meclisi, 2023 Eylül-2024 Ağustos eğitim öğretim yılında meydana gelen çocuk işçi ölümleri raporunu yayınladı. Raporda, hayatını kaybeden çocuk işçilerin çalıştığı sektörler, iller, ölüm nedenleri, cinsiyetleri gibi gruplar yer aldı. MESEM’in, mesleki eğitim değil, sermaye için bedava işçilik olduğu kaydedilen raporda, şu ifadeler yer aldı:
“Bu yıl iki çocuk işçilik raporu hazırladık. MESEM’li çocukların ölümü ve çalışma koşullarına dikkat çekmek için bu doğrultuda bir de kampanya düzenledik. Basın açıklamaları yanında paneller organize ettik. Temel gayemiz çocuk işçiliğin yasaklanmasıydı. Çünkü bizim için tek ayrıcalıklı sınıf, çocuklardır.”
Son bir yılda en az 66 çocuk işçi hayatını kaybetti
Yüzde 24’ünü yerel kaynaklardan ve bize gelen bildirimlerden öğrendiğimiz kadarıyla 2023 Eylül-2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.
Her ne kadar yasalarımızda belli tanımlamalar olsa da bizler uluslararası tanımı baz alıyoruz. Çocuk işçi olarak kastettiğimiz yaş grubu 18 yaşını doldurmamış olan çocuklarımız. Bunun yanında resmi bir kurum olmamamızın getirdiği kısıtlardan dolayı ölen çocukların yaşını ay ve gün olarak tespit etmemiz mümkün değil. Basında yer alan 18 yaşında ölen işçileri “yaşını doldurmuş” olarak kabul ediyoruz. Ancak bazen yaşını doldurmamış olan çocuklar için de 18 yaşında denebiliyor. Bu yüzden ayrıca 2023 Eylül-2024 Ağustos döneminde 18 yaşında olan 17 işçinin daha hayatını kaybettiğini belirtmeliyiz. Bu işçilerin de bir kısmı “çocuk işçi” tanımlaması içinde yer alabilir…
Çocuk işçi ölümlerinde artık ilk sırada kırlar (tarım) değil kentler yer alıyor
Son bir yılda tarım sektöründe 24 çocuk (20 işçi ve 4 çiftçi), sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Oransal olarak baktığımızda tüm çocuk işçi ölümlerinin yüzde 36’sı tarımda meydana geldi. Haziran ayında açıkladığımız son 11 yılı kapsayan çocuk iş cinayetleri raporunda ise bu oran ortalama olarak yüzde 55’ti. Yani ilk raporlarımızı çıkardığımız dönemde (2013 yılında) yüzde 65 civarında olan tarımdaki çocuk işçi ölüm oranı bugün yine ilk sırada olmasına rağmen yüzde 36’ya gerilemiş durumda.
Kırsal yoksulluğun devam etmesine rağmen çocuk işçi ölümlerinin kentlere kaymasının bazı nedenleri var. Zira kırsal yoksulluk bitmediği gibi derinleşerek devam ediyor. Ne var ki, kentsel yoksulluğun derinleşmesi, özellikle MESEM’de gördüğümüz üzere bizzat devlet politikalarıyla kitleselleştirilen çocuk işçilik ve tüm Anadolu kentlerinde yoğunlaşan Organize Sanayi Bölgesi (OSB) gerçekliği artık çocuk işçi ölümlerini kent merkezlerine ve çeperlerine taşımış durumda. Tarım işçisi çocuklar tamamen sosyal hayattan dışlandığı ve yerleşim merkezleri dışında hem yaşadıkları hem çalıştıkları alanda çevrelendiklerinden ötürü ölümleri devlet ve sermaye tarafından “görünmez” kılınıyordu. Oysa çocuk işçiler artık her yerde, kentlerin merkezinde, AVM’lerde, sokakta, şantiyelerde, sanayide ve OSB’lerde. Her ailede veya sülalede bir çocuk çalışıyor, her sokakta tanıdık bir çalışan çocuk var. Üretimden gelen bu gerçeklik çocuk işçiliği “görünür” kılıyor ancak çocuk işçilik; eğitim, öğrenim, yetişecek eleman argümanlarıyla “meşrulaştırılmaya çalışılıyor” ve ölümler maskeleniyor.
MESEM, mesleki eğitim değil sermaye için bedava işçiliktir
MESEM 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeliyle birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. Yani çocuk işçilik “bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma” uygulamasıyla meşrulaştırılıyor.
MESEM’ler sermayenin ucuz emek rezervlerini doldurmanın dışında doğrudan patronlara finansman desteğinin de bir aracıdır. 2024 yılında bedavaya çalıştırılan öğrenci-işçiler için patronlara 1 milyar 698 milyon TL ödenirken, son üç yılda MESEM programlarına aktarılan kamu kaynağı 15 milyar liraya yaklaştı.
MESEM’lerde yoğunlaşan “çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır”. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı.
MESEM aracılığıyla ortaokulu bitiren öğrencileri örgün eğitimden kopararak haftanın (resmi olarak) dört günü bedava işgücü olarak patronların sömürüsüne sunan MEB şimdi de yaz döneminde “beceri geliştirme programı” adı altında 7. ve 8. sınıftan itibaren tüm öğrencilerin katılabileceği “zanaat atölyeleri” açıyor. On şehirde -İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum, Konya, Mersin, Rize, Samsun, Sivas ve Şanlıurfa- 196 okulda başlatılacak pilot uygulamayla mesleki eğitim yaşı (12-13 yaşa) düşürülüyor.
Çocuklarımız ezilerek, boğularak, yüksekten düşerek ölüyor
Tarımda ölen çocukların 14’ü mevsimlik tarım işçisi, 6’sı çoban ve 4’ü çiftçiydi. Bu çocukların ölümünde en büyük neden boğulmalar. Günde 10-12 saat ve gündüz 40-50 derece sıcaklıkta çalışan bu çocukların en temel sorunu barınma, okula gidememe, yeterli beslenememe ve temiz suya ulaşamama. Tarımda ölen çocukların neredeyse yarısı sıcak havada çalışmadan bunalıp girdiği su kanalında veya derede boğulma nedeniyle hayatını kaybetti.
MESEM uygulamasının ana sonucu sanayide çalışan çocukların sayısının artmasıdır. Dokuzu metal olmak üzere gıda, tekstil, ağaç, enerji ve taşımacılık işkollarında çalışan çocukların ana ölüm nedeni ise makinaya sıkışma, patlama ve yanma.
MESEM uygulamasının bir etkisi de inşaatlarda çalışan çocukların sayısının artması. Geçen yıl ölen çocukların yüzde 20’si inşaatlarda çalışıyordu. Yine bu çocukların yarıdan fazlası inşaatlardaki en çok ölüm nedeni olan yüksekten düşerek hayatını kaybetti.
Uzun yol taşımacılığında muavinlik veya moto-kuryelik yapan çocukların sayısının artışına paralel trafik kazası nedeniyle ölümlerde de artış gözleniyor.
(Bu noktada kısa bir hatırlatma yapalım: Geçtiğimiz eğitim öğretim döneminde beşi inşaatta dördü sanayide olmak üzere 9 MESEM’li çocuk; yine bu dönemde sipariş yetiştirme baskısı altında çalışan beş moto kurye çocuk hayatını kaybetti.)
2023-2024 eğitim öğretim döneminde çocuk iş cinayetlerinin şehirlere göre dağılımı
7 çocuk İstanbul’da; 5 çocuk Şanlıurfa’da; 4’er çocuk Adana, Kocaeli ve Konya’da; 3’er çocuk Ankara ve Kayseri’de; 2’şer çocuk Çorum, Gaziantep, Hatay, Malatya ve Manisa’da; 1’er çocuk Adıyaman, Aksaray, Antalya, Ardahan, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Isparta, Karaman, Kilis, Kütahya, Mersin, Muğla, Niğde, Ordu, Şırnak, Zonguldak ve Irak’ta çalışırken hayatını kaybetti.
Çocuk işçiliğin yoğunlaştığı dört havza ve coğrafi koridordan bahsedebiliriz. Birincisi İstanbul-Kocaeli, ikincisi Şanlıurfa-Gaziantep, üçüncüsü Konya-Karaman-Aksaray ve dördüncüsü ise Adana-Hatay-Antalya-Mersin. Yukarıda belirttiğimiz üzere MESEM’ler ve Anadolu’da yaygınlaşan OSB gerçeği çocuk işçiliğin yoğunlaştığı alanlar. Yine tarımda en çok hayatını kaybeden çocuğun Şanlıurfa’da olduğunu ve çalışmaya gittiği yerde ölen tarım işçisi çocukların çoğunun Şanlıurfalı olduğunu belirtelim.
Kız çocukları, göçmen çocukları ve yaş grupları üzerine
Kız çocuklarının özellikle tarım sektöründeki yoğun sömürüsünden kaynaklı olarak ölümleri tüm iş cinayetlerinde ölen kadınların ölümlerinin iki katıydı (yüzde 16). Ancak çocuk işçi ölümlerinin kentsel alana kaymasıyla birlikte geçen yıl ölen kız çocuğu ölüm oranı yüzde 8 olarak gerçekleşti.
Yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye’de yaşayan mülteci/göçmen sayısının, kaydı bulunmayanlarla birlikte 10 milyonu geçtiği tahmin ediliyor. Göçmen çocuklar ise günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Son 11 yılda göçmen çocuk işçilerin tüm çocuk işçi ölümlerindeki oranı yüzde 10-12 aralığındayken geçen yıl yüzde 8 (3 çocuk Suriyeli, 1 çocuk Iraklı, 1 çocuk Türkmenistanlı) olarak gerçekleşti.
Yaş grubu olarak baktığımızda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 66 çocuğun 22’si 6-14 yaş arasındadır. Oysa 14 yaş ve altı çocukların yasal olarak çalışması tamamen yasaktır. Çalışması belli koşullarda “yasal” olan 15 yaşın üstündeki çocuklar ise kimya, metal, inşaat gibi ağır ve tehlikeli işkollarında, kanunen yasak işlerde de çalıştırılmaktadır.
Çocuklar yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamıyor
Öğrenme ve gelişim çağındaki çocukların karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi beslenme. Türkiye’de yüksek gıda enflasyonu ortamında yoksul çocukların yüzde 40’ına yakını en az 1 öğün atlıyor, pek çoğu kendi yaşına uygun bir diyet yapması gerekirken yetişkin bir birey gibi beslenmek zorunda kalıyor. Yüksek yağ ve rafine şeker oranlı öğünler, yetersiz lif ve posa tüketimi gibi nedenlerden dolayı sağlık sorunları artıyor.
Yetersiz ve dengesiz beslenmek zorunda kalan çocuk işçilerde çabuk yorulma ve halsizlik, depresyon, çinko veya demir yetersizliği, zayıflayan bağışıklık sistemi nedeniyle sık hastalanma, kabızlık ve ödem oluşumu, kalsiyum ve D vitamini eksikliğine bağlı diş çürümesi ve kemik erimesi, cilt kuruluğu, demir ve folik asit eksikliğine bağlı anemi gibi durumların görülme olasılığı artıyor.
2024-2025 eğitim öğretim yılı başlarken taleplerimiz
1- Çocuk işçilik yasaklanmalı, çocuk işçi çalıştıran patronlara en ağır cezalar verilmelidir.
2- Eğitim tamamen parasız olmalı ve müfredat aklın ve bilimin ışığında yenilenmelidir. Tüm Türkiye çapında okullarda bir öğün yemek verilmeli ve yoksul çocukların ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.
3- MESEM’ler bir eğitim-öğrenim işlevi görmemektedir. MESEM’li çocuklar işi bedava ve ağır koşullarda çalıştırılarak öğrenmektedir. Bu anlamda MESEM’leri revize etmek imkansızdır. MESEM’ler kapatılmalı ve mesleki eğitim yeniden yapılandırılmalıdır.
4- Beceri geliştirme programı adı altında hayata geçirilmeye çalışılan programlar iptal edilmelidir. Mesleki eğitim adı altındaki işçileştirme politikalarının 15 yaşın altına yayılması acilen engellenmelidir.
Sonuç
Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Bu aşamada “kullan-at işçilik” halini alan çocuk işçiliğin varlığı elzemdir ve çocuk işçilik ancak üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebilir. Onun dışında hümanist söylemler ve devletin bazı PR çalışmalarını görebiliriz…
Bizler; çocuk işçiliğinin yasaklanması, mesleki öğrenimin çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanması ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olması gerektiğini biliyoruz. Ancak bunları sistem içinde ifade etmenin de tek başına bir anlam ifade etmediğinin bilincindeyiz. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Geleneksel emek örgütlenmelerinin kendi üyelerinin çıkarlarını bile koruyamadığı ve buharlaştığı bu dönemde çocuklarımızı koruyacak örgütlenmenin ve mücadelenin araçlarını oluşturmalıyız…