TBMM’deki 2024 bütçe görüşmeleri sırasında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2011’de kapatılan Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne ilişkin “Yeniden açıyoruz” sözlerine sağlık meslek örgütlerinden tepkiler sürüyor.
Genel Sağlık-İş Başkanı Uğur, “Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün iktidar tarafından kapatılarak tarihi bir hataya sebep olunduğunun” altını çizerek “Siyasi iktidar, şehir merkezlerinde kapatılan birçok hastane gibi Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü de rant kapılarının kurbanı haline getirmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın 2024 bütçesinin yüzde 11.4’ü şehir hastanelerine aktarılırken kamu hastaneleri hastane yataklarının yüzde 17’sine sahip durumda” dedi.
Uğur, “Hıfzıssıhha Enstitüsü, Covid-19 döneminde belki de uluslararası boyutta geçerliliği olacak bir aşı bulacaktı. Aşılama kampanyaları ve politikaları konusunda Türkiye’nin enstitü dönemleri yakaladığı başarılar ortadayken artık aşı ithal eden ve bunun sonucunda dışa bağımlı bir ülke haline getirildik. Yakın geçmişte yaşadığımız pandeminin iyi yönetilemediği bunun kanıtı” ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 1928’de kuruldu. 1931’de BCG aşısı, 1932’de serum, 1933’te kuduz, 1934’te çiçek, 1942’de tifüs aşısı ve akrep serumu, 1948’de boğmaca, 1950’de influenza, 1965’te kuru çiçek aşısı, 1970’te önemli fibrinojen, albumin ve gamma globulin antikorlarını, 1983’te kuru BCG aşısı üretildi. Enstitüde, aşı üretiminin yanı sıra 1958’de frenginin modern yöntemlerle teşhisini, 1987’de AIDS Araştırma ve Doğrulama Merkezi’nin açılışını 1992’ de ise kan ürünlerinin viral inaktivasyonu gibi ilkler gerçekleştirildi. Ancak enstitü, AKP iktidarı döneminde atıl bırakılarak, 2011’de tümüyle kapatıldı.