Ressam Haydar Özay’ın Macaristan’ın özgürlük savaşçısı ulusal şairi Sandor Petöfi’nin hayatından ve şiirlerinden esinlenerek hazırladığı “Petöfi İlk Kez İstanbul’da” sergisi, Liszt Enstitüsü-Macar Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu.
‘Olağanüstü şiirleri ve destansı hayatı, esin verdi’
Sergi ressam Haydar Özay’ın şairin hayatından ve şiirlerinden esinlenerek yaptığı resimlerinden oluşuyor. “Petőfi İlk Kez İstanbul’da” başlığıyla 21 Eylül–15 Kasım 2023 tarihlerinde açık olacağı duyurulan sergi 25 Kasım tarihine kadar uzatıldı.
Liszt Enstitüsü – İstanbul Macar Kültür Merkezi, 1848-49 Macar İhtilali ve Özgürlük Savaşı’nın önemli liderlerinden, Macarların ulusal şairi Sándor Petőfi’nin 200. doğum yıldönümünü 2023 yılı boyunca bir dizi etkinlikle kutlamaya devam ediyor. Bu etkinliklerin bir diğer ayağı, ressam Haydar Özay’ın şairin şiirlerinden ve hayat hikayesinden esinlenerek hazırladığı, 32 tablodan oluşan resim sergisi oluyor. “Özgürlük ve sevgi / Bana bu ikisi gerekli / Sevgim için feda olsun hayatım / Özgürlük içinse aşkım!” dizeleriyle tüm dünyanın özgürlük ve sevginin şairi olarak tanıdığı Petőfi’ye adanmış bu sergi şairin hayatına farklı bir bakış sunuyor.
Ressam Haydar Özay, serginin çıkış noktasını şu cümlelerle ifade ediyor :“30 yıldır hep hatırladığım, ilk okuduğum andan itibaren asla unutmadığım Petőfi’nin olağanüstü şiirleri ve destansı hayatı, bu resimler için bana esin verdi. Edebiyat ve tarih ressamlığın bir arada olduğu bu sergi daha mütevazi bir başlangıçla adım atıyor, yola çıkıyor.” Özay, daha önce Aşık Veysel, Nazım Hikmet gibi büyük isimler üzerine çalıştı.
‘Sevdiğim dünyanın resmini yapıyorum’
Ressam Haydar Özay, sergi ile ilgili BirGün gazetesi ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Sizi Petöfi’yi resimlemeye götüren düşünceler nelerdi? Petöfi çalışmalarında hangi temaları işlediniz?
Sandor Petöfi, 30 yıldır okuduğum asla unutmadığım bir Macar şair. Olağanüstü şiirleri ve destansı hayatı yıllardır resimler yapmam için esin verirdi. Özellikle Tahsin Saraç’ın 1973 tarihli Petöfi çevirileri, ardından Necmi Seren’in 1943 tarihli çevirileri şairin dünyasına yaklaşmamı sağladı. Sergide resme yol açan şiirler resimlerin yanlarında en iyi çevirilerle yer alıyor. Bu şiirler Petöfi’nin dünyasına girmek için izleyicilere ipucu sunuyor. Yakın zamanda Türkçe iki yeni Petöfi kitabı yayınlandı ve sergiyle birlikte bu 19. yüzyıl devrimci şairinin ülkemizin kültürel zenginliğine katılması sağlandı.
Petöfi ile ilgili çalışmalarınız Macar kültür çevrelerinde nasıl karşılandı? Macaristan’da ve başka ülkelerde de sergilenecek mi?
Öncelikle Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi yöneticisi Aron Sipoş’un, Petöfi sergisi için Gabor Fodor ile değerli katkıları olan, Macaristan’dan gelen şair Balaj Szöllössy’nin memnuniyetlerine tanık olabildim. Bir yandan yeni resimlerin yer alacağı Âşık Veysel ve Nâzım Hikmet sergilerime hazırlanırken Petöfi sergisi ile ilgili televizyon programları, röportajlar yapıyorum. Açılış çok güzel oldu, seçkin bir insan topluluğu vardı. Sergi için Amerika’dan, Ankara’dan gelen Macarologlar vardı, bazılarıyla tanıştım, resimler ile ilgili güzel yorumları oldu. Ama ben herşeyden önce bizim için yaptım resimleri. Açılış konuşmasında sergideki resimleri “İstanbul Petöfileri” olarak adlandırdım. Gelecekte sanat ve edebiyat tarihçileri için bu bir inceleme alanı olacaktır diye düşünüyorum. Benim için “Nâzım Hikmet’in ressamı, Aşık Veysel’in ressamı” deniyor, Macar Kültür Merkezi’nin “Petöfi ilk kez İstanbul’da” sergisinin açılış konuşmasında “Türkiye’nin bir Petöfi ressamı var, İstanbul Petöfileri var” demiştim. Bir şairden yapılan çeviriler şairin sesini bize taşıyorsa, ben de buradan yola çıkarak Petöfi’yi tanımaya, görmeye ve resim sanatı yoluyla insanlara göstermeye çalışıyorum. 15 Kasım’dan sonra Tekirdağ’da Rakozci Müzesi’nde sergilenecek. Daha sonra Ankara’ya taşıyacağız sergiyi. Petöfi’ye adanmış bu ilk sergi mütevazı olabilir ama gerçek bir yoğunlaşma gücüne işaret ediyor. Durmayacak, devam edecek, yetkinleşecek bir güç bu. Sizinle de sık sık konuşuyoruz. Petöfi resimlerimden başka, Macar piyanist Franz Liszt ve Macar şair Attila Jozsef için zamanla önce sergilere sonra kitaplara da dönüşecek ayrı ayrı resimler yapma düşüncesindeyim. Böylelikle bir “Macar Üçlemesi” oluşturacağım. Macar Üçlemesi’nin resimleri büyük emeklerle kusursuzlaştıklarında, gitgide etkileri daha da derinleşerek mükemmel sonuçlara ulaştıklarında, tamamlandığında, gelecekte “Haydar Özay Müzesi”nde Macar Üçlemesi’ne ayrılmış salonların müzenin en özel koleksiyonlarından olacağını şimdiden görür gibiyim.
Gezi Direnişi’nin büyük boyutlu bir resmini yaptınız. Uluslararası etkinliklerde sergilenen Marx, Engels, Rosa Lüksemburg portreleri yaptınız, 68 Kuşağı Devrimcileri Sergisi açtınız. Sizi devrimci olaylar ve kişilikleri konu edinen çalışmalara yönelten düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Bu konudaki çalışmalarınız ve tasarılarınızla ilgili bilgi verir misiniz?
Halkın tarihine sevgim ve bir ressam olarak tarih ressamlığına olan ilgim bunun nedeni.
Nâzım Hikmet, Âşık Veysel, Goethe, İbsen gibi yazarlarla ilgili resim sergileri hazırladınız. Türk resminde benzeri olmayan ölçüde edebiyat ve kültürle ilişkili konu ve temaları ele alıyorsunuz. Bu seçiminizle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Edebiyatın, şairlerin, tiyatronun, müzisyenlerin ressamı olmak isterim. Çocukluğumda, öğrenciliğimde neyi okuyorsam, neyi dinliyorsam, bir insan olarak, bir sanatsever olarak sevdiğim dünyanın resmini yapıyorum. Edebiyatın ve gerçek kültürün üzerine titremeliyiz. Onları büyük bir hassasiyetle korumalı, geliştirmeliyiz.