Yeni Dünya https://yenidunya.org Yeni Günün Habercisi Wed, 17 Apr 2024 10:15:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://yenidunya.org/wp-content/uploads/2022/02/cropped-YD-ikon-512-1-75x75.png Yeni Dünya https://yenidunya.org 32 32 Asgari ücrete temmuzda zam yok https://yenidunya.org/emek-gundemi/29844/asgari-ucrete-temmuzda-zam-yok/ Wed, 17 Apr 2024 10:15:05 +0000 https://yenidunya.org/?p=29844 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmayacağını açıkladı.
Asgari ücrete ve emeklilere ara zammın gündemde olmadığını belirten Işıkhan, başta nasıl karar alındıysa sürecin bu şekilde devam edeceğini aktardı.
Bakan Işıkhan, sorulan bir soru üzerine, “Temmuzda ara zam yok başta nasıl karar aldıysa süreç öyle işleyecek. En düşük emekli aylığı 10 bin lira. Zaten temmuz ayında enflasyondan ya da sözleşmeden kaynaklanan farklar emekli aylıklarına yansıtılacak. Bunun dışında asgari ücrete ara zam düşünmüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Emekliler yılı” kapsamında yapılacak düzenlemelere de değinen Işıkhan, “Emeklilerimize ayrıcalık tanıyan onları destekleyecek psikolojik sosyal ve ekonomik anlamda refahını arttırmak için çalışacağız” dedi.
Işıkhan, emekli maaşlarında düzenleme olmayacağını ifade ederek, “Enflasyon ve sözleşme kaynaklı farkların temmuzda emekli maaşlarına yansıyacağını ancak bunun dışında bir zam yapılmayacağını.” sözlerine ekledi.

]]>
MEB’den MESEM itirafı https://yenidunya.org/emek-gundemi/29841/mebden-mesem-itirafi/ Wed, 17 Apr 2024 10:03:31 +0000 https://yenidunya.org/?p=29841 8 bin 406 işletmede iş sağlığı ve güvenliği şartları uygun olmadığı için MESEM protokolü feshedildi

Milli Eğitim Bakanlığı MEB, öğrencilerin staj yaptığı ya da mesleki beceri kazandığı 94 bin 301 işletmeye yönelik denetimlerinde, iş sağlığı ve güvenliği şartlarına uygun olmayan 8 bin 406 iş yerinin MESEM sözleşmesini feshetti.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin imzasıyla 2 Şubat 2024’te yayımlanan “Mesleki eğitimde iş sağlığı ve güvenliği” konulu genelge kapsamında, mesleki eğitimdeki öğrencilerin beceri eğitimleri aldığı işletmelere yönelik denetimlerin artırılması ve eğitimlerin yoğunlaştırılmasına ilişkin yeni kararlar yürürlüğe girmişti.
MEB’den yapılan açıklamada, gerekli koşullar sağlanana kadar staj ya da beceri eğitimleri için bu işletmelere öğrenci gönderilmeyecek. Sözleşmesi feshedilen iş yerlerindeki öğrenciler, yeni işletmelerde eğitimlerine devam edecek.

Çocuklarımız iş ve can güvenliği
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin iş cinayetleri raporuna göre, MESEM’lerde 2023 yılında 14 yaş ve altı 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 32 çocuk işçi hayatını kaybetmişti.
MEB denetimleri, MESEM protokolü çerçevesinde ucuz iş gücü olarak işverenlere sunulan çocuklarımızın, binlerce işletmede can güvenliği olmadan aylarca çalıştığını açığa çıkardı.
MEB, MESEM protokollerinin tümünü derhal iptal edip, çocukların yerinin işletmeler değil okullar olduğunu hatırlaması gerekiyor.
MESEM protokolü imzalandıktan yaklaşık 2,5 ay sonra başlatılan denetlemelerin neden daha önce gerçekleştirilmediği, neden yerel seçim sonrasına bırakıldığı soruları hali hazırda cevap bekliyor.

]]>
Bu ülkede ıstakoz yemek için Monaco’ya gitmek gerekmiyordu https://yenidunya.org/basindan/sectiklerimiz/29837/bu-ulkede-istakoz-yemek-icin-monacoya-gitmek-gerekmiyordu/ Tue, 16 Apr 2024 17:31:46 +0000 https://yenidunya.org/?p=29837 AKP’li Şebnem Bursalı’nın görgüsüzlük örneği paylaşımındaki ıstakoz tabağı, bir zamanlar 10 bin tona yakın ıstakoz ihraç eden bu ülkenin “takoz” siyaset anlayışı yüzünden doğal kaynak yönetimindeki beceriksizliğimizi de anımsattı…
Gelin ben bugün size Şebnem Bursalı’nın yediği ıstakozu değil, Türkiye’nin iç sularında doğal olarak her yıl binlerce ton avlanıp ihraç edilerek milyonlarca dolar kazanç sağlayan tatlı su ıstakozunun nasıl yok edildiğini anlatayım…
Doğal kaynak yönetmeyi beceremeyen “takoz” bir anlayışın öyküsüdür bu…
Isparta’daki Eğirdir Gölü, Beyşehir Gölü’nün ardından ülkenin en büyük ikinci tatlı su kaynağı. Aynı zamanda önemli bir su ürünleri üretim merkezi. Eğirdir Gölünde 1980’li yılların ortalarına kadar yılda ortalama 2 bin ton civarında tatlı su ıstakozu avlanıyor, Avrupa, ABD ve Japonya’ya ihraç ediliyordu.

Halk ‘Takoz’ diyerek avlayıp satıyordu
Eğirdir Gölü’nde olduğu gibi Türkiye’nin iç sularında yaşayan bu tatlı su ıstakozu, Doğu Avrupa Kereviti (Astacus leptodactylus) olarak biliniyor. Yöre halkı kısaca “takoz” olarak anıyor.
Afyon, Denizli, Konya, Isparta, Bursa göllerinde yılda 8 bin ton civarı avlanıyordu. Eğirdir’deki ıstakoz avcılığı gölü çevreleyen köylerdeki yüzlerce balıkçı ailesinin geçim kaynağıydı. Ürününü kooperatif aracılığı ile satıp Gelendost’taki Cuma pazarına giden bir balıkçı, haftalık “harç görme” dışında karısının koluna bir de burma bilezik alıp, bıyıklarını bura bura evine dönüyordu.

Istakoz ekmeği kokan sokaklar
Eğirdir’deki ıstakoz avcılığı önemli bir sektör yaratmıştı. Eğirdir ilçesi ve Isparta kent merkezindeki fırınlarda ıstakoz avcılığı için yem olarak kullanılan ekmekler üretiliyor, sokaklar kepekli unlardan yapılan ve pişirildikten sonra fırınların önünde dizilen ekmeklerin kukusuyla şenleniyordu.
Tıpkı Eğirdir gibi, Beyşehir Gölü de doğal bir ıstakoz üretim alanıydı. Beyşehir’de de yüzlerce balıkçı geçimini sazan ve ıstakoz gibi ticari değeri olan su ürünlerini avlayıp satarak sağlıyordu. Doğal kaynaklar iyi yönetildiğinde ve müdahale edilmediğinde bereket sağlıyordu.

Hatalı müdahaleler gölleri hasta etti
Ancak 1950’lerden sonra göllere yapılan müdahaleler, hatalı balıklandırma “aşılamaları” ve insan kaynaklı baskılar yavaş yavaş sonuç verdi ve 1980’lerin ortasında bereket yıkıma dönmeye başladı. 1985’te iç sularda çıkan kerevit vebası, bu türün hızla azalmasına neden oldu. 1984’te Eğirdir Gölü’nde 2 bin ton olan kerevit üretimi, 1985’teki hastalık sonrası neredeyse sıfır noktasına gerilemişti.
1990’lardan sonra yeniden canlandırılması için çabalar sürse de göl de üretim de bir daha eski günlerine dönemedi. Üstüne müdahaleler de arttı. Çevresine inşa edilen göletler, tarımsal amaçlı aşırı su alımı ve çeşitli baskılar Türkiye’nin birçok gölü gibi Eğirdir Gölü’nü de sakat bıraktı. Bir zamanlar çevresine bereket, koynundaki canlılara yaşam sunan göl, şimdilerde yatağında ölümü bekleyen ağır bir hasta gibi. Eğirdir Gölü’ndeki su kaybı, kritik eşiği çoktan aşmış durumda. Türkiye’de doğal kaynakların yönetimindeki “siyaset odaklı” popülizm, aşılması gereken en büyük sorunlardan biri.

Bu ülkede ıstakoz yemek için Monaco’ya gitmek gerekmiyordu

Istakoz, tüketenler için ucuz protein kaynağıydı
Göller, nehirler yapboz tahtasına dönerken büyük bir biyolojik zenginlik de cahilce yok ediliyor. Bu ıstakozlar, Eğirdir Gölü’nün doğu kıyısındaki Sorkuncak köyünün balıkçıları tarafından avlanmış. Bir zamanlar öylesine bereketli bir göldü ki, komando birliğinde askerlik yapan kentli gençler çarşı izninde kilolarca ıstakozu gazoz parasına satın alıp, biraz soğan, biraz maydanoz ve tuz ile tenekede haşlayıp yerdi. En ucuz yoldan protein ihtiyacını giderebiliyordunuz. Bizim halkımız ıstakoz gibi ürünleri çok tüketmese de tüketen az sayıda insanımızın anılarında halen canlıdır Eğirdir Gölü’nün ıstakozları…

Kurutulan gölleri ıstakoz tabağı kadar tartışabilseydik
Şebnem Bursalı’nın görgüsüzlük örneği paylaşımı üzerinden gündeme gelen ıstakoz, aslında Türkiye’nin iç sularında yitirilen büyük bir kazanç kapısıydı. Siyasi gündemin kısır tartışması halkı kutuplaştırıp kamplara ayırırken, bu gerçeği hep ıskalıyoruz. Bu kısır döngü böylece sürüp gidiyor. Türkiye’de iç suların neden çölleştiği, son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğündeki sulak alanın nasıl yok edildiği, dünyaya ihraç ettiğimiz ıstakozun neden tükendiği AKP’li Şebnem Bursalı’nın ıstakoz tabağı kadar tartışılsaydı sonuç daha farklı olurdu. İstedikleri tek şey işte bu kutuplaşma.

Bu ülkede ıstakoz yemek için Monaco’ya gitmeye gerek yoktu
Bütün beceriksizliklerini, ikiyüzlü siyasetlerini ve bu ülkenin benzersiz coğrafyasını, doğal mirasını bu kutuplaştırma siyasetinin arkasında gayet güzel bir şekilde yağmalayabiliyorlar. Bu ülkede ıstakoz yemek için Monaco’ya gitmek gerekmiyordu. Bu ülkenin gölleri, denizleri doğal bir ıstakoz tarlasıydı. Üstelik tarlayı sürmeden, tohum atıp çapa yapmadan size her yıl ürün veren bir tarlaydı bu. Tek yapmanız gereken bu tarlayı korumak ve onun planına uymak. Zamanı gelince sadece avucunuzu suya daldırmanız yeterliydi, her zaman size bereketini sunmaya hazır bir coğrafya vardı elinizin altında.
Birçoğunuza şaşırtıcı gelebilir ama bugün ülkenin en önemli ıstakoz üretim merkezlerinden biri, Elazığ. Doğal gölleri hasta ettik, yorduk ama 1990’lardan itibaren Elazığ’daki baraj göllerinde üretilen ıstakozlar, Fransa’nın da içinde olduğu Avrupa ülkelerine satılıyor.
Bu güzel ülkenin doğasına “takoz” koyanların siyaset anlayışı yüzünden durmaksızın cambaza baktırıyorlar insanımızı. O takozu çektiğimizde, bu ülkenin coğrafyası da insanı da nefes alıp dirilecek…

Kaynak: Yusuf Yavuz / VeryansınTV

]]>
Ekonomik krizin yükü halka: KDV oranlarına zam hazırlığı https://yenidunya.org/yurt/29834/ekonomik-krizin-yuku-halka-kdv-oranlarina-zam-hazirligi/ Tue, 16 Apr 2024 15:19:54 +0000 https://yenidunya.org/?p=29834 Hazine ve Maliye Bakanlığı lokanta ve kafelerde KDV oranlarında artış yapmaya hazırlanıyor. Bakanlık, lokanta ve kafelerdeki KDV oranlarıyla ilgili Gelir İdaresi Başkanlığının resmi internet sitesi üzerinden bir tebliğ yayınladı. Başkanlığın internet sitesinde yayımlanan tebliğe göre lokanta ve kafelerde KDV oranlarında artış yapılacak.
Tebliğ taslağına göre yiyecek ve içecek sunulan yerlerde KDV oranını düzenleyen maddede değişikliğe gidildi. Tebliğ taslağı görüşlerin alınmasının ardından Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girecek. Buna göre yüzde 8 olan KDV oranı yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 20’ye çıkartılacak.

Yüzde 8 yüzde 10’a, yüzde 18 yüzde 20’ye
Taslağa göre kafeterya, pastane, hazır yemek şirketleri, büfe, kahvehane dahil lokantalarda KDV oranı yüzde 8’den yüzde 10’a çıkacak. Söz konusu işletmelerde alkollü içecekler için uygulanan yüzde 18 KDV oranı yüzde 20’ye çıkartılacak.
Aynı zamanda alkollü hizmet veren işletmelerde de KDV oranı yüzde 20 olacak.

]]>
İsrail soykırımı durmuyor: Katledilen Filistinli 34 bine dayandı https://yenidunya.org/dunya/29829/israil-soykirimi-durmuyor-katledilen-filistinli-34-bine-dayandi/ Tue, 16 Apr 2024 12:27:16 +0000 https://yenidunya.org/?p=29829 İsrail ordusunun düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinli sayısı 33 bin 843’e, yaralı sayısı da 76 bin 575’e yükseldi.
Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne 193 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin yaptığı açıklamada, saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının 33 bin 843’e, yaralı sayısının da 76 bin 575’e yükseldiği aktarıldı.
Açıklamada ayrıca enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı yinelendi.

Şifa Hastanesinde toplu mezar
İsrail ordusu Gazze’de Şifa Hastanesine baskın düzenleyerek 2 hafta boyunca yüzlerce Filistinliyi öldürdü ve hastaneyi harabeye çevirdi.
Filistin Sağlık Bakanlığı Acil Durum Komitesi Üyesi Mutasım Salah, “Şifa Hastanesinde ilk toplu mezar, hastanenin ön bahçesinde gömülü 10 cenazenin bulunmasının ardından ortaya çıktı. Bulunan cenazelerin bir kısmı çürümüş durumda, bir kısmı da vücut parçalarından ibaret ve bazı cesetler kadınlara ait.” ifadesini kullandı.
Sivil Savunma Birimi Sözcüsü Mahmud Basal, İsrail ordusunun çekilmesinin ardından, Han Yunus kenti ile Gazze’deki Şifa Hastanesi ve çevresinden 409 cenazenin çıkarıldığını, arama çalışmalarının sürdürüldüğünü açıkladı.
İsrail ordusu, 15 Kasım 2023’te de Şifa Hastanesine tüneller ve cephanelikler bulunduğu iddiasıyla baskın düzenlemiş, hastaneyi hizmet dışı bırakıp ciddi zarar verdikten sonra iddialarını destekleyecek kanıtlar sunamamıştı.

İsrail soykırımı durmuyor: Katledilen Filistinli 34 bine dayandı

Filistin halkıyla dayanışma
Sırtını ABD emperyalizmine dayayan İsrail, bütün dünyanın gözü önünde saldırılarına devam ediyor.
Türkiye halkının, İsrail ile ticari ve diplomatik ilişkilerin durdurulması çağrıları karşısında geri adım atan AKP iktidarı, bir grup ürünün ticaretine “kısıtlama” getirmek zorunda kalmıştı.
Ancak, dur durak bilmeyen İsrail saldırıları, her gün onlarca Filistinlinin canını almaya devam ediyor. Sadece son 24 saatte 46 Filistinli hayatını kaybederken, 110 Filistinli de yaralandı.
İsrail’in saldırılarına daha kesin yanıtların verilmesi gerekiyor.
AKP iktidarının bölük pörçük önlemleri Türkiye halkını oyalamaya çalışmaktan başka bir işe hizmet etmiyor.
İsrail sömürgecilerine daha kapsamlı ekonomik ve mali yaptırım uygulamak; İsrail ordusuna silah ambargosu koymak; İsrail ve Amerika’nın saldırgan stratejilerine hizmet eden Kürecik üssünü kapatmak; İncirlik üssüne el koymak… Ancak böyle kesin adımlarla İsrail soykırımı durdurulabilir.

]]>
BİSAM: Sadece beslenebilmek için günlük 555 lira gerekli https://yenidunya.org/emek-gundemi/29824/bisam-sadece-beslenebilmek-icin-gunluk-555-lira-gerekli/ Tue, 16 Apr 2024 10:45:29 +0000 https://yenidunya.org/?p=29824 Açlık sınırı 16 bin 646 TL, Yoksulluk sınırı 57 bin 578 TL

BİSAM verilerine göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 16 bin 646 TL, yoksulluk sınırı 57 bin 578 TL oldu. Böylece açlık sınırının 17 bin 2 lira olan asgari ücreti geçmesine 356 TL kaldı. Dengeli beslenmenin maliyeti günlük maliyeti ise 555 TL oldu.

Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Mart Ayı Dönem Raporu”nu açıkladı. Rapora göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum gıda harcaması yani açlık sınırı 16 bin 646 TL, eğitim, sağlık, barınma, eğlence gibi harcamalar dahil edildiğinde gereken harcama tutarı yani yoksulluk sınırı ise 57 bin 578 TL. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için gerekli günlük harcama tutarı için ise 555 TL.

Sağlıklı beslenmek zorlaşıyor
BİSAM’ın, TÜİK harcama gruplarına göre endeks rakamları, İstanbul Halk Ekmek, zincir market internet fiyatlarına dayanarak gerçekleştirdiği hesaplamaya göre tek başına yaşayan yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idame ettirmek için yapması gereken barınma, ulaşım, eğitim, sağlık gibi harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı da en az 26 bin 517 lira olarak hesaplandı. Sadece sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı ise 2 bin 66 TL oldu. Bu değerler yetişkin bir kadın için bin 953, 15-18 yaş bir genç için 2 bin 129, 4-6 yaş arası bir çocuk için bin 405 lira oldu.

Asgari sınıra az kaldı
Rapora göre açlık sınırı 17 bin 2 lira olan asgari ücrete biraz daha yaklaşırken aradaki fark 356 liraya indi. Günlük harcamalarda 555 liralık tutar içerisinde en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 172,09 liralık harcama gereksinimi ile oluşturdu.
Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 124,81 lira, sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise 125,59 liraya ulaştı. Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı ise günlük 33,38 lira oldu. Katı yağ ve sıvı yağ ise 31,16 liralık masraf yapılması gereken ürün grubu oldu. Yumurta için 9,6, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 13,46 TL harcama gerekiyor.

]]>
DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor! https://yenidunya.org/emek-gundemi/29814/disk-ar-genis-tanimli-issizlikte-artis-suruyor/ Mon, 15 Apr 2024 08:57:37 +0000 https://yenidunya.org/?p=29814 o Geniş tanımlı işsiz sayısı 9,6 milyon!
o Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 811 bin kişi arttı!
o Zamana bağlı eksik istihdam bir yılda 611 kişi arttı!
o Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,5!
o Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 32,9!

DİSK-AR, TÜİK’in Şubat 2024 işsizlik verilerini değerlendirdiği “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü“ raporunu açıkladı.
Raporda, “DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Şubat 2024’te 9 milyon 634 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2020 Şubat’ta yüzde 12,6 olan dar tanımlı işsizlik Şubat 2024’te yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 20,6’dan yüzde 24,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin artarak 8,8 milyondan 9,6 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 3,9 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 553 bin kişi arttı.” denildi.

TÜİK’in Şubat 2024 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçları 15 Nisan 2024’te yayımlandı. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,7 mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 24,5 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Şubat ayında 3 milyon 78 bin oldu.

Zamana bağlı eksik istihdam artıyor!
TÜİK tarafından yayımlanan HİA verilerine göre Şubat 2024’te geniş tanımlı işsizlikte (âtıl işgücü) artış devam etti. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 811 bin, son 10 yılda (2014-2024 arası) ise 4 milyon 80 bin kişi arttı. Böylece son 10 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1,7 katına çıktı.
Şubat 2014’te 5,6 milyon olan geniş tanımlı işsiz sayısı Şubat 2023’te 8,8 milyon ve Şubat 2024’te ise 9,6 milyon olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Âtıl işgücündeki yükselişin temel sebebi ise zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısında ciddi artıştır.

DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor!

Potansiyel işgücü sayısı son bir yılda 580 bin kişi artarak 3,3 milyondan 3,8 milyona yükseldi. Potansiyel işgücündeki artış on yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon 657 bin kişi oldu. Zamana bağlı eksik istihdam kapsamındaki artış ise çok daha çarpıcı oldu. Haftalık 45 saatten daha az çalışan ve imkanı olması durumunda daha çok çalışmayı isteyenleri kapsayan zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısı son bir yılda 2,1 milyondan 2,7 milyona yükselerek 611 bin kişi arttı. Zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısı son on yılda ise 2 milyon 21 bin kişi arttı. Zamana bağlı eksik istihdamdaki bu artışın sebebi yüksek enflasyon ile geçim zorluğu yaşayanların çalışma süresini artırarak daha fazla ücret elde etmek istemeleri olabilir.

Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,5!
TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik düşerken öte tandan birçok işsizlik türü yükselmeye devam ediyor.
Şubat 2024 döneminde mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) dar tanımlı işsizlik (işsizlik 1) yüzde 8,7 olarak açıklanırken zamana bağlı eksik istihdam ile işsizlerin bütünleşik oranı (işsizlik 2) yüzde 16,3; işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı (işsizlik 3) yüzde 17,6 ve âtıl işgücü oranı (işsizlik 4, geniş tanımlı işsizlik) ise yüzde 24,5 olarak açıklandı (Grafik 2).

DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor!

Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 32,9!
Kadın işsizliği önemli toplumsal cinsiyet eşitsizliği göstergesi olmaya devam ediyor. Kadınların istihdama erişimi önemli kısıtlılıklar içeriyor. Türkiye’de bir yandan kadınların istihdama katılma oranları erkeklere göre oldukça düşük seyrederken öte yandan Türkiye’de kadın işsizliği erkeklere kıyasla oldukça yüksek seyretmeye devam ediyor.
TÜİK tarafından açıklanan dört ayrı işsizlik türünde de kadın işsizliği erkek işsizliğinden oldukça yüksek seyrediyor. Şubat 2024’te mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,3 iken kadınlarda yüzde 11,3 olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) erkeklerde yüzde 19,6, kadınlarda ise yüzde 32,9 olarak hesaplandı (Grafik 3). Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark yaklaşık 13,3 puandır.

DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor!

Şubat 2024’te zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı erkeklerde yüzde 14,7 iken kadınlarda yüzde 19,5’dir. İşsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı erkeklerde yüzde 12,6 iken kadınlarda yüzde 26,1 seviyesindedir (Grafik 3).

DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor!

Şubat 2024 itibarıyla kadınlarda mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 374 bin ve geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 809 bindir. Erkeklerde ise dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 703 bin ve geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 825 bindir (Grafik 4).
Şubat 2024’te mevsim etkisinden arındırılmış HİA verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori yüzde 32,9 ile geniş tanımlı kadın işsizliği olmaya devam ediyor. İkinci yüksek işsizlik kategorisi yüzde 24,5 ile geniş tanımlı işsizliktir. Şubat 2024’te üçüncü en yüksek işsizlik kategorisi ise yüzde 19,6 ile genç kadın işsizliği oldu (Grafik 5).

DİSK-AR: Geniş tanımlı işsizlikte artış sürüyor!

Resmi işsizlerin yaklaşık yüzde 87 işsizlik ödeneği alamıyor!
TÜİK’in resmi dar tanımlı işsizlerin ezici çoğunluğu işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor. İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarının ağır olması ve işsizlik sigortası kaynaklarının amacı dışında kullanılması sebebiyle işsizlerin büyük çoğunluğu işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor.
Şubat 2024’te TÜİK toplam dar tanımlı işsiz sayısını 3 milyon 78 bin kişi olarak açıkladı. İŞKUR’un Şubat 2024 İşsizlik Sigortası Bültenleri verilerine göre ise bu ayda işsizlik ödeneği alabilenlerin sayısı 402 bin civarındadır. Böylece Şubat 2024’te resmi işsizlerin sadece yüzde 13,1’i işsizlik ödeneği alabildi. 2,5 milyonu aşkın işsiz işsizlik ödeneğinden yoksun kaldı. Bu da işsizlerin yüzde 86,9’unun işsizlik ödeneği alamadığı anlamına geliyor.

Geniş ve dar tanımlı işsizlik farkı 15,8 puan oldu!
Geniş tanımlı işsizlik oranı ile dar tanımlı işsizlik oranı arasındaki puan farkı açılma eğilimini sürdürüyor. Zamana bağlı eksik istihdamda artış ve iş bulma ümidinin kaybedilmesine paralel olarak geniş tanımlı işsizlik oranı artıyor ve dar tanımlı işsizlik ile arasındaki makas açılıyor. Örneğin, Ocak 2019’da dar tanımlı işsizlik yüzde 13,6 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 19,7 olarak gerçekleşmişti. Bu dönemde geniş tanımlı işsizlik dar tanımlı işsizlikten 6,1 puan yüksekti.
Şubat 2024’te ise dar tanımlı işsizlik yüzde 24,5 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Dar ve geniş işsizlik arasındaki fark bu dönemde 15,8 puan oldu. Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni zamana bağlı eksik istihdam sayısı, ümidini kaybedenlerin, iş aramayıp çalışmaya hazır olanların ve iş arayıp işbaşı yapamayacak olanların sayısındaki artıştır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik arasındaki fark açılmaktadır.

]]>
TÜİK, şubat ayı işsizlik rakamlarını açıkladı https://yenidunya.org/emek-gundemi/29810/tuik-subat-ayi-issizlik-rakamlarini-acikladi/ Mon, 15 Apr 2024 07:23:50 +0000 https://yenidunya.org/?p=29810 İşsizlik oranı şubat ayında yüzde 8,7 oldu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat ayına ilişkin işgücü istatistiklerini yayımladı. Buna göre, Türkiye’de işsizlik oranı, şubatta bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak yüzde 8,7 sseviyesinde gerçekleşti. İşsizlik, ocak ayında yüzde 9.1 olarak kaydedilmişti.
Hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı şubat ayında bir önceki aya göre 109 bin kişi azalarak 3 milyon 78 bin kişi oldu.

İşsizlik kadınlarda yüksek
İşsizlik oranı ise 0.3 puan azalarak yüzde 8.7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7.3 iken kadınlarda yüzde 11.3 olarak tahmin edildi.

Genç işsizliği azaldı
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak yüzde 15,6 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 13,4, kadınlarda ise yüzde 19,6 olarak tahmin edildi.

İstihdamda artış
İstihdam edilenlerin sayısı şubat ayında bir önceki aya göre 147 bin kişi artarak 32 milyon 423 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puan artarak yüzde 49,3 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,5 iken kadınlarda yüzde 32,5 olarak gerçekleşti.
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi şubat ayında bir önceki aya göre 0,2 saat artarak 43,5 saat olarak gerçekleşti.
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı şubat ayında bir önceki aya göre 1,9 puan azalarak yüzde 24,5 oldu.
Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 16,3 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,6 olarak tahmin edildi.

]]>
Yılın ilk üç ayında en az 425 işçi hayatını kaybetti https://yenidunya.org/emek-gundemi/29805/yilin-ilk-uc-ayinda-en-az-425-isci-hayatini-kaybetti/ Sun, 14 Apr 2024 15:03:30 +0000 https://yenidunya.org/?p=29805 Ocak ayında 161, Şubat ayında 149, Mart ayında 115…

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi İSİG, 2024’ün ilk üç ayında gerçekleşen iş cinayetleri raporunu açıkladı. Rapora göre, Ocak ayında 161, Şubat ayında 149 ve Mart ayında 115 olmak üzere üç ayda en az 425, her gün “en az” 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Yılın ilk üç ayında en az 425 işçi hayatını kaybetti

Üç ayda iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:
İnşaat, Yol işkolunda 105 işçi; Taşımacılık işkolunda 58 işçi; Tarım, Orman işkolunda 38 emekçi (18 işçi ve 20 çiftçi); Metal işkolunda 31 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 27 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 27 işçi; Madencilik işkolunda 24 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 24 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 16 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 10 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 9 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 8 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 8 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 6 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 6 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 6 işçi; Enerji işkolunda 4 işçi; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 18 işçi hayatını kaybetti…

Üç ayda 66 şehirde ve yurtdışında 10 ülkede iş cinayeti gerçekleşti:
70 ölüm İstanbul’da; 33 ölüm İzmir’de; 20 ölüm Konya’da; 18’er ölüm Bursa, Gaziantep ve Şanlıurfa’da; 14 ölüm Kocaeli’nde; 13 ölüm Antalya’da; 9’ar ölüm Balıkesir, Erzincan ve Mersin’de; 8’er ölüm Kayseri, Muğla, Kahramanmaraş, Sakarya ve Tekirdağ’da; 7’şer ölüm Denizli ve Trabzon’da; 6’şar ölüm Adana, Aksaray, Ankara, Aydın, Diyarbakır, Hatay, Manisa ve Zonguldak’ta; 5 ölüm Samsun’da; 4’er ölüm Afyon, Elazığ, Malatya ve Mardin’de; 3’er ölüm Bartın, Burdur, Çanakkale, Eskişehir ve Sinop’ta; 2’şer ölüm Adıyaman, Bolu, Çorum, Düzce, Erzurum, Kastamonu, Kütahya, Muş, Niğde, Osmaniye, Uşak ve Yalova’da; 1’er ölüm Ağrı, Amasya, Artvin, Bilecik, Çankırı, Isparta, Karabük, Karaman, Kars, Kırıkkale, Kilis, Nevşehir, Ordu, Rize, Sivas, Tokat, Tunceli ve Yozgat’ta; 14 ölüm Yurtdışı’nda (3 ölüm Abhazya’da; 2’şer ölüm Gana ve Sırbistan’da; 1’er ölüm Azerbaycan, Bulgaristan, Irak, Romanya, Rusya, Senegal ve Yunanistan) meydana geldi…

Yılın ilk üç ayında en az 425 işçi hayatını kaybetti

Üç ayda ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
14 yaş ve altı 4 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 12 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 84 işçi, 30-49 yaş arası 178 işçi, 50-64 yaş arası 105 işçi, 65 yaş ve üstü 22 işçi, yaşını bilmediğimiz 20 işçi hayatını kaybetti…

Üç ayda iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Ezilme, Göçük nedeniyle 82 işçi; Trafik, Servis Kazası nedeniyle 79 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 77 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 61 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 22 işçi; İntihar nedeniyle 21 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 20 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 14 işçi; Şiddet nedeniyle 11 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 9 işçi; diğer nedenlerden dolayı 29 işçi hayatını kaybetti…

]]>
Hindistan’da neo-faşizmin yükselişi https://yenidunya.org/basindan/sectiklerimiz/29803/hindistanda-neo-fasizmin-yukselisi/ Sun, 14 Apr 2024 07:17:21 +0000 https://yenidunya.org/?p=29803 “Hindu raştrası, krize yakalanan neoliberal rejime destek olurken tekelci sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan bir diktatörlük için kamuflaj oluşturacaktır.”

Çevirmenin notu: Son dönemde ırkçı/faşist terörün en insanlık dışı emsallerinden biri Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Manipur eyaletinde, Hıristiyanlara ve Müslümanlara karşı yaşanmıştı. Pogromları gerçekleştiren Hindutva çeteleri, Modi yönetiminden ve yerel kolluk kuvvetlerinden mutlak destek alıyor; Hintli Marksist iktisatçı Prabhat Patnaik’in de hatırlattığı üzere, bu ittifak Hindistan’ın sermaye gruplarının çıkarlarına da uzanıyor ve yağmacı çeteler, dünyanın en zenginleri arasına giren milyarder Guatam Adani’den de medya desteği alıyor: “Sermaye-Hindutva ittifakına oybirliğiyle medya desteği sağlama sürecinin tamamlanması için, hükümetten bir ölçüde bağımsız olan başıboş televizyon kanalının Adaniler tarafından satın alınması hiç de şaşırtıcı değil.”

Patnaik, son köşe yazısında Modi rejimi ve Hintli sermayedarların neden bir teokratik Hindu devletine hayır demeyeceğini ele alıyor.

Çeviri. Emre Köse

Hindu raştrasının anatomisi

Prabhat Patnaik

Peoples Democracy

7 Nisan 2024

Raştriya Swayamsevak Sangh (RSS) bir Hindu raştrası ya da Hindu devleti var etmek amacıyla kuruldu. Akla ilk şu soru geliyor: Hindu devleti nedir? Dünyada bir dine diğerlerinden daha fazla öncelik veren ya da teokratik olan pek çok ülke var ama bu durum devletlerinin sınıfsal niteliğinde zerre kadar fark yaratmaz. Aynı şekilde bir Hindu devleti, eğer gerçekleşirse, diğerlerinin üzerinde bir dine inansa da sınıf doğası bununla tanımlanmayacaktır; tartışacağımız nedenlerden ötürü tekelci sermaye, özellikle de tekelci sermayenin daha yeni ve daha saldırgan unsurları tarafından tahkim edilen, terör kullanan bir diktatörlük olacaktır. Komünist Enternasyonal’in başkanı Georgiy Dimitrov, Yedinci Kongre’de faşist devleti “finans ​kapitalin en gerici ve rövanşist kesimlerinin terörist diktatörlüğü” olarak tanımlamıştı; dolayısıyla bizim argümanımız bir Hindu raştrasının esasen faşist bir devlet olacağını söylemek anlamına geliyor.

Bu türden bir devlette tüm resmi etkinlikler Hindu tanrılarına yakarışlarla başlayabilir; tüm yolların, tren istasyonlarının ya da kentlerin isimleri orta çağ imparatorlarının isimlerinden Hindutva ikonlarının isimlerine dönüştürülebilir, tüm eğitim faaliyetleri Saraswati Vandana ile başlayabilir ve hatta devlet finansmanı ile çok daha fazla tapınak inşa edilebilir. Fakat bunların hiçbiri, Erdoğan hükümetinin İslami duygulara hitap etme arzusuyla İstanbul’daki ünlü Ayasofya’yı faal bir camiye dönüştürmesinin Türkiye’deki ortalama vatandaşın yaşamında herhangi bir iyileşmeye neden olmadığı gibi, ortalama bir Hintlinin yaşamında da herhangi bir iyileşmeye neden olmayacaktır.

Esasında daha da ileri gidilebilir. Öncelikle Hindutva unsurlarının mevcut idaresi altında yaşadığımız tecrübeyi ele alalım. Şu anda ülkedeki işsizlik on yıllardır olduğundan daha şiddetli durumda: Hindistan Ekonomisini İzleme Merkezi’ne göre (genel uluslararası uygulamayla örtüşerek, ücretsiz ev içi emeği istihdam olarak saymıyor), işsizlik oranı 2008 ile 2019 yılları arasında ortalama yüzde 5 ila 6 arasındayken, şu anda neredeyse yüzde 8’e yükseldi ve bu, “cesareti kırılmış işçi etkisi” nedeniyle işe gitmeyenleri hesaba katmıyor. Ancak Hindutva unsurları tarafından yönetilen hükümet bu kötüleşme eğilimini durdurmakta başarısız olmakla kalmadı, baş ekonomi danışmanı hükümetin işsizlik konusunda çok az şey yapabileceğini açıkça beyan etti. Ne beyanını geri çekti ne de herhangi bir resmi kaynak tarafından hükümeti bu açıklamadan ayırmaya yönelik bir girişimde bulundu ki bu da açıkça hükümetin tutumunun bu olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla çalışan kitleleri etkileyen en yakıcı meselede, çalışan kitlelerin mevcut kötü durumunun altında yatan meselede, hükümet basitçe harekete geçmeme niyetini açıkladı.

Bu, halkın artan sefaletinin mevcut hükümet altında devam edeceği anlamına geliyor; bu hükümetin tepkisi, sahte bir şekilde tahmin edilen gayri safi yurtiçi hasılanın güya etkileyici büyüme oranını davul zurna eşliğinde söylemekten ibaret olacak, bu da daha sonra devlet tarafından tekelci burjuvaziye “kalkınma” adına dağıtılan cömertliği haklı çıkarmak ve artan sefaletin gerçek resmini sunmaya dönük tüm tarafsız girişimleri küçümsemek için kullanılabilecektir. Hindutva unsurlarının hâkim olduğu seçilmiş hükümetin yaptığı buysa, gelecekteki herhangi bir Hindu raştrası, devletin insanların maddi yaşamlarına yönelik kurumsallaşmış kayıtsızlığını daha da pekiştirecektir.

İşte bu nedenle gelecekteki Hindu raştasının terör kullanan bir diktatörlük olması gerekecektir. Mülk sahibi sınıfların emekçi halk üzerindeki her türlü egemenliği, yönetim biçimi demokratik olsa bile, sınıf diktatörlüğünü temsil eden bir devlet tarafından sürdürülür. Bunu söylemek, demokratik biçimin önemsiz olduğu ya da yalnızca bir epifenomu temsil ettiği anlamına gelmez; bu yalnızca demokratik biçimin kendisinin, içinde yer aldığı sınıf diktatörlüğü tarafından zayıflatıldığının altını çizmektir. Fakat bu sınıf diktatörlüğü halkın durumunun ciddi manada kötüleşmesini beraberinde getirdiğinde, eğer devlet bu konuda bir şey yapmazsa, bu sınıf diktatörlüğü mecburen hükümetin demokratik biçimini daha da boğmak zorunda kalacaktır. Halkın haklarını ve demokratik yönetim kurumlarını mutlaka çiğneyecektir.

Hindu raştrası, tekelci sermayenin himayesinde bir sınıf diktatörlüğü olarak ortaya çıkarsa ve dolayısıyla tekelci burjuvazinin entegre olduğu neoliberal bir çerçeve içinde faaliyet gösterirse, özellikle neoliberalizmin kriz döneminde emekçi halkın durumunu mecburen kötüleştirecektir; bu nedenle mecburen teröre başvuran bir diktatörlüğe dönüşecektir.

Aslında tekelci burjuvazinin büyük kısmı, tam da bu nedenle Hindu raştra projesini kabul edebilir. Terörün tamamlayıcısı, toplumsal çatışmanın körüklenmesi, azınlıktaki bir dini grubun “ötekileştirilmesi” ve bu gruba karşı nefretin körüklenmesi olacaktır ki bunların hepsi bir Hindu raştasının oluşturulmasıyla kristalize edilecektir. Dolayısıyla tekelci sermayenin terörünü kullanan diktatörlüğün tamamlayıcısı, Hindu raştrasında kristalize olan Hindu üstünlükçülüğünün körüklenmesi olacaktır. Bu nedenle başlangıçta Hindu raştrasının mecburen tekelci sermayenin himayesi altında terör kullanan bir diktatörlük kuracağını belirtmiştik.

Terörün kullanılması ve Hindu üstünlükçülüğünün körüklenmesi gibi bu iki planın yanı sıra, Hindu raştrasının üçüncü seferberlik planı toplumsal bir karşı devrimin iplerinin salınması olacaktır. Yirminci yüzyılda Hindistan’da iki paralel hareket ortaya çıkmıştı; biri sömürgecilik karşıtı mücadele, diğeri ise kast temelli feodal toplumda bin yıldır sosyal olarak ezilenlerin kurtuluş mücadelesiydi. Bir hareketin pek çok lideri kişisel olarak diğerine sempati duymuyor olabilir ama ikisi arasında toplumsal düzeyde simbiyotik bir ilişki vardı ve sol bu simbiyozu ifade ediyordu.

Bu ikiz hareketin bir sonucu olarak ülkede muazzam bir toplumsal dönüşüm yaşandı. Elbette olması gerektiği kadar kapsamlı değildi; aşılamayan burjuva sınırları tarafından sınırlandırılmış olarak kaldılar. Yanı sıra bu, yalnızca bir örnekle açıklanabilecek kaysa değer bir ilerlemeyi temsil ediyordu.

Yirminci yüzyılın başlarında, şu anda Kerala’yı oluşturan bölgede sadece “dokunulmazlık” değil, “görünmezlik” bile vardı, yani “yüksek” bir kasta mensup bir kişinin sadece aşağı kasttan bir kişiyi görerek kirlenmesi gerekiyordu. Bu durumu, insani kalkınma göstergeleri çoğu üçüncü dünya ülkesinden daha iyi olmakla kalmayıp, çoğu zaman gelişmiş kapitalist dünyadakilerle bile olumlu bir şekilde karşılaştırılan günümüz Kerala’sıyla karşılaştırdığımızda, meydana gelen sosyal değişimin büyüklüğü hakkında bir fikir edinebiliriz. Doğru, Kerala bariz bir şekilde aykırı bir örnek ama Kerala’dakinden daha az olsa da böyle bir değişim Hindistan’ın her yerinde değişen derecelerde meydana geldi.

Hindutva’nın yükselişine, bu dönüşümü tersine çevirme yönündeki örtülü vaadi ve fiili çabası yardımcı oldu. Bu dönüşümü siyasi ve sosyal alanlarda, halkı siyasi olarak güçlendiren demokrasiyi zayıflatarak ve laikliği gerileterek tersine çevirmesi iyi biliniyor; ancak bu tersine çevirme çok daha yaygın. Örneğin Hindutva liderliğindeki neoliberalizm altında eğitim alanı da dahil olmak üzere gerçekleşen özelleştirme, sosyal olarak yoksun bırakılanların iş ve fırsatlardan dışlanmasına yol açıyor ki bu da daha önceki eğilimin tersine çevrilmesidir.

Neoliberal rejimin faydalanıcısı olan ve emekçi halk kitlelerinden koparak onlara çok az sempati duyan üst orta sınıf, bu karşı devrimin destekçisidir. Mesele şu ki, eğer Hindutva’nın yükselişi Hindistan’da son birkaç yılda meydana gelen toplumsal dönüşümün geri çekilmesiyle ilişkilendiriliyorsa, o hâlde açıkça bir Hindu raştrası gerçek bir karşı devrim anlamına gelecektir.

Kelimeler son derece aldatıcı olabilir; Hindu raştrası da bunun mükemmel bir örneği. Hindutva güçlerinin propaganda makinesi Hindu raştrasını sanki Hindular için bir kurtuluş anıymış gibi lanse ediyor. Oysa tam aksine Hindu raştrası, krize yakalanan neoliberal rejime destek olurken tekelci sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan bir diktatörlük için kamuflaj oluşturacaktır. Bu, çoğunluğun çıkarına olmak bir yana, halkın son yüzyılda elde ettiği sosyal ve siyasi kazanımların çoğunu tersine çevirecek bir karşı devrimin serbest bırakılması anlamına geliyor. Köylülükle ittifak halinde Hindu raştrasına doğru her türlü hareketi engellemek işçi sınıfının tarihsel vazifesi haline geldi.

Kaynak: https://emrekose.substack.com

]]>